Kuzey Kıbrıs gazetelerini okuduğumda elbette haklı olarak halkın günlük yaşamını ilgilendiren iç politik konuların sayfaları doldurduğunu tespit etmekteyim. Sınır kapısında Rum Kesimi’nde çalışanların çektiği sıkıntı ya da bürokrasinin “dayanılmaz ağırlığı ve engel çıkarıcılığı” bence de haklı olan şikayetler olarak elbette okurları ilgilendiren ana konular konumunda.
AB, dünya ya da Türkiye söz konusu olduğunda gazete sayfalarına girebilen detaylı haberler de “Kıbrıs” ile ilgili oldukları takdirde geniş yer bulabilmekteler.
Ancak unutulmaması gereken bir gerçek var! Kuzey Kıbrıslılar Avrupalı. Hatta çoğu AB vatandaşı. AB ile ilgili her gelişme Kuzey Kıbrıs’ı da çok ilgilendirmekte.
Durum böyle iken AB konusunda Kuzey Kıbrıs kamuoyunun bilgi düzeyi çok “vasat”. Onları bilgilendirmesi gereken medya da bu konuya yönelik olarak çok fazla bir hizmet sunmamakta. AB söz konusu olduğunda Kuzey Kıbrıs medyasının ana haber kaynağı Brüksel’deki değerli gazeteci dostum Vakur Kaya’nın www.abhaber.com sitesi ya da Rum Kesimi medya organları oluveriyor. Bu yeterli değil!
TAK maalesef Brüksel’de bir temsilciye sahip değil. Kuzey Kıbrıs gazete ve televizyonlarının da Brüksel’de kendi temsilcileri yok. Buna karşın Rum Kesimi medyası geniş bir kadro ile orada oldukça aktif konumda.
Geçtiğimiz Cuma Günü AB çok önemli bir adım attı. Kuzey Kıbrıs kamuoyunun ise bundan pek fazla bir haberi yok. Sadece Türkiye’de artık magazin haline gelen “Sarkozy Türkiye’ye kazık attı” haberleri ile yetinildi.
Oysa AB’nin artık yeni bir “Anayasa’sı” var. Üstelik bu “Anayasa” daha önce “sütten ağzı yanan” devlet başkanları ve başbakanların özel çabasıyla kendi ülkelerinde referandum gibi zor sınavlara da sokulmayacak. AB artık bazı kararları bu adı “Anayasa” olmayan “Anayasa” sayesinde çok daha kolay alacak.
Bu yeni dönemde Kuzey Kıbrıs iyi bir diplomasi ile belkide geçmişte “veto” nedeniyle “AB’nin elinin kolunun bağlandığı” bir çok konuda Rum Kesimi’ni de şaşırtacak kararların çıkmasını sağlayabilir. Elbette Rum Kesimi’de tüm diplomatik becerisi ya da beceriksizliği ile bu alanda çok aktif olacak.
İşte bunun için Kuzey Kıbrıs’ta gerekirse “Kıbrıs ve Türkiye” konularına değinmeksizin bile AB ve AB’nin geleceğini tartışmak ve AB’ye sahip çıkıldığını göstermek gerekiyor. Üniversiteler artık hepimizin “içeriğini ezberlediğimiz klasik toplantılar” ve hep aynı konuşmacılar ile “can sıkıcı programlarını” terk edip “AB’yi ve AB’nin geleceğini tartışmalı” ve de bu tartışmalara AB’den bu konuda “kafa yoran” isimleri de davet etmeliler. Bu tartışmalarda “KKTC haklıdır, haksızdır” konusunu tekrar etmek şart değil. Önemli olan KKTC’deki insanların AB ve Geleceği konusunda da “kafa yorduğunu” göstermek olmalıdır.
AB’ye sahip çıkıldığı ve AB’nin sorunlarının çözümü için Kuzey Kıbrıs’ta da çareler arandığı oranda “aslında Kuzey Kıbrıslılar’ın güneydekilerden çok daha fazla AB’ye inandıkları da” sergilenebilir.
Bunun başarılı olması için de Kuzey Kıbrıs kamuoyunun AB konusunda ve AB’de atılan her adım ile ilgili olarak ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilmesi şart. İşte bu konuda medya büyük bir sorumluluk taşımakta.
AB’yi isteyip, istemeden ve çoğu kez de haklı olarak eleştirmeden önce AB’yi iyice tanımak bence en doğru yol olur!