Çarşamba Günü Brüksel'de bir çok farklı kesimden dostlar ve de muhataplarla
bir dizi görüşme yapma olanağı buldum.
'*Merkel ve Sarkozy AB'si*' Brüksel'i elbette '*Blair ve Schröder
AB'sininkinden*' çok farklı. Bunu en ustaca kullanmasını bilenler de Rum
diplomatlar, gazeteci kimliği ile '*özel görev*' yapanlar, AP'deki Rum ve
Yunanlı milletvekilleri ve de onları asistanları.
AP'nin reel konumunu ve gücünü abartmasak bile elbette ciddiye almamız
gereken bir platform. Bu platformun bu derece Türkiye ve KKTC karşıtı bir
şekilde istismar edilmesine kayıtsız kalmamak gerekiyor.
AP'de hali hazırda Rum Propagandası ve Ablukası'na karşı ciddi anlamda tek
direnen siyasi grup Yeşiller. Eğer yazımın başlığı '*Rum İşgalinde Brüksel*'
değil de '*Rum Ablukasında Brüksel*' ise bu da gerçekten Yeşiller'in bir
'işgale' izin vermemesi sayesinde.
Brüksel'de nele oluyor neler!
Çok Türkiye ve Türk dostu geçinen ve tanıdığım 'en sahtekar' Alman
parlamenterlerden olan bir tanesinin kırdığı cevizleri şimdilik
yazmayacağım. Türkiye ve KKTC'ye karşı asistanı ile birlikte öyle dolaplar
çeviriyorki '*acaba nasıl bir çıkarı var bu işten?*' diye düşünenlerin
sayısı artmaya başlamış. Bu sözünü ettiğim 'karaktersiz' milletvekilinin
Antalya'da bedavaya ne tür tatiller yaptığını medya kaleme alsa ortalık
bayağı karışır. Ancak ben onun gibi karaktersiz olmadığım için çok şanslı.
'Düşmanımı bile satmama' prensibime dua etsin.
Rum Propaganda Makinesi maalesef çok başarılı bir şekilde işliyor. İlk önce
çok iyi analiz yaptıklarını belirtmek gerekir.
Avrupa Parlamentosu içinde güç dengelerini, kişisel hırslı parlamenterlerin
kariyer hedeflerini ve Türkiye karşıtlarının performanslarını çok iyi analiz
edip taktik ve stratejilerini belirlemekteler.
2002'lerden yani benim dönemim ve ardından gelen *Cem Özdemir* ve *Vural
Öger* döneminin '*Türkiye ve Kıbrıs Konusunda olumlu ve dengeli*' AP'si yok
artık. Çünkü başkentler özellikle Berlin bu konuda 'politika' değiştirmiş
durumda. Bu da başkentler tarafında dizginlenen çevrelerin meydanı boş
bulmasını ve de hatta teşvik edilmelerini beraberinde getirmiş.
Mayıs ayı sonunda Kıbrıs Kamuoyuna duyurmamaya özen göstererek gelip bazı
görüşmeler yapan Kuzey Kıbrıslı bazı sendikacıları takip edenler '*bu
gizliliğe*' şaşırdıysalar da bu ziyaretin Rum elemanlar tarafında ustaca
kullanıldığını görünce '*her şey ortaya çıkmış*'. Sanırım bu nedenle de gezi
sonrası medyaya bilgi verme zorunluluğu duydu birileri.
Bu durumda hedef Rum Ablukası'nı *kırmak* olmak zorunda! Her ne kadar Rum
Ablukası özellikle Türkiye karşıtlarının çok işine gelse de meydanın boş
olmadığını farketmeliler.
Rumlar doğru analiz yapıp birilerinin kişisel hırslarını bir tür
*şantaj*olanağı olarak değerlendiriyorsalar biz de 'boş durmamalıyız'.
Çünkü illa
bir yerlere gelmek isteyen birilerini daha ağır platformlarda özellikle
Türkiye'nin ustaca gerçekleştireceği kulis faaliyetleri ile engellemek
mümkün. Eğer 'illa bir yerlere gelmek isteyen' birileri bunun Türkiye'ye
rağmen olmayacağını anlarlarsa o zaman Rum operasyonları da 'iğdiş edilmiş'
olurlar. Bazen bir liderin diğer bir lidere özel bir talep fısıldamasıyla
kimilerinin kariyer planları bir anda değişebilir. Bu mekanizmanın hayata
geçirilmesine Brüksel'de acilen ihtiyaç var!
Bu nedenle '*araziyi ve koşulları*' iyi tanımak, gözlemlemek ve analiz etmek
çok önemli.
12 Haziran Seçimleri sonrası bu konuda sadece Ankara Hükümeti'ne değil *CHP*'ye
de çok önemli sorumluluklar düşmekte.
İyi bir iş birliği ile başarılı olunacağından eminim!