16 Ağustos 2011 tarihli Kıbrıs Volkan Gazetesi'nde çıkan bir habere göre Rum
Yönetimi 'Avrupa Tutuklama Emri' ile KKTC'de Rum Koçanlı araziler üzerinde
yatırım yapanları tutuklayıp yargılamak için oldukça faal durumda. Söz
konusu gazete ile genel olarak 'barışık' olmasam da bu tip bir haber için
doğru istihbarat kaynağı olduğundan deneyimlerimden yola çıkarak eminim.
'Haber harfi, harfine doğru mudur, değil midir?' bilemem. Ancak bu konuyu
Kıbrıs Volkan üzerinde kamuoyu ile paylaşmak isteyenler bence doğru bir iş
yapmaktalar.
Bu haberi çok ciddiye almak zorundayız.
Avrupa Parlamentosu'nda sosyal demokratların İç İşleri ve Adalet
Politikaları Sözcülüğü yapmış bir politikacı olarak 'Avrupa Tutuklama Emri'
uygulamasının Kıbrıs Politikası için istismar ediliyor olmasını kınasam da
'bunu yapmaya bir engel olmadığından' uygulayanlara diyebilecek fazla bir
şey yok.
Gerçekte terörizm ve mafya çeteleri uluslararası büyük sorunlar olduğundan
ve onlarla sadece ulusal düzeyde başa çıkmak mümkün olmadığından İnterpol
olanakları ile yetinmek istemeyen AB 'Avrupa Tutuklama Emri' ile AB
sınırları içinde terörizm ve mafya tarzı uluslararası çetelerle başa çıkmayı
hedefledi.
Rum Kesimi 'çok uyanık' bir şekilde bu olanağın kendi emelleri için de
kullanılmaya müsait olduğunu fark ettiyse bu kötü bir gelişme. Gazete de adı
geçen KKTC ya da İngiliz vatandaşı isimlere ya da kurumlara yönelik olarak
'organize kriminal faaliyetler' tanımlamasıyla 'Avrupa Tutuklama Emri'
aracılığıyla göz korkutma operasyonunu yapmaları beraberinde sorunlar
getirecek.
İlk önce gerek 'Avrupa Tutuklama Emri' gerekse AB sınırlarını da aşan ve
dünya genelinde 'yakalama emri olan' 'Kırmızı Bülten' listesine aldığı
KKTC'li iş adamlarının KKTC ve Türkiye dışında serbest dolaşımlarını ve
ticari faaliyetlerini engelleme şansına sahip olacak Rum Kesimi.
Linda ve David Orams gibi kendi halinde sıradan Ingilizleri 'Avrupa
Tutuklama Emri' tarafından arananlara haline getirirken hem onlara 'dünyayı
zindan edecek' hem de bundan sonra sıradan AB vatandaşlarının normalde
'Top-Teröristler' ve 'Uyuşturu Baronları' ve de 'kadın tacirleri' ile aynı
kategoride 'zanlı' olma rizikosu onları KKTC'de arazi ya da ev almaktan uzak
tutacaktır.
Kurumları da aynı kapsamda soruşturma içine çekmek Avrupa'daki
yatırımcıların 'ne olur, ne olmaz' diyerek KKTC'ye hiç sıcak bakmamalarını
sağlayacaktır.
İşte AB üyesi olmak ancak bu şekilde 'had safhada istismar edilerek
kullanılabilinir'.
Normalde Çözüm Görüşmeleri kapsamında bulunması gereken ortak yol yerine,
'terörizm ve mafya ile mücadelenin' araçlarını kullanarak iş adamlarını ve
sıradan AB vatandaşlarını bir tür 'terörize etmek' ahlaki açıdan 'haince de'
olsa legal bir olanak.
Eğer acil önlemler alınmazsa 'Avrupa Tutuklama Emri' listesi oldukça
uzayabilir.
Sayın Cumhurbaşkanı Eroğlu ve Rum Kesimi Hristofyas arasındaki görüşmelerde
Rum Kesimi'nin bu yöntemden vaz geçmesinin bir olmazsa olmaz olduğu
kendilerine açık bir şekilde hissettirilmelidir.
Eğer Rum Kesimi KKTC vatandaşlarını 'Avrupa Tutuklama Emri' ile Kuzey
Kıbrıs'a hapsetmeye kalkarsa çözümüm imkansız olduğunu da bilmesi gerekir.