Bosna Hersek Anıları - 5 ( Rüya Şehir MOSTAR)

Ero otele yerleşiyoruz. Odam caddeye bakıyor.

Ero otele yerleşiyoruz. Odam caddeye bakıyor.Balkondan elimi uzatsam ağaçların dallarını tutabilirim. Duş alıp yemeğe iniyoruz. Neyse ki güzel bir yemekle duş insanı kendine getiriyor. Tekrar buralara gelememek düşüncesi canlandırıyor bizi. Gücümüzü toplayıp eldeki zamanı çok iyi kullanmalıyız, diyerek dışarı fırlıyoruz.

Feyyaz Beyin önderliğinde Mostar Köprüsü ile Mostar Çarşısını gezelim, diyoruz. Otelden çıkıp yürümeye başlıyoruz. Bir demir köprüden geçiyoruz önce karşıya. Sonra kıvrıla büküle uzayıp giden sokaklardan... Minik Mostar hatıraları alıyoruz. Esas çarşıya geldiğimizi kaldırım taşlarından anlıyoruz. Bunlar çok orijinal... Yusyuvarlak, üstelik de üstleri sanki cilalanmış gibi pırıl pırıl... Bir de kayıyorlar ki sormayın... Köprüye kadar adeta tırmanıyorsunuz. Bereket yer yer yatay bölümleri var da oralarda kendinizi emniyete alıyorsunuz. Kesinlikle kayan ya da topuklu ayakkabı ile yürünmez.

Minik minik hediyelik dükkanları, kafeler... Gençler oturuyor. Bir şey, tek bir şey beni çok şaşırtıyor. Herkes ama herkes sigara içiyor ama yerde izmarit göremiyorsunuz. Kolyeler, rengarenk fularlar, hediyelikler, özellikle tepsisiyle zarflı fincanlar ve cezve takımları...Yer yer de yerli ressamların minik atölyeleri... Bir kenarda akordeon ile neşeli şarkılar çalan, sakallı, ellili yaşlarda bir adam... Cıvıl cıvıl bir kalabalık. Zaman zaman biriyle karşılaşıyorsunuz, ne tarafa döneceğinizi şaşırıyorsunuz.

Nihayet köprünün üsründeyiz, hem de tam oatasında... Anlatıldığı kadar var gerçekten. Muhteşem bir manzara... Köprüden ta uzakları görüyorsunuz. Nehrin iki kıyısı yemyeşil ağaçlarla süslü... Kıvrımlarında gölgeler oluşmuş, yeşilden mora, laciverte dönüşen... Aşağılarda köpürüp akan nehirse insanın başını döndürüyor. Mayolu bir genç yeni bir gösteriye hazırlanıyor. Elindeki şapkaya biz de kaymeler atıyoruz. Biraz sonra atlayacak. Su, dağlardan köpürüp akıyor ve suyunun çok soğuk olduğunu öğreniyoruz. Bakmamak niyetindeyim. Derken köprünün kenarına çıkıveriyor ve kendini çivileme boşluğa bırakıyor... Yüreğim ağzımda... Aşağı bakamayacağım... Gözlerimi yumup onun için dua ediyorum. Tam bir insan seli, nefeslerini tutarak onu seyrediyor. Yavaş yavaş köprüyü geçiyoruz. Hediyelik eşya satan dükkanlar burda da devam ediyor. Mutlaka hatırlatıcı bir şey almalı... Gümüş bir bileklik seçiyorum, üzerinde beyaz taşlar olan... Dövülerek hazırlanmış. Severek takacağımı düşünüyorum. Derken demin atlayan genç, üstünden sular süzülerek yanımdan geçiyor. Ağzım açık, arkasından bakakalıyorum. Şükürler olsun...

