Kıbrıs Cumhuriyeti adını istismar eden Rum Yönetimi Başkanı Dimitris
Hristofyas yapayalnız!
Kaybetti!
'Kendi etti kendi buldu'. İran ve Suriye'yi KKTC ile yakınlaşmasınlar diye
kollamak adına 'patlaması risikosunu bile göze aldığı' cephane ve füze dolu
konteynerler sonunda Hristofyas ve partisi AKEL'i öyle bir vurdular ki artık
uzun bir süre Rum Halkı'nın desteğini almaları imkansız.
Son olarak dün hükümetleri de iflas etti.
Ana muhalefet partisi DİSİ'nin israrlı tutumu ve halkın tam desteği ile
Hristofyas ile onun AKEL-DİKO Koalisyonu'nu sonunda 'havlu atmaya' zorunlu
kıldılar.
Patlayan konteynerler nedeniyle çok sayıda insan yaşamını yitirdi. Allah
hepsine rahmet eylesin. Patlayan konteynerler ve iddiaya göre içlerindeki
İran yapısı füzeler nedeniyle ülkenin en önemli elektrik santrali devre dışı
kaldı.
Maalesef Türkiye'de bu gibi durumlarda kullanılan 'Allahın sopası yok'
sözünü söylemek durumundayız.
Çünkü Rum Kesimi iktidarda kim olursa olsun onlarca yıldır yanlış bir
politika uygulamaktaydı ve bu yanlış politikanın bir sonucu olarak üzerinde
oturdukları konteynerler patladı.
Şimdi hala o yanlış politikanın propagandasının etkisindeki halk Türkiye'den
aldıkları elektrikle klimalarını çalıştırıp serinlerken, traş olabilirken,
yemek pişirirken bir yandan da 'made in trnc' elektrik ile işleyen
bilgisayarlarının başında 'bizi nasıl Türk Elektriği'ne muhtaç edersiniz'
diye kıyameti koparmakta.
Aslında eninde sonunda bu noktaya varacağını görmeliydiler.
Onlarca yıldır uyguladıkları tek bir politika var: 'Kıbrıslı Türkler'e su,
ekmek ve hava yok' politikası. Bu politika kapsamında işleri güçleri KKTC'ye
uygulanan ambargoları sürdürmek, Türkiye'ye aynı amaçlı AB Şantajları
organize etmek ve adada fair bir çözümün engellenmesi için her türlü
'domuzluğu' yapmak.
Başarılıydılar. Ancak işte bu başarının bedeli ağır oldu.
ABD'nin baskısıyla uluslararası sularda İsrail'e yakalanmamak için Rum
Kesimi karasularına yakın giden bir İran Gemisi'ne hucumbotları ile müdahale
ettiklerinde saatli bomba işlemeye başladı. Gemide Suriye için öngörülen
için savaş malzemesi dolu konteynerler vardı. Uluslararası baskı nedeni ve
yine Türkiye'ye karşı müttefik kaybetmemek için konteynerlere el koydular.
Normalde açıp içine bakmaları gerekiyordu.
Ama yapmadılar. Hem ABD'yi hem İran'ı hem de Suriye'yi memnun etme
'dansözlüğü için kıvırtmaya' başladılar. Konteynerleri Suriye'ye vermeme
kararı aldıkları takdirde Lazkiye ve Mağosa arasında sivil taşımacılığı
engelleyemeceklerinden korktular. Ayrıca İran'ı da Türkiye'ye daha fazla
yaklaştırmama hedefleri de vardı.
Sonunda patladı.
Zaten Yunanistan'daki mali kriz nedeniyle zorlanmakta olan Rum Kesimi şimdi
ekonomik kriz içinde. Yunanistan'ın en fazla borçlu olduğu iki bankanın Rum
Kesimi'nde olduğunu da hatırlatırsak durum daha da net olarak ortaya çıkar.
Şimdi elektrik bile üretemeyen ve KKTC'nin pahalı elektriğine muhtaç hale
düşen Rum Kesimi'nde iktidar krizi de başladı.
Sanırım TC Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan haklı. Böylesine zayıf ve kendi
kendine yetmeyen bir ülkenin altı aylığına bile olsa AB Dönem Başkanı olması
AB için 'berbat' bir durum olabilir. Yakında Yunanistan, İrlanda, Portekiz,
İtalya ve İspanya'dan sonra sırada Kıbrıs Cumhuriyeti adını haksız
kullanmakta olan Rum Kesimi'de zengin AB ülkelerine el açarsa hiç
şaşırmamalıyız. KKTC'de ufak bir yardım fonu ayırsa fena olmaz. Rum Kesimi
bu paranın TC Büyükelçisi Halil İbrahim Akça'nın onayından geçtikten sonra
Güney Lefkoşa'ya ulaşmasını bile kabul edecek hale gelebilir.
Hadi hayırlısı!