İsrail donanmasının 31 Mayıs'ta Akdeniz'in uluslar arası sularında seyreden Mavi Marmara gemisine düzenlediği, 9 Türk'ün öldüğü askeri operasyonu soruşturmak üzere İsrail hükümeti tarafından oluşturulan komisyon raporunu açıkladı.
İsrail donanmasının 31 Mayıs'ta Akdeniz'in uluslar arası sularında seyreden Mavi Marmara gemisine düzenlediği, 9 Türk'ün öldüğü askeri operasyonu soruşturmak üzere İsrail hükümeti tarafından oluşturulan komisyon raporunu açıkladı. Rapor hakkında T.C Başbakanı R.T.Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun tavrı açık ve net ‘’ Bu raporun hiçbir geçerliliği tarafımızca yoktur’’ denilmektedir. Rapor hakkında kısa bir bilgi verirsek; 13 İsrail askeri Gazze filosunu ele geçirmesi uluslar arası hukuk normlarına uygundur. Komandoların gemilere helikopterlerden çıkarma yapması ve ele geçirmesi uluslar arası kabul görülmüş uygulamalardır. İndirme ve gemiye çıkarma sırasında şiddetle karşılık veren İHH ve bağlı kuruluşlarına mensup kişilerden bazı militanlar bulunmuştur. Çıkarma sırasında İHH yetkililerinin dışında siviller de vardı. Bu sivillere karşı uygulanan kuvvet kullanımı 'insan haklarına dayalı güvenlik önlemi' normlarına, 'orantılı güç kullanımı' ilkelerine uygun olarak uygulanmıştır. İHH militanları, çatışmalara doğrudan katılarak sivil statülerinin kendilerine sağlayacağı dokunulmazlığı yitirmişlerdir. Çatışmalara doğrudan katılanlara karşı kuvvet kullanımı ise İnsan Hakları sözleşmesiyle ilgili kurallara tabidir.' denilmiştir. Yukarıda bahsettiğimiz raporun özetinde göze batan bazı hususlar vardır. İlk olarak yapılan ve uygulanan her fiiliyat uluslar arası hukuk ve insan hakları çerçevesinde tutulmuştur. İkinci önemli göze batan nokta ise, İHH aktivistlerinin sivillerden ayrı tutulması noktasıdır. Bu iki önemli husus üzerinde durulması gerekmektedir. İHH yetkililerinin İsrail askerlerine karşı taş ve sopalarla saldırması olayını ölümcül saldırı olarak nitelendirilmesi komik ve mantıksız bir açıklamadır. Bildiğimiz üzere komandolar en zor şartlarda eğitim görmüş ve her türlü saldırılara karşı hazır bulunan güvenlik güçleridir. Sivillerin kendilerini silahlı saldırıya karşı taş ve sopalarla savunması ölümcül saldırı mı olmaktadır? Orantısız güç ve insan haklarına aykırı İsrail askerinin kuvvet kullanımın bu raporda insan haklarına uygun olarak gösterilmesi raporun ciddiyetini ortaya koymaktadır. 31 Mayıs’tan günümüze kadar alınan
yol içler acısıdır. Başta insan haklarına ve uluslar arası hukukun çiğnendiği çıkarma insanlığa karşı işlenmiş bir olarak adledilmelidir. İsrail’in yolcuları gözaltında tuttuğu dakikalarda bile insan haklarını hiçe saydığını bildiren raporlar mevcuttur. Bunlardan en önemlisi BM İnsan Hakları Konseyi'nin Uluslararası Veri Toplama Misyonu'nun raporu da İsrail'in ihlallerini ve
uyguladığı şiddeti en çarpıcı şekilde gözler önüne sermektedir. 9 kişinin hayatını yitirdiği Mavi Marmara raporunun bu kadar basit şekilde İsrail tarafından kaleme alınması hoş
bir yaklaşım tarzı değildir. Objektif yaklaşımdan bir o kadar yoksun olan raporun meşru görülmesi de bir o kadar zordur. Zaten aldığı tepkilerden raporun kendisinden daha da söz ettireceği ortadadır. İnsanlık değerlerinin çiğnendiği ve onurların ayaklar altına alınması cezasız kalmamalıdır. Netanyahu’nun Türkiye’nin özür isteklerini karşılamayıp, tam tersine Türkiye’den özür beklemesi anormal bir durumdur. İsrail’de ki aşırı sağ kesimin baskıları
altında kalan Netanyahu Hükümeti’nin Türkiye’nin isteklerine kısa dönemde cevap verebilmesi imkan içinde görülmemektedir. Unutulmaması gereken sorunun iki ülke arasında olmadığı sorunun uluslar arası bir sorun olduğu tüm insanlığa karşı işlendiği ve uluslar arası sularda meydana geldiği konusudur. Aynı olayın İsrail vatandaşlarına geldiğini düşünürsek sonuçlarının nasıl olacağını az çok tahmin edebiliyoruz. O yüzden insanlığa karşı işlenen bu tarz suçların bir an önce adaletli bir şekilde cezalandırılması gerekmektedir.