'*İmam Hatip Okulları*' tartışması yanlış bir zamanda ve bence talihsiz bir
şekilde gündeme geldi.
KKTC'de olmayan 'İmam Hatip Okulları' tek başına ele alınacak bir konu
değil. Bu tartışmaya girişmeden '*Din Özgürlüğü*' ve '*Toplum ve Din*'
konularında hem Türkiye'deki hem de AB ülkelerindeki deneyimlerden öğrenmek
yanlış olmaz. KKTC'nin gündemine birden düşüveren bu konuda '*hangi görüşte*'
olursak olalım '*tekerleği yeniden keşfetmeye*' gerek yok.
Hele yaşamımızı din belirler bir konumda değilse 'yaşamlarında din çok
önemli rol oynayan' kesimlere '*vereceğimiz akıllar*' pek akıllıca olmaz.
'İmam Hatip Okulları' konusu sadece Din İşleri Başkanı *Talip Atalay* önerdi
diye ortaya çıktı yorumunda bulunanların yanılıyor olabilirler. KKTC'de
toplumdan bu tarz bir talep olmaksızın böyle bir konuyu kimse dile
getirmezdi.
Konu çok *hassas*. Ne derece hassas olduğunu Star Kıbrıs yazarlarından
Çiğdem Dürüst net bir şekilde dile getirmiş: 'İhtiyaç olduğunu iddia
edenler! *Ateş ile oynuyorsunuz!(Ya da asıl ateş ile oynayan benim
bilmiyorum.)*'
Evet her kim bu konuya el atarsa '*ne kadar sıcak*' olduğunun bilincinde
olmak zorunda. 'Ateşle oynama' konusunda Çiğdem Dürüst'e katılıyorum. 'Kimin
ateşle oynadığından' ziyade '*hepimizin oynadığı ihtimalinin*' bilincinde
olmak zorundayız.
Medya üzerinde, meclis kürsülerinden ya da başka platformları kullanarak
'karşılıklı suçlamalara ya da hakaretler' ve 'kime neyin lazım olup,
olmadığını ben en iyi bilirim' tarzı çıkışlar her seferinde toplumun bir
kesimini rencide etmekte. Bundan kaçınmamız şart!
Bu konuları biz Almanya'da yıllar boyu tartıştık. Dini eğitim ve bu eğitimi
verecek olanların eğitimi hayati bir konu. İçinde yaşamakta olduğumuz
toplumda bu konuda farklı beklentiler ve bakış açıları var ise en doğru
yöntem '*iyi bir moderasyon* yönetiminde her kesimin katıldığı yuvarlak bir
masayı' denemek.
Almanya'da bu konuya yönelik olarak bizzat 'Almanya İç İşleri Bakanı
moderasyonunda her kesimden temsilcinin katılıdığı yuvarlak masa' bugüne
kadar çok yararlı oldu. Bugün akşam Münih'te Bavyera eski Başbakanı Günther
Beckstein ile 'Almanya'da İslam Gerçeğini' tartışacağız. Bu artık Almanya'da
doğal bir konu olma yolunda. Almanya'da bir çok soruya cevap aramakta.
Otuz yıl önce belki Türkiye'de iktidarda olanlar ve onları seçenler 'günün
birinde Türkiye'nin Başbakanı İmam Hatip'te okumuş bir şahsiyet olacak'
deseydiniz size '*gülerlerdi*' ve bunun 'hiç bir zaman mümkün olmayacağını'
söylerlerdi. Aynı şekilde Türkiye'de onlarca yıl baskı ile 'İmam Hatip
Okulları' ve benzeri konuları günlük yaşam dışında tutacağını sananlardan
bir çoğu eminim bugün farklı düşünmekteler.
Bu nedenle '*ben istemiyorum öyleyse siz de istememelisiniz*' ya da içinde
yaşamakta olduğu toplumdaki değişimi doğru analiz etmeksizin '*toplumumuza
uymaz*' tarzı iddialar çerçevesinde tartışmak yerine ilk önce her kesimin
görüşünü açıklamasına fırsat vermek ve örneğin '*bir yuvarlak masa*'
aracılığıyla ortak çözüm üretmek emin olun diğer ülkelerin bu konudaki
hatalarından ders çıkararar KKTC için en hayırlısını yapmak olacaktır.
'*Camiler*', '*Cemevi*', '*Kiliseler*', '*Din Dersleri*', '*İmam Hatip
Okulları*', '*Din Kursları*','*Yaz Okulları*' ve '*Din Özgürlüğü'nü nasıl
anlamamız konusunda ortak akıl*' konuları 'kavga edilecek' sorunlar haline
geldiği an inanın çözüm bulmak bir o kadar sorun olacaktır.
Ya Başbakan'ın ya da İç İşleri Bakanı (Milli Eğitim de olabilir)
moderasyonunu üstleneceği bir yuvarlak masaya tüm tarafları davet edip ilk
önce her kesin görüşünü almak ve ardından benzer konularla başa çıkabilen
ülkelerin deneyimlerini inceledikten sonra *ortak bir çözüm üretmek*' zor
değil. Yeterki istensin!