KKTC için UBP ve CTP gibi siyasi partiler ülke istikrarı ve dengeler
açısından hayati önem taşımaktalar.
CTP nihayet Ferdi Sabit Soyer'in doğru kararı sonucu lider gençleşmesine
yönelme şansı yakaladı. Eğer kullanırsa bu sadece CTP için değil KKTC için
de değerli bir gelişme olacak. Hem liderliğin ve de yönetici ekibin
gençleşmesi hem de parti yönetim yapısına yönelik bir reform beraberinde
politikanın da canlanmasını getirecektir.
UBP ise elbette iktidar partisi olmanın ve sorumluluk taşımanın ağır yükü
altında zor bir dönem geçirmekte. CTP'nin UBP'nin yerinde olmamak için
iktidarı terk ettiğini biliyoruz. TDP ve DP'nin de şu anda UBP'nin yerinde
olmadıklarına seviniyor olmalarına şaşırmamalı. CTP-ÖRP iktidarı döneminden
beri uygulanması yönünde KKTC'de iktidarda olanların tümünün Ankara'daki
görüşmelerde 'uygulayacağız' diye söz verip ardından bir türlü hayata
geçiremedikleri 'protokol' (Ekonomi Politikası) UBP tarafından uygulanmak
zorunda. Bu zorunluluk ağır bir sorumluluk.
UBP gerek hükümet gerekse parti nezdinde 'fokur, fokur kaynamakta'.
Başbakan ve Parti Başkanı İrsen Küçük bir çok 'Bizans Oyunu' karşısında
sırtını partinin hangi duvarına dayayacağı konusunda oldukça zorlanıyor.
Eski Başkan ve şimdiki Cumhurbaşkanı 'kendisinin hiç bir şeye karışmadığını'
söylüyor. Ancak bu söylenene pek inanan yok. Bu da benim gözlemim.
Derviş Eroğlu ya da kendisinin söylediği gibi 'onun hiç bir parti içi
çekişmede rol almamasına' rağmen onun adını istismar ederek onun adına
ortalığı karıştıranlar, İrsen Küçük ve çevresinde hem UBP hem de iktidar
için çırpınanlar ve bol sayıda 'eski hesapları görmek için doğru zamanın
geldiğine inanan şahsi hesaplaşma fırsatı için en iyi gün bugündür' diyenler
ve de onların medyaya yansıyan bol sayıdaki demeçlerle ropörtajları
kamuoyunu bezdirmiş durumda.
UBP milletvekilleri içinde çok az sayıda olanı 'bakan olmayı beklemediğini'
açıkca söylerken geri kalanı bazı medyanın da kışkırtaması ile çoktan
'bakanlık koltuğu havasına girmiş' bir halde açılıştan, açılışa
koşturmaktalar.
Tüm bu gelişmeler önce UBP'ye zarar vermekte sonra da elbette KKTC'ye. UBP
içinde bulunduğu bu durumu devam ettiremez. Böyle bir lüksü yok. Belki de en
çok şu anda ülkenin güçlü bir iktidara ihtiyacı var. UBP bunu
gerçekletirebilecek meclis sayısına sahip. Hatta gerekirse Ankara'nın da
yüzde yüz güvenine sahip bir hükümet ortağı ile yükü paylaşma imkanı var.
Elbette yapmak zorunda değil. Karar UBP'nin. Ancak artık UBP'nin bir karar
vermesi gerekiyor.
Kabine değişikliği kaçınılmaz. Eğer şu anda gerçekleştirme olanağı yoksa
'yapılmayacağı' açıklanmalı. Kısacası artık 'kararımız budur ve şimdi
uygulamalar bizi ilgilendiriyor' kararlılığı ile net bir adım atma
zorunluluğu var UBP'nin.
İçinde bulunduğu kriz ile başa çıkması için iyi bir kriz menecerliğine
ihtiyacı olduğu apaçık ortada. Parti Yönetimi ilk adım olarak 'kabine
değişikliği' ve 'muhtemel koalisyon' konularına nihai bir açıklık getirip
ülke sorunlarının çözümüne yönelik icraate geçtikten sonra parti içi 'kaosa'
son vermek amacıyla 'bir kriz menecerliği' oluşturup hükümet icraatinin yanı
sıra partiye yönelik bir iç reform hazırlamalı ve bunu tabana tartışmaya
açmalı.
Ankara ve Lefkoşa ilişkilerinde de AK Parti Hükümeti ve UBP Hükümeti
arasındaki ilişkilerin yanı sıra bir de iki iktidar partisi yani AK Parti ve
UBP arasında partilerarası işbirliği konusunda da sistemli bir ilişki artık
acil bir halde.
Ancak bu sayede '12 Haziran sonrası Türkiye'sine ayak uydurmak' ve iyi bir
işbirliğini hayata geçirmek mümkün olacaktır.