KKTC'ye geldiğimden beri bir politikacı olarak en sorunlu olan alanlardan biri olarak 'Basın' konusunu sürekli yaşayanlardan biri oldum. Adaya ilk geldiğimde ve ada açısından doğru bir adım olan 'Avrupalı Politikacı ve İşadamlarının KKTC'de Yatırımlar Yapması' ve bu yatırımlara sahip çıkarken 'KKTC'ye de sahip çıkmaları projesini' hayata geçirmeye çalışırken Girne'de bir otel yüzünden bazı medya organlarında hakkımda 'aslı astarı olmayan' iddiaları ve 'en belden aşağı' şekliyle okumak zorunda kaldım.
O dönemlerde bir partide aktif konumda olan bir sendikacının ve onunla işbirliği yapanların çevirdiği dolaplar nedeniyle proje hayata geçemedi. O otel hala aynı 'Avrupalı kaliteli turistler için hiç bir cazibesi olmayan haliyle' kendince yuvarlanıp gidiyor. O dönemde o otele ilgi duyanlar zaten artık Kıbrıs'ı unutmuş durumdalar. Kıbrıs dendiğinde kendilerine en üst düzeyde muhataplarının 'defalarca söz verdiği' ve bu sözlerin 'beş kuruş değerinin olmadığı' bir ülke geliyor aklarına. Hakkımda o sıralarda 'dolduruşa getirilip' yazı yazan bazı köşe yazarları ile bugün dostum ve o eski dosyayı kapattık. Ancak dediğim gibi KKTC'de bazı gazetelerin ve köşe yazarlarının nasıl ' ısmarlama' ve de 'her türlü ahlaki kurallara' aykırı haberler ürettiklerini ve çirkin yazılar yazdıklarını yaşamış bir insanım.
'Rum Yalakası' ya da 'ideolojik kör' konumda bazılarının hala hakkımda iddialarını hem unutmuş değilim hem de arada sırada yine okumaktayım. Bu tarz 'kalem tetikçileri' benim eskiden Çatalköy'de oturduğum evin bana 'derin devlet' tarafından hediye edildiğini ve daha neler, neler yazmışlardı. Bu 'zavallı' hallerine bazen gülüp geçtim ya da 'Adanalılara özgü' küfürü savurdum. Ama daha fazla vaktimi meşgul etmedi. Bu tarz gazetecilerden maalesef Türkiye'de de var. Adana'da olan bir tanesi kendisi ile ilk defa tanıştığımda bana 'Ozan Bey sen Alman ajanı mısın?' diye sormuştu. Bir iki ay sonra benim 'Alman ajanı olamayacağımı' fark ettiğinde ortak bir tanıdığımıza benim 'Amerikalıların emrinde BOP için çalıştığımı' iddia etmişti. Şimdi 'MİT' olduğumu iddia edecek kadar saçma, sapan 'komplo teorilerine batmış' bir şahıs. Çok sık ticari nedenlerle Almanya'ya gidip gelen ve Almanya'da herkes tarafından hiç bir yerde yazı yazdırılmayan 'malum' bir gazeteci ile sıkı bağları olan 'Deniz Baykal hayranı' bu şahıs şimdi Adana'da CHP adayı ve milletvekili olacak. CHP için üzülüyorum. İnşallah o mecliste iken 'hakkında konuşacaklarımız da' olacak.
Gerek şu anda Almanya'da Yeşiller Partisi Eş Başkanı Cem Özdemir gerekse ben 'medya' dendiğinde Almanya'daki '*kafatasçı*' gazetecilerden geçmişte çok çektik. Bugün o 'kafatasçılar' yok 'biz' varız. 'Özgürlükleri ve demokrasiyi' savunduğumuz için hep 'özgürlüklerden korkanların hedefi' olduk. Gazetecilerin belli bir kesiminden çok çekmiş olduğumu yukarıda yazdığım satırlardan anlıyorsunuz. Buna rağmen bir gün bile 'basın özgürlüğünü savunmaktan' vazgeçmedim. Demokrasilerde basın özgürlüğü yani insanların çok yönlü haberdar edilebilme hakkı kutsal bir haktır.
Girne Cratos Otel'de basın mensuplarını yaşadıklarını okuduğumda çok üzüldüm. İlk önce benim de severek arada sırada uğradığım oteldeki tatsız yangın için 'büyük geçmiş olsun!'. Ama aynı şekilde otelin güvenlik görevlilerinin sınırları aşan müdahalelerine muhatap olan tüm gazetecilere de geçmiş olsun! Yangın ile ilgili haberin fazla duyulmasını engellemek ve bu sayede otelin adını korumak adına yapılmış olduğunu tahmin ettiğim 'gazetecileri engelleme girişimi' 'iflas etmiş bir yöntem'. Otelin bu yönde karar alan yöneticileri aslında 'yangın konusunun da ötesinde otelin adının sadece KKTC'de değil Türkiye'de ve uluslararası platformlarda' olumsuz bir şekilde konuşulmasına neden olmuş oldular. Gazeteciler serbest habercilik yapabilselerdi belki sadece Pazar Günü KKTC
Medyası'nda bu konu büyük işlenecekti. Türkiye Ulusal Medyası da bir iki
haber yapacaktı. Şimdi 'Girne Cratos Otel' ile ilgili olarak günlerce yazılar ve basın
bildirileri okuyacaklar. 'Yangın' kimseyi ilgilendirmeyecek. 'Basın
Mensuplarına Saldırı' konusu sadece KKTC'de değil Türkiye'de de ele alınacak. Belki mahkemelik olup arada sırada hep haber olacak. Ayrıca Rum Kesimi de “aptal' değil. Otelin uluslararası sanatçıları KKTC'ye getirmesinden rahatsız ve bazen başarılı bir şekilde Engelleme Operasyonları yürütmekte. Şimdi bu konuyu uluslararası basın mensupları kuruluşlarının ve Avrupa Parlamentosu'nun 'KKTC'de Basın Mensuplarına Saldırı' başlığı altında işleyeceklerinden emin olabiliriz. Magazin muhabirlerinin otelllerine gelmesi için çok çabalayan işletmelerin habercilere de aynı özeni göstermeleri bence aslında kendi çıkarlarına olacaktır. Basın Özgürlüğüne Saygı alınabilecek en iyi tavırdır!