Dün sabah İstanbul uçağındaydım. ITÜ'de ortaokul ve lise düzeyindeki çocuk
ve gençlere AB'yi anlatıp, İstanbul'da Avusturyalı politikacı arkadaşım *Şirvan
Ekici *ile buluşup birlikte dostumuz *Mustafa Sarıgül*'ü ziyaret edip adaya
dönmekten ibaretti programım.
Dün sabah İstanbul uçağındaydım. ITÜ'de ortaokul ve lise düzeyindeki çocuk
ve gençlere AB'yi anlatıp, İstanbul'da Avusturyalı politikacı arkadaşım *Şirvan
Ekici *ile buluşup birlikte dostumuz *Mustafa Sarıgül*'ü ziyaret edip adaya
dönmekten ibaretti programım.
Uçağa bindiğimde hanfendi dikkatimi çekti.
Benim oturduğum koridor koltuğu ile aynı sıradaki öteki koridor
koltuğundaydı. Telefonla konuşmaktaydı. Hostesin *uyarmasına
rağmen*konuşmasını da sürdürecek kadar 'sosyal' biri olmalıydı. Yaşça
(
*ben yaşlıyım*) benden de yaşlı ama giyim kuşam ve de saç rengi tercihi
olarak sanırım oldukça iddialı bir bayandı.
Konuşmasından ve KKTC-Türkiye sabah uçakları uçuş deneyimimden yola çıkarak
kendisinin adaya kumar oynamaya gelmiş ve birlikte geldiği bir arkadaşı
başka uçakla dönmüş kendisi de peşinden uçan ve de belki de bir emekli subay
ya da üst düzey memur eşi olmalıydı.
KKTC onun için can sıkıntısını gidermek amacıyla oynadığını iddia ettiği
'kumarhaneler cennetiydi' sanırım.
Maalesef öyle. Düşünüyorum da bu ada için savaşan askerleri, şehit olanları,
gazi olanları ve de hala Türkiye açısından stratejik önemi ve de Kıbrıslı
Türkler'e kardeş olarak verdiği değerden dolayı hala canla, başla KKTC'nin
savunmasında emek verenleri! 1974'te Rum zulmünden kurtarırken Kıbrıslı
Türkleri günün birinde bir kumarhaneler diyarı olacağını düşünmemiştir her
halde hiç bir TSK mensubu.
Ama öyle bir hale gelmişki, uçaklarda bol sayıda emekli ve de eşleri ya da
eşleri vefat etmiş dul bayanlar ordusu KKTC'de bir casinodan diğerine
gitmekten başka bir şey yapmamaktalar.
Hadi buraya kadar onların bileceği iş diyelim.
Ama ya hal ve tavırları!
Sadece kumar oynasalar iyi. 'Kendi düşen ağlamaz' diyebiliriz.
Sadece ve sadece kumara gelenlerin çevreleri ile olan ilişkileri korkunç
derecede rahatsız edici olabiliyor.
Uçaktaki bayan bana bir kez daha gösterdi bunu. Bayanın arkasındaki
koltuklarda beş, altı yaşlarında çocukları olan bir anne-baba oturmaktaydı.
Kıbrıslıydılar. Her çocuk gibi onların çocuğu da uçakta olmanın verdiği
sıkıntı ile hareketli idi.
'*Yeter artık rahat ver*' şeklinde bir bağırma ile ödü koptu çocuğun. Bir
iki gündür oynamakta olduğu kumarda kaybetmiş ve uykusuzluk stresi ile de
sinir küpü olmuş hanfendi sanırım tam bir '*canavar*' gibi gözükmekteydi
çocuğun gözünde. Bayan söylenmeye devam ederken doğal olarak çocuğun annesi
tepki verdi. Çünkü bir insan şu ya da bu nedenden dolayı çocuğun
davranışlarından rahatsız olsa da medeni bir şekilde arkasına dönüp ya
sevecen bir şekilde çocuğa bir şeyler söylemeyi denerdi. Ya da buna hali
yoksa çocuğun annesine kibarca 'rahatsız olduğu için yardımcı olmasını'
söyleyebilirdi.
Hayır! Bağırarak ve de '*çocuk düşmanı*' bir resim sunarak yaygara koparmak
kültürünü sergiledi!
Bu sefer çocuğun babası da annesi ile beraber bu davranış biçimin ayıp
olduğunu söyleyince bu sefer de 'bir de azar mı işiteceğiz' diyen bayan
inanmayacaksınız ama hostesi çağırıp (*ben hala inanamıyorum*) çocuğu
şikayet etti.
Hostesler ne yapsın? Baktım olacak gibi değil, hostese yerimi söz konusu
bayanla değişebileceğimi söyledim. Hanfendi 'havada kaptı'. Yer değiştik.
Sadece '*sizin çocuğunuz yok her halde*' demeden duramadım. Cevabı 'dört
çocuk büyüttüm' oldu. Aslında 'bakıcı olarak mı çalışıyordunuz?' diye
soracaktım ama tuttum kendimi.
Kıbrıslı dostlarım haklısınız! Hak etmiyorsunuz ülkenizin özellikle kumar
nedeniyle bu tür ziyaretçilerin yol geçen hanı olmasını!
Bir Türk olarak utandım ben bu Türk bayanın bir çocuğa verdiği tepkiden!