Dünya alışıyor bu gerçeğe artık. Almanya bu konuda epey bir zorluk çekti. Bir göç ülkesi olduğunu bu gerçek ortaya çıktıktan belki de yirmi yıl sonra kabul edebildi. Uzun yıllar göçmenler 'misafir işçi' diye tanımlanırken aslında herkes 'kendi kendini kandırdığının' farkındaydı. Misafir işçilerin misafirliği çok uzun sürdü, hatta bitmedi. Çocukları oldu. Onlara da 'misafir işçilerin çocukları' dendi. Anne ve babalarının 'misafir olduğu' ülkede doğan çocuk gün geldi anne ve baba oldu. Artık onlara 'misafir işçilerin torunları' denmiyor. Çünkü onlar doğdukları 'ülkeli' oldular. Hepsi elbette Türkiye kökenli. Kiminin bulunduğu ülke bu konuda yasalarını doğru dürüst düzenlemiş olduğu için hem o ülkenin hem de Türkiye'nin vatandaşı konumundalar. Bu konuda katı olan ülkelerde tek vatandaşlıkları var. Onlar artık Almanyalı, Fransalı, Hollandalı, İngiltereli, İsveçli, İsviçreli ya da Danimarkalı. Bulundukları ülkelerde sadece işçi değiller dedeleri gibi. Yaşamın her alanında yer almaktalar. Politikada Almanya bu konuda her ne kadar milletvekilliği düzeyinde gelişmelere engel olamadıysa da hükümetler düzeyinde epey direndi. Ancak o direnişte artık sona erdi. Hristiyan demokratlardan sonra sosyal demokratlar da yani SPD'de Baden
Württemberg Eyaleti'nde bir Yeşil politikacının Başbakanlığı'nda kurulan
koalisyon hükümetinde vakti zamanında anne ve babası Almanya'ya göçmüş bir
Berlin Eyalet Milletvekilini Uyumdan Sorumlu Bakan olarak görevlendirdi.
Milletvekili olarak Türkiye ve KKTC konularında da oldukça hassas olan Bilkay
Öney, defalarca Türkiye ve KKTC'ye gelerek çeşitli toplantılara ve hatta
törenlere katılmış aktif bir arkadaşımız. Berlin'de ilk önce Yeşiller'den milletvekili olan ve ardından SPD'ye geçen Bilkay Öney ile Avrupa genelinde sadece milletvekili olmayıp bakan olan arladaşlarımızın da sayısı artmakta. Brüksel'de sosyal demokrat Emir Kır'ın bir ilk olduğu bu gelişme artık AB ülkelerinde normal bir olay olma yolunda. İşte güzel olanı da bu. Türkiye kökenli AB vatandaşlarının bulundukları ülkelerde yaşamın her alanında görev almasının artık 'orjinal' bir olay olmaktan çıkıp, gayet doğal bir toplumsal gelişmenin en doğal sonucu olması. Bilay Öney ile birlikte Almanya'daki Türkiye kökenli bakan sayısı eyaletler düzeyinde ikiye çıktı. İki yıl sonra yapılacak Genel Seçim'de büyük bir ihtimalle iktidara gelecek
olan SPD-Yeşiller Koalisyonu sanırım bu konuda federal düzeydeki
eksikliği de kapatacak. Bundan sonraki aşama ise Türkiye kökenlilerin sadece uyum ya da sosyal alanlardan sorumlu bakanlar değil örneğin İç İşleri, Adalet ya da Milli Savunma gibi alanlarda bakanlık üstlenmeleri olmalı. Kolay değil elbet.
Ancak süreç o yönde. AB genelinde daha sırada Avusturya ya da Danimarka gibi ülkeler var. Ancak hemen belirtmekte yarar var. Bir de AB Komisyonu var. Örneğin AB Komisyonu'nda Türkiye kökenli bir komiser niye olmasın?
Bu yazımı okuyan bir kesim bana şimdi 'ama KKTC'de durum aynı değil' diye
okur mektubu yazmaya başlayacak. 'Göçmenlerden bizde yerlilerden fazla ve
ülkeyi işgal ettiler' tezlerini dile getirecekler.
Elbette bir ülkede yaşamakta olan yerlilerden daha fazla göçmen olması bir
sorun. Ancak benim merak ettiğim 'Sayılar ne söylüyor?'. KKTC'de bu
konuda bir 'bilgi kirliliği mevcut'. KKTC vatandaşları içinde bir çoğunluk
olmadığında eminim. Doğrudur onlarca yıldır bu ülkede yaşamakta olan ve
doğal olarak buralı olmuş vatandaş konumunda olmayanlar var. Hali hazırda bu
konumda olup vatandaşlık başvurusu yapma hakkını elde etmiş olanlar da TC
Büyükelçisi Sayın Halil İbrahim Akça'nın açıklamasına göre 13 bin
civarında. Yani 'korkunç ve başa çıkılamaz' bir rakam değil.
Ancak endişeleri anlayışla karşılayarak birlikte çözüm aranması gereken bu
soruna yönelik hükümetin önderliğinde siyasi partilerin ve ilgili STK'ların
katılımı ile ortak bir komisyon oluşturarak sayıları ve sorunları masaya
yatırıp çalışmalara başlayıp toplumsal bir konsens aramak 'sürekli aynı
şeyleri konuşmaktan' daha yararlı olurdu.
AB ülkelerinde bu yöntemin yararını gördük ve görmekteyiz.