TC Ulaştırma Bakanı Sayın Soluk'u tanımıyorum. Seçim dönemi bu makamı üstlendi ve görevini yapmakta. Ancak KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma
Bakanı Sayın Saner'i özellikle Turizm Bakanlığı döneminde tanıma olanağı buldum ve çağdaş bir politikacı olduğunu biliyorum.
Bu nedenle de imzaladıkları 'Otoban Protokolu'nu' okuyunca, otobanlar
ülkesi Almanya'da direksiyon sallayan biri olarak deneyimlerimi aktarmak
istiyorum.
Almanya gibi büyük bir ülkede otobanlar olmaksızın trafik sorunu ile başa
çıkamazsınız. Ancak son 25 yıldır Almanya'da bir gerçeğin farkına vardı.
Otobanlar tüm pratik yanlarına rağmen 'ormanların ve ağaçların katili'
olmaktalar. Çevreye çok zarar vermekteler. Bu nedenle hem ekolojik
nedenlerden hem de insanlar için özellikle yerleşim bölgeleri yanından geçen
otobanlarda koşullar en az 200 Km hızla gitmeye el verse de 'gürültü
kirliliğinin' yarattığı sağlık sorunları nedeniyle 100 ya da 120 Km'lik
sürat tahditleri uygulanmakta.
Artık AB kentlerine yazın camında yeşil etiketi olmayan araçların girmesi
bile yasaklanmakta. Almanya ve diğer AB ülkeleri raylı sistemin ve nehirlerin ekolojik yani çevreyi ve insanı koruyan ulaşım açısından ne derece hayati olduğunu fark
etmiş durumdalar.
Türkiye'de de otomobil, kamyon ve otobüs fabrikaları onlarca yıl Başarıyla raylı sistemin ve deniz ulaşımının gelişmesini engellediler. Daha çok araba, daha çok kamyon, daha çok otobüs ve daha çok minübüs ve daha geniş yollar tek başına Türkiye'de ulaşım sorununu çözemediği gibi Türkiye'nin ormanlarına ve insanların sağlığına da zarar verdi. Türkiye'nin birçok alandaki hatasını KKTC'de yeterince tekrarlamadık mı?
Mağosa, Lefkoşa ve Lefke arasında var olan yolların daha güvenli otobanlar
olmasına karşı değilim. Yollar iyi ve avrupai olursa kazalar azalır ve
yolculularda daha az yakıtla daha çok ve çabuk katedilir mesafeler.
Ancak eğer bu yönde KKTC için bir ulaşım konsepti söz konusu ise raylı
sistem unutulmamalı. Lefkoşa ve Girne arasında bir tünel olacaksa o tünel
aynı zamanda tramvay tarzı toplu ulaşım araçlarına da hizmet vermeli.
Mağosa'dan Lefkoşa'ya ve oradan Girne'ye raylı sistem bu ada için bir
turistik zenginlik ve 'artı' olur.
Hem geçen gün Abbas Güçlü'nün Milliyet'te kaleme aldığı gibi bu adanın
kuzeyi bir üniversite öğrencileri cenneti olacaksa bu açıdan da raylı
sistem en akılcı ulaşım olanağı olacaktır.
Ercan Havaalanı'na Girne'den Lefkoşa üzerinden ve Mağosa'dan tramvayla
gitmekle avrupalı olunur. Her geçen gün sayısı artan araçlar ve onların
egzos dumanları ve de tabiata zarar veren yeni yollar Kuzey Kıbrıs'ı
güzelleştirmeyecekler.
KKTC'nin en güzel kıyıları (Girne örneğin) yeterince beton yığını haline
geldiler. Şimdi bir de onlara otobanları ekleyerek adanın kuzeyini sadece
daha da çirkinleştirmek mümkün.
Oysa raylı sistemin adanın tabiatıyla birleşen romantik görünümü yanı sıra
toplu taşımacılığa katkısı da büyük olacaktır.
Girne'den bisikletimle istasyona gidip, bisikletimle tramvaya binip,
Lefkoşa'da bisikletimle gideceğim yere gidebildiğim bir Kuzey Kıbrıs'ı
eminim sadece ben değil çok sayıda turist ve binlerce öğrenci sadece bu
açıdan bile tercih edeceklerdir.
Keşke Ulaştırma Bakanlığı 'raylı sistem konusunda' çok başarılı çalışmalar
yapan Kıbrıslı Türkler'in sivil toplum örgütü ile de bu konularda işbirliği
yapsa ve adanın kuzeyinin ulaşım konzeptini çağdaş bir şekilde hayata
geçirse!