Daha sakin sokaklardan yorgun argın otele dönüyoruz. Belki de beş kilometre yürüdük. Bu akşamki etkinlik saat yedide... Bu akşam Mostar’da Türk şairi olarak sadece ben şiir okuyacağım. Bu benim için nasıl bir onur bilemezsiniz... Hazırlanmak için zamanım var. Önce dinlenmeliyim. Çevirmenimiz Cenana da bizimle... O, Sarayevo Üniversitesinde Türk Dili Ed. öğrencisi. Ancak ilkokulu İstanbul’da okuduğundan tüm çevirileri inanılmaz bir çabuklukla ve mükemmellikte yapıyor. Tatlı kızım benim. Hep yüzü gülüyor. Ordan oraya koşuyor, beşimizle de ayrı ayrı ilgileniyor.

Etkinliğin yapılacağı yer, otele oldukça yakın bir kültür merkezi. Otobüsle gidiyoruz. Binanın alt katında bir salon... İzleyiciler girişte merakla bizi bekliyor. Arkadaşlarımız salona geçiyor. Biz şiir okuyacaklar sahnede yerimizi alıyoruz. Her şairin arkasına da çevirmeni oturuyor. Salon doluyor. Amerika’dan bu etkinliğe özel olarak gelen Bosnalı bir müzisyen var. Gitar çalarak şarkı söylüyor. Önce onun şarkılarını dinliyoruz. Hareketli halk ezgileri biraz da pop tarzı amerikanvari... Bosnalılar’ın onunla övündükleri yüzlerinden anlaşılıyor.

Bu akşam 15 şair şiirlerini seslendirecek. Bosnalıların tercümana gereksinimleri yok elbette. Etkinliğe Romanya, Sudan, Avusturya, Maroka, Kosova, Hırvat, Britanya, Rusya, Malta, İsviçre,, Slovenya, Ermenistan, Sırp, Bosnalı şairler ve ben KKTC’den Ayşe Tural katılıyorum. Sunucular tembihli, özellikle bu açıklama geliyor ve ben büyük alkış alıyorum, ilgilerini çekiyor. Ayrıca masada sunumum varsa önümde mutlaka KKTC bayrağım var. Her önemli kişiye de bayrağımızla birlikte içinde tanıtım cdmiz, broşürlerimiz ve Kıbrıs haritası olan anı plaketi takdim ediyorum.

Muhteşem bir gece oluyor. Sonunda biz kadın şairlere kocaman çiçek buketleri veriyorlar. Dışarı çıktığımızda yıldızlar gökyüzünde bize göz kırpıyordu. Ben biliyorum beni kutluyorlardı.

Otobüse biniyoruz tekrar... Bu kez bir katolik kilisesini ziyarete gidiyoruz. Papaz bizi ağırlayacakmış. Kilisenin kapısında, öğrencileriyle birlikte papaz bizi karşılıyor. Önce kilisenin zengin kitaplığı tanıtılıyor. Ardından bu ülkeye yüzlerce yıl önce gelen katoliklerin öncüleri anlatılıyor.

Nihayet kilise avlusunda bizim için hazırlanan kameriyeye gidiyoruz. Masalarda içecekler,şaraplar ve en önemlisi Boşnak börekleri ve köfte... Yorgunuz ve acıkmışız. Gitarıyla o Bosnalı romantik şarkılar çalıyor. Ay ışığında bambaşka bir alem sanki...

Bir an önce otele dönsek derken papazın öğrencileri grubumuza yaklaşıyor. Onların Türkçesi mükemmel denecek kadar güzel, çünkü aralarında Türkiye’de eğitim almışlar var. Tatlı, neşeli bir sohbet başlıyor aramızda...

Gece artık noktalanmalı... Başı biz çekiyoruz. Genel koordinatörümüz Mayda Hanıma yorgun olduğumuzu anlatması için Cenane’yi gönderiyoruz. Oteldeyiz. Girişteki büyük salonda bir lisenin partisi var. Canlı müzik eşliğinde öyle güzel eğleniyorlar ki!... Bosnalı gençler çok ölçülü ve saygılı... Bu tarafları beni çok mutlu ediyor.

Yarın yeni bir gün ve etkinlikler var, dinlenip enerji toplamalıyız. Odalarımıza çekiliyoruz.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



 

 

 

 

 

 

 



Bu haber 2930 defa okunmuştur

:

:

:

: