Kıbrıslı olmuşum demek ki artık...

Geçenlerde AB Komiseri Rehn ile bir randevu Rum Kesimi’nin şantajı ile engellendiğinde “Ozan Ceyhun’da yetmiyor bu randevuya” diye keyifle konuşanlar varmış. Ne kadar komik değil mi, Kuzey Kıbrıs Halkı’nın “onuru ile oynandığında” buna şahsi çıkarları nedeniyle sevinen Kıbrıslı Türkler de var. Elbette komik değil acı aslında! Komik olanı Rehn konusunun tamamıyla dışında olmam. Ben sadece benim milletvekili arkadaşlarımla randevular konusunda aktif bir politikacıyım. Önemli olan “karşıtlarının başarız olması” ve “bu arada KKTC zarar görüyormuş” umurlarında bile değil bu tiplerin.

 

Bir başka ilginç soruyu da geçen gün duydum. Birileri benim “partimde Kıbrıs nedeniyle etkimin azaldığını” iddia ediyorlarmış. Bu onlara özel bir zevk veriyormuşcasına anlatıyorlarmış. Halbuki benim parti içinde etkimin azalması, Kuzey Kıbrıs için eğer becerebiliyorsam karınca kararınca üç beş yararlı iş yapamamam anlamına geliyorsa bunun Kıbrıs’a yararı yok. “Etkim iyi” ise Kıbrıs’a yararı var. Ancak gene “önce vatan sonra çıkarlarım” demek büyüklüğünden yoksun “hep benciler” bu konuda da “kendi kendilerini tatmini” tercih etmekteler. Ama boşuna çünkü bu dedikoduda gerçek dışı.

 

Gördüğünüz gibi değerli okuyucular “Kıbrıslı” olmuşum diyebilirim kendime artık. “Yararlı bir iş yapmayayım” diye çelme takmaya çalışanlarla dolu sağım solum. Ama kimse merak etmesin ben futbolda iyi bir liberoydum ve faul konusunda çok deneyimliyimdir. Çelme için uzanan ayak, bacaklarla başa çıkmasını iyi bilirim.

 

Gönül isterdi ki bana faul yapanlar sadece Rum Kesimi’nin kramponları olsun. Ama ben de artık “Kıbrıslı” olmanın birinci koşulu olan dersimi alıyorum: Kuzey Kıbrıs’ta Rumlar’ın KKTC’ye zarar vermesine katkıda bulunmakta olan yeterince gönüllü var. Kimisi bunu bilerek yapıyor. Kimisi ise bunun farkına bile varmadan iç politikadaki karşıtlarına zarar vermek sevdası ile yapıyor ki işte bu işin üzücü yanı!

 

Kuzey Kıbrıs’ta bir gazete bir kaç gündür benim bir oteli üstleneceğimi yazıp duruyor. Bu da tam Aziz Nesin’lik bir olay. Söz konusu gazeteyi çıkaranlar bu konuda bana telefonu açıp bir soru bile sormuş değiller ama “bol keseden” döktürmekteler. Bu da bir “Kuzey Kıbrıs normali”. Öğreniyorum.

 

“Bu adaya yabancı yatırımcı gelmekten çekiniyor?” ya da “Alman turistler artık neden gelmiyor? Onları nasıl kazanabiliriz?” diyen dostlar işte siz bu sorularınızın cevabını “bir grup Kuzey Kıbrıslı’nın faaliyetlerinde” bulabilirsiniz. Alman yatırımcı bunların kahrını üç gün çekmeyeceği için gelmez. Kaliteli Alman turist de hafta sonu şans oyunu üzerine kurulu otel sistemlerinde huzur bulamaz ve verdiği paranın karşılığını alamayacağı için buralardan uzak durur.

 

Ama bir grup Alman yatırımcı çıkıp da “biz sizin amborgolu denilen havaalanızda bu izolasyonu kırmanıza katkı vereceğiz” ve “en azından bir oteliniz olsun onu özellikle belli bir Alman turist grubu için sizinle ortak olarak değerlendirmeye hazırız” dediğinde birileri kıyameti koparıyorlarsa “aferin” onlara. Aslında bu durumda adaya gelen ve daha gelir gelmez dünyanın parasını harcayan ve hemen ilk hizmetleri ile adaya gelir getiren Alman da “ne haliniz varsa görün” kardeşim der ve valizini toplar gider. O birileri de “abuk subuk” gazetelerini çıkarmaya devam eder ve bir değerli tesisin batışını güneşin batışını izler gibi seyrederler.

 

Ancak bu kadar basit değil. Almanlar artık “Almanya Türkleri” ile yola çıkıyorlar bu tarz arazilerde ve “çıkar gruplarının oyunları konusunda da” deneyimliler. Bu adada “önce vatan” diyen temiz insanlar ve bu adayı sadece ekonomik bir alan olarak görmeyen Almanlar’ın birlikte yapacağı güzel şeyler olacak. Diğerleri de yazıp dursunlar. Gördüğünüz gibi artık adapte oluyorum adamıza!

Bu haber 553 defa okunmuştur

:

:

:

: