Hasan Hastürer’in hafta içi her gün Ada TV ekranlarında gündemdeki başlıkları yorumladığı ‘Hasan Hastürer ile Bugün’ programına İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın Özel Temsilcisi Özdil Nami konuk oldu. Kıbrıs müzakere sürecinde dünden bugüne gelinen noktayı, kendi dönemlerindeki müzakere masasıyla karşılaştıran Nami, önemli açıklamalarda bulundu. Konuyla ilgili Hasan Hastürer’in sorularını yanıtlayan Özdil Nami’nin önemli değerlendirmeleri şu şekilde oldu:
‘SAYIN EROĞLU PAKETİN RUHUNU BOZDU’
-Süreci nerede bıraktınız, nerelerde anlaşılmıştı, önemli noktalar nelerdi o günden bu güne yaşanlara baktığınızda neler değişti?
“Altı tane konu başlığında neredeyse üç tanesini kapanma noktasına getirmiştik. Güç paylaşımı, yönetim Avrupa Birliği ve ekonomi konularıydı. Üç konuda ise mülkiyet, toprak, güvenlik ve garantiler konularında ise liderler seviyesinde derinlemesine tartışmalar yapılmamıştı. Gelinen noktada 6 konunun 3’ünde büyük yakınlaşmalar vardı. Bunlardan bir tanesini genel sekreterin son New York zirvesinden sonra uzlaşılamayan başlıklar arasına koyduğunu görüyoruz. Bu güç paylaşımı ve yönetim başlığıdır. Diğer konularda ise aradan 2 yıllık süre geçmesine rağmen herhangi bir ilerleme sağlanamadı. New York Zirvesi’ne sayılı günlerin kaldığı bu dönemde fazla iyimser olmamıza izin veren yeni bir gelişmeyi maalesef göremiyorum.
‘TÜRKİYE İLE İSTİŞARE İÇERİSİNDE BİR PAKET ÖNERİ HAZIRLADIK’
Güç paylaşımı yönetim başlığı esas önemli olan konudur. Neden acaba yine taraflar arasında çok fark olan konular sepetine iade edildi. Bunun sebebi çok açıktır. Biz bu konuda tıkanıklık yaşandığı noktada Türkiye ile istişare içinde bir paket öneri hazırladık. Bu paket öneri içerisinde Rum tarafına onların hoşuna gidecek bazı şeyleri koymamız karşılığında da bizim çok önem verdiğimiz bazı şeyleri de talep etmemiz lazımdı. Burada Rum tarafını cezp edecek olan unsur çapraz oy konusuydu bizim çok ısrarla talep ettiğimiz konular da egemenlik, dış ilişkilerin nasıl düzenleneceği konusu, fır hattı veya yeni devletin nasıl vücuda geleceği konusuydu. Bunlarla ilgili uzun süren müzakereler yapıldı ve tıkanıklık yaşandı. Belliydi ki bu konu başlığı işinde al ver yaşanması gerekiyordu. Bu al verin veri çapraz oy alı da bahsettiğim başlıklardır. Sayın Eroğlu göreve gelir gelmez bu paketin ruhunu bozdu. Şöyle bir tavır sergiledi Rum tarafı zaten bu paketi Sayın Talat önerdiğinde reddetmişti onun için buna sadık kalma gibi sorunluluğum yok. Halbuki bu konuyu halk tam olarak anlatmamaktır. Sayın Hristofyas paketi olduğu şekliyle reddetti ama madde madde bizimle müzakere etti. Egemenlik, fır hattı, dış ilişkiler olsun bunların her biriyle ilgili önemli ilerlemeleri Sayın Talat döneminde başardık. Başarmamızın anahtarı da bunlarda ilerleme olursa çapraz oyu Sayın Hristofyas’ın alabileceğini bilmesi. Sayın Eroğlu şu anda bu dengeyi ortadan kaldırdı. Çapraz oyla ilgili neredeyse havuç diyebileceğimiz olayı ortadan kaldırınca diğer konularda istediğini elde etmesi imkansızlaştı. Bu günden önümüze bakacak olursak Sayın Eroğlu’na telkinimiz o pakete geri dönmesi çapraz oyla ilgili tavrından vazgeçmesi ve o havucu orada tutması ki o sayede güç paylaşımı yönetim başlığında ilerlemeler olsun ve genel sekreter, ‘Ocak ayında önemli ilerlemeler kaydettiniz, çok taraflı konferansa gidilsin’ desin.
