Haftanın En Korkulu Sözü: Erken Seçim!

Başbakan *İrsen Küçük* yılların kurt politikacısı olduğunu kantıladı ve tüm '*gereksiz*' '*gürültü patırtıyı*' sona erdirmekte en etkili açıklamayı yaptı

Başbakan *İrsen Küçük* yılların kurt politikacısı olduğunu kantıladı ve tüm
'*gereksiz*' '*gürültü patırtıyı*' sona erdirmekte en etkili açıklamayı
yaptı: 'Tamam. Öyleyse Erken Seçim'de gündemimizde olsun' tarzında kurduğu
cümleler ünlü atasözümüz '*yorgan gitti, kavga bitti*' sözünü hatırlatarak
günlerdir koparılan '*suni fırtınanın da*' bitmesini sağladı.


Erken Seçim! Hükümet için *hiç bir getirisi yok*. Çünkü seçim sonucu
hükümeti kim kurarsa kursun muhatabı Ankara'da aynı AK Parti Hükümeti
olacak. '*Protokol*' ya da '*paket*' konularında iktidara kim gelirse gelsin
yapılması gereken tek bir '*doğru*' var.


Erken Seçim! UBP açısından son yılların iktidar partisi olarak erime
anlamına gelirdi. Bunu da tercüme edecek olursak: *daha az milletvekili*!
'Tepkisiz ya da *tepkili* vekillerin' büyük bir çoğunluğu meclise geri
dönememe tehlikesi ile karşı, karşıya olacaktı.


Erken Seçim! Ana muhalefet partisi CTP için hazırlıksız bir seçim olurdu.
Tam yeni başkan seçimi ve belki de ekip değişimi devresinde gündeme gelecek
bir Erken Seçim muhalefet avantajına rağmen CTP için büyük bir getirisi
olacak gelişme olmayacaktı. Üstelik yeni başkan arayışında kendilerini sunan
değerli adaylar bana bozulmasınlar ama bir de '*karizma*' ve 'halkın (yani
CTP'li olmayan kesimde) onları tam olarak tanımama ve güvenmeme' sorunları
olduğundan Erken Seçim'de *alternatif olamama* sorunları olacaktı.


Erken Seçim! Tüm muhalefet açısından aslında sanıldığı gibi cazip değildi.
Çünkü hükümetin icraatlerini her gün eleştiren muhalefet partilerinin de en
büyük eksiği 'alternatif' sunamamak. UBP İktidarı'nı Ankara ile iyi diyaloğu
yok diye suçlayanların durumu daha vahim aslında. UBP'yi bu konuda
eleştirenler olarak tek, tek muhalefet partilerinin durumunu özetleyecek
olursak

- CTP'nin iktidar döneminde *çok cılız* olan AK Parti ile diyaloğu muhalefet
döneminde de hiç geliştirilmedi. *Hala çok cılız*.

- TDP'nin AK Parti ile bir diyalog ön denemesi dışında *ciddi bir diyaloğu
yok*.

- DP'nin diyaloğu olmadığı gibi mevcut yönetimi ile bu konuda *şansı
da yok*gibi görünüyor.

Yani 'Ankara ve özellikle iktidar partisi AK Parti ile iyi bir diyalog
olmaksızın Kıbrıslı Türkün problemlerini çözmek nasıl mümkün olur?' diye bir
de sormayayım isterseniz.

Aynı şekilde bu diyaloğun eksikliği ya da yokluğuna paralel olarak
politikalarda 'alternatif çözümleri de' görememekte sokaktaki vatandaş.


Erken Seçim! Muhalefetteki ÖRP için de *zamansız* olurdu. ÖRP'nin Ankara ile
olan tüm mükemmel diyaloğuna rağmen parti içi sorunlarını çözmeden ve de
tabanda güçlenmeden Erken Seçim'de başarı beklemesi '*saf*' bir beklenti
olurdu.


Erken Seçim! Sonuç olarak ülkeye hiç bir şey getirmeyeceği gibi zaten '*boş*'
devlet kasasına da gereksiz külfet çıkaracaktı. Olmaması ülke için *en
hayırlı* durum şu an için!

Hele bir 12 Haziran 2011 Türkiye Genel Seçimi olsun, ondan sonra konuşmaya
ve tartışmaya devam edelim bu konuları. *Biraz daha sabır*!


İki konuya çok kısa değinmek istiyorum:

*Halkın Adalet Konseyi'nin Konuğu Mustafa Kemal Öztürk*

Değerli okurlarım sizleri 22 Nisan 2011 Cuma Günü Lefkoşa'da AKM'de *Halkın
Adalet Konseyi* (*HAK*) tarafından organize edilen '*AB'de Göçmen Hakları*'
konulu toplantıya davet etmek istiyorum.

Toplantının konuşmacısı *Mustafa Kemal Öztürk*, KKTC'de yaptığımız '*AB'deki
Türk Kökenli Milletvekilleri'nin Kuzey Kıbrıs Zirveleri'nin*' konuğu oldu
her zaman. 2. Cumhurbaşkanımız *Mehmet Ali Talat*'ın eşi *Oya Talat* ile
gerçekleştirdiğimiz Bremen Ziyareti'nde tüm Rum Propagandaları'na göğüs
gerdi ve çok güzel toplantılara imza attı. Bremen Eyaleti Meclis Başkan
Yardımcısı KKTC'nin o zamanki *First Lady'si* onuruna yemek verdi. Bunlar
durup dururken olmuyor.

İşte böyle bir dostumuzu davet etti *HAK*. Onun konuşmacı olduğu toplantının
moderatörü olmak benim için bir kıvanç.

İnşallah sizlerin de katılımınızla sadece Avrupa Birliği'nde değil KKTC'de
de tartışılması gereken '*Göçmenlik*' olayını konuşacağız.


*Almanya Cumhurbaşkanı ve Egemen Bağış'a atılan yumurtalar*

19 Nisan tarihli bir gazetenin 9ncu sayfasında '*Kıbrıslı Türkleri*' aptal
sanan bir gazeteci bozuntusu '*bol keseden atmış*'.

Bunu bildiğim için Almanya'dan 15 Nisan 2011 tarihli Main Spitze gazetesinin
olayla ilgili sayfalarını yanımda getirdim. Sırf Devlet Bakanı Egemen
Bağış'a çamur atmak için '*yalan bilgi ile halk kandırılıyor*'.

'Neymiş efendim Türkiye'de yumurta atanlar terörist muamelesi görüyormuş,
Almanya'da ise gülünüp geçiliyormuş'. '*Yuh ki ne yuh*!' Almanya görmemiş
ama yalan söylemekten utanmadan '*atıyor*'. Olay benim eyaletimin başkenti
Wiesbaden'de oldu. Yumurta atanı polisler '*karga, tulumba*' götürdüler.
Anında hakkında soruşturma açıldı ve 'daha önce de yumurta atmaktan
yargılandığı' ortaya çıktı. Saldırganın adı Horst Köhler! Bundan önceki
'yumurta atmak' suçundan '*40 saat sosyal alanda zorunlu hizmet*' cezası
almış.

İşte böyle sevgili Kıbrıslı Türkler bu 'malüm çevreler' sizleri 'aptal
yerine koyma işine' kendilerini kaptırmış bol, bol palavra yazmaktalar.

Suç her yerde suç! Bir politikacıya yumurta atmak hem Almanya'da hem de
Türkiye'de suç. Üstelik Almanya'da cezası daha da ağır.
Bu haber 1002 defa okunmuştur

:

:

:

: