Brüksel'de www.abhaber.com sitesi aracılığıyla AB üyesi ülkelerde Türkiye'ye yönelik olarak yapılan açıklamalar Türkiye Kamuoyu tarafından da duyulabiliniyor. Bu çok önemli. Çünkü 'dost, düşman' bazen çok zor tespit edilebilmekte bu 'piranha havuzunda'.
Brüksel'de www.abhaber.com sitesi aracılığıyla AB üyesi ülkelerde Türkiye'ye yönelik olarak yapılan açıklamalar Türkiye Kamuoyu tarafından da duyulabiliniyor. Bu çok önemli. Çünkü 'dost, düşman' bazen çok zor tespit edilebilmekte bu 'piranha havuzunda'.
AB'nin Türkiye açısından en sorunlu ülkelerinden biri olan Avusturya tarafından yapılan açıklamayı birlikte okuyalım:
'Türkiye'nin, Güney Kıbrıs'ın 2012 yılının ikinci yarısında Rum Kesimi'nin dönem başkanı olması durumunda Avrupa Birliği ile ilişkileri donduracağını açıklaması üzerine ilk tepki Avusturya'dan geldi. En son Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay tarafından Kuzey Kıbrıs ziyaretinde dile getirilen ''Avrupa Birliği (AB) dönem başkanlığını 2012'de Kıbrıs Rum kesimine verirse biz AB ile ilişkilerimizi donduracağız'' ifadelerine Avrupa'dan tepkiler gelmeye başladı.
Avusturya Dışişleri Bakanı Michael Spindelegger, devlet televizyonu ORF'ye yaptığı açıklamada, ''Oluşan bu durum teklifimiz olan imtiyazlı ortaklığın enine boyuna tartışılması için bir şans.'' dedi. Müzakere sürecinin fiilen ilerlemediğini belirten Spindelegger, Türkiye ile İsrail arasında ilişkilerinde son dönemde yaşanan olaylardan duyduğu endişeyi dile getirdi.' (abhaber)
Zaten her olanak bulduklarında 'Türkiye'yi AB'de istemediklerini' dile getiren Avusturyalılar şimdi de son gelişmeleri 'fırsat' olarak değerlendirmekten yanalar.
Avusturya olarak değerlendirirsek yeni bir durum değil!
Ancak öte yandan bu tarz açıklamaların özellikle AB ülkelerindeki hristiyan-demokrat politikacılar tarafından son zamanlarda sık ve fazla sayıda yapılıyor olması AB konusunda bu politikacıların 'dar vizyonlarını' ya da 'vizyonsuzluklarını' sergilemek açısından çok önemli.
Değerli dostum Sedat Ergin dünkü Hürriyet Gazetesi'ndeki yazısında önemli bir tespitte bulunmakta. Son haftalarda benim de işlediğim gibi AB ve Türkiye arasındaki ilişkide değişen bir şeyler olduğunu dile getirmekte Sedat Ergin.
AB değil Türkiye'nin tavrı değişmekte.
AB'nin artık süreklilik arzeder tarzdaki 'oyalama taktiğine' karşı günümüz Türkiyesi'nin cevabı açık 'siz bilirsiniz'.
AB hala 'eski Türkiye' ile muhatap olduğunu sanmakta çok yanılıyor.
Eskiden olduğu gibi 'lütfen bizi artık AB'ye üye yapın' diyen Türkiye yok!
Türkiye 'AB üyeliği olmaksızın' ve buna rağmen 'AB'nin güvenlik, ticaret ve daha nice alanda Türkiye'yi partner olarak kaybetmemek için çırpınmak' zorunda kalacağı bir sürecin başladığının sinyallerini vermekte.
Anlayana elbette!
Rum Kesimi'nin olası dönem başkanlığı bu açıdan olayı çok daha netleştirecek.
AB Türkiye'yi ve Türk Kamuoyunu yani Türkiye'de sokaktaki insanı her geçen gün daha fazla kaybetmekte.
İşte o zaman şimdinin 'dünyayı analiz etmekten yoksun' Avusturyalı politikacıları AB'nin hiç bir işine yaramayacaklar.
Görünen açık: gün gelip de AB 'Türkiye üyemiz olsun' dediğinde, Ankara'nın iyi düşünmek ve halkın desteğini almaksızın 'evet' diyememek gibi bir konumda olacağını hesaba katmak gerekiyor.
KKTC'de de 'Türkiye karşıtı' çevreler bu nedenle AB'ye pek fazla güvenmeseler kendileri için daha akıllıca olacaktır.
Berlin Seçimi'nde Kazanan Türkiye Kökenli Vekiller
Pazar Günü Berlin'de yapılan Eyalet Parlamentosu Seçimi'nde çok sayıda dostumuz eyalet milletvekili olarak seçildiler. Pazartesi Günü yazımda sizi bu konuda bilgilendirme sözü vermiştim. Bu nedenle arkadaşlarımın isimlerini sizinle paylaşıyorum: Özcan Mutlu (Yeşiller), Turgut Altuğ (Yeşiller), Canan Bayram (Yeşiller), Emine Demirbüken (CDU), Erol Özkaraca (SPD), Dilek Kolat (SPD), Ülker Radziwill (SPD), İlkin Özışık (SPD), Evrim Baba-Sommer (Sol Parti) ve Hakan Taş (Sol Parti) meclise girdi. Tüm arkadaşlarımı kutluyorum.