‘ÖNERDİĞİMİZ FORMÜLLERE TÜRKİYE TAM DESTEK VERDİ’: BM müzakere sürecinin tarihinde ilk kez genel sekreterin Kıbrıs özel danışmanı bir hafta içerisinde ilk kez açıklama yaparak ‘müzakereler çökmek üzeredir’ diye açıklamada bulundu. Her şey tartışıldı bütün formüller al ver de aslında ortadadır. Buraya gitmek için her iki liderin de siyasi irade göstermesi gerekir. Bundan önceki 30 yılda sürekli tekrar edilen pozisyonları tekrar ederek bir yere varılmaz bu bellidir. Onun için bu siyasi iradeyi ortaya koymanız ve bu işi bitirmeniz lazım. Formüller oradadır. Bizim önerdiğimiz formüllerin hepsinde Türkiye’nin tam desteği de sağlanmıştır, Sayın Eroğlu’nun bunun dışına çıkması için herhangi bir gerekçe de yoktur. Eğer Sayın Hrsitofyas bunlara cevap vermezlerse ve Annan Planı döneminde yaptıkları gibi yan çizerlerse yine ‘red’ci bir tavra gireceklerse bunu da dünyaya gösterelim, bundan bizim hiçbir kaybımız olmaz.”
-Müzakere sürecinde uzun süre etkin görev üstlendiniz, Hristofyas geldi bir şanstı aslında Sayın Talat’la buluşması o kaçırılan bir fırsat mıydı?
“Sayın Hrsitofyas bence bu fırsatı iyi değerlendiremedi. Ama bunu söyledikten sonra kat edilen mesafeyi kimsenin küçümsememesi gerekir. Lokmacı Barikatı bizim dönemimizde açıldı. 40 yılı aşkın kapalı olan her türlü sıkıntısı olan bir kapı. Bunun müzakerelerini kapsamlı çözüm müzakereleri devam ederken yürüttük ve başardık. Yeşilırmak Kapısı’yla ilgili benzer müzakereleri biz gerçekleştirdik. 6 başlığın 3 tanesinde öyle önemli ilerlemeler kaydettik ki BM Genel Sekreteri raporunda ‘30 yılda kat edilemeyen mesafe 18 ayda kat edilmiştir’ denildi. Neden bunlar bu şekilde halka açıklanmadı. Sayın Hristofyas bunun cevabını kendi verdi, ‘güç paylaşımı yönetim başlığı Türklerin alacaklı olduğu başlık çünkü biz Türkleri yönetimden atmıştık dolayısıyla o haklarını iade edeceğiz. Ama toprak ve mülkiyet de bizim alacaklı olduğumuz konular. Ben alacaklı olduğum konuları henüz daha müzakere edip ne alacağımı görmeden Türklerin alacakları konuları bağlarsam bana kötü müzakerecisin diye saldırırlar’. Bu anlaşmalar mutabakatlar BM’nin kendi tutanaklarındadır. Kaldığımız yerden devam edelim. Mülkiyet ve toprakta da bu işi ilerletelim ve kapsamlı çözüm paketini ortaya koyalım. Fakat şu intiba oldu, 1 Nisan 2010’da bunun net etkisini gördük, herkes yazılı görmedikçe nasıl inanalım dedi. Gerçek bundan çok farklıydı.”
-Sayın Eroğlu’nu oldukça rahat görüyorum. ‘Bu süreç herhangi bir şekilde kopsa bile suçlanan taraf biz olmayacağız’ diyor. Bu rahatlığı nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Bunu yanlış değerlendirmenin verdiği rahatlama olarak değerlendiriyorum. Eğer rahatlığı ‘kopsa da umurumda değil’ ise bunu anlarım ama ‘nasıl olsa Kıbrıs Türkü suçlanmayacak’ diye ifade ediyorsa, üzülerek özel temsilcinin basına çıkan bu tip değerlendirmeleri var bu değerlendirmeleri de ne temele dayandırdıklarını açıklamaları lazım. Ben söylüyorum bizim de temalarımız var hiç böyle değildir. BM temsilcileri net olarak eleştiriyor, hedefimiz eğer özellikle güç paylaşımı yönetimi meselesi yüzünden devam eder ve aşılamazsa bunun adresi olarak Türk tarafını göstereceğiz diye net olarak ifade ediliyor. Bu yanlışsa bunu da açıklasınlar.”
-Oyunun sonu diye bir ifade kullanılıyor sizce Ocak sonu New York’ta oyunun sonuna gelinir mi?
“Eğer bizim telkinlerimiz Sayın Cumhurbaşkanı tarafından değerlendirilirse ve güç paylaşımı yönetim başlığın da ilerleme bu şekilde sağlanırsa mülkiyette de kriterler üzerinde esaslı bir müzakere Ocak ayına kadar yapılırsa o zaman ‘end game’ dediğimiz olay nasıl gerçekleşecek gerçekten çok taraflı konferansın çağrılmasıyla gerçekleşecek. Eğer bu dediklerimiz yapılmazsa ve BM genel sekreteri ‘taraflar federal çözüme hazır değil’ derlerse bu ‘end game’ in anlamı Kıbrıs sorununun Annan Planı’ndan hemen sonraki dönemde yaşandığı gibi rafa kaldırılması olacak. BM’nin ilgisini son derece alt düzeye çekilmesi, eğer siz iki taraf arasında karşılıklı konuşacaksanız benim engelleyecek bir şeyim yoktur ama böyle Downer seviyesinde sizinle kısa sürede beş defa buluşmalarımla devam edecek süreci benden beklemeyin diyecek.”
-BM’nin adadaki görev süreci adada sonlanabilir mi?
“Bunun olabilmesi için güvenlik konseyi karar verir. Rusya’nın pozisyonu değişmez. Rum tarafı, tek bir asker bile olsun o bayrak da sallansın ve her altı ayda bir Kıbrıs’taki durumla ilgili Birleşmiş Milletler güvenlik konseyine rapor sunsun onu elde ettiği sürece rahattır Rumlar.”
-Ocakla ilgili somut beklentiniz nedir?
“Olumlu olması için elimizden gelen çabayı sarf edeciğimizi söyleyebilirim. Eğer mevcut pozisyonu devam ettirirlerse ‘end game’in anlamı rafa kaldırma olacak.”
-Sayın Eroğlu’nun göreve gelmesinden sonra sizin görüşlerinize başvuruldu mu?
“Siyasi parti genel başkanlığına parti başkanım beni de götürüyor. O platformda ifade etme imkanı buluyorum. Ayrıca çok gerekli gördüğüm bir iki vesileyle randevu istedim ve Cumhurbaşkanıyla görüştüm. Dikkatle dinlediğini söyleyebilirim ama ne kadar uygulamaya koyacak bekleyip görmek lazım.”
Kıbrıs sorunundaki süreç 1968’de başlayan müzakere sürecini kastediyorum kolay kolay sonlanmıyor. Kıbrıs sorunu bitene kadar, tarafların uzlaşmasına kadar bu uzlaşma çözüm de olabilir herkes yoluna bundan sonra tekrar bu birliktelik için bir arayış olmayacak gibi bir düşünce noktasında aynı başlık altında niteliyorum. Bunlardan biri olana kadar Kıbrıs sorunundaki müzakereler devam ediyor belirli periyot, belirli hedefler var Annan planı bu bakımdan ciddi bir süreçti. Kendi içinde başlangıcı ve sonu olan ve onun sonrasında başlayan bir süreç Sayın Talat’ın Cumhurbaşkanı olarak müzakere masasında olduğu bir süreç. Seçimler geldi Sayın Eroğlu Cumhurbaşkanı seçildi ve seçildiğinin ertesi günü Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine gönderdiği bir mektupla kalındığı yerden devam edileceğine işaret etti. Müzakereler devam etti. Liderler buluştu. En son Ekim ayında New York’ta buluşuldu ve Ocakta tekrar buluşmak üzere taraflara Green Tree randevusunu yineledi Ban Ki Moon. Bu arada da ‘gidiniz Kıbrıs’ta bir anlamda ev ödevinizi yaparak geliniz’ ve Ocak sonu yapılacak zirvede eğer iç meseleleri halleder ve uzlaşırsanız konunun uluslararası müzakere sıçraması yapılır. Bunlar devam ederken son zamanlarda baktığımız zaman gerek Kıbrıs Türk tarafı, Rum tarafının süreçle ilgili değerlendirmeleri var. Bu değerlendirmelerde taraflar birbirlerini suçluyor, zaman zaman iyimser mesajlar veriliyor ama satır aralarına baktığımız zaman Ocak’taki zirve için çok da iyimser olmak için yeterince veri yok. Tabi biz bütün bu değerlendirmeleri kapının dış tarafından bakarak konuşuyoruz ama müzakereler devam ediyor ve müzakerelerde en önemli aktörlerden birileri de iki Cumhurbaşkanının özel temsilcisiydi. Şu anda Kudret Özersay, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun temsilcisi ama bir önceki dönemde ikinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın özel temsilcisi Özdil Nami idi. Ve Özdil Nami’nin dünden bu güne süreçle ilgili değerlendirmesini alıp sizlerle paylaşmak istedim.
Hastürer; “Özdil Nami, süreci çok iyi bilen yorumlayan, sanıyorum objektif bakış açısıyla konuyu yorumladığına inanıyorum. Ocak zirvesinden mutlu sonu bekleyenler tarafında değilim ama süre çok kısa olsa bile Kıbrıs sorunun çözülmesi çok da hayal ötesi değil.”