Belediyecilik

Sayfalar dolusu yazılar yazılacak bir konuyu başlık attım bugün. Oturup saatlerce kitaplar okumak, günlerce araştırmalar yapmak gerekir bu başlık için.

Sayfalar dolusu yazılar yazılacak bir konuyu başlık attım bugün. Oturup saatlerce kitaplar okumak, günlerce araştırmalar yapmak gerekir bu başlık için. Hatta geçmiş belediyecilik örneklerini takip edip belediyeciliğin nasıl yapılıp, nasıl yapılamayacağını anlamamız ve notlar hazırlamamız gerekir. Ama bu kadar araştırma yaptıktan sonra karşımıza her daim bir denklem çıkacaktır;

“Belediyecilik = İnsana Hizmet”

İşte yukarıdaki denklemin açılımlarıyla sayfalar dolusu diğer tanıma geçebilirsiniz. Burada o tanıma geçmeden şimdi laboratuar durumundaki Lefkoşa Türk Belediyesini irdelemek istiyorum.
Maalesef ülkemizdeki belediyecilik anlayışı insana hizmet noktasından teğet bile geçmeden parti ve partiliye hizmet noktasında sektirmeden süregelmiştir. Hizmet anlayışının her seçim döneminde hatırlanması ve seçimlere birkaç ay kala göstermelik hizmet faaliyetlerinin yapılması olağan olmuş. Herhalde bu durum insanların balık beyinli olduğu düşünülüp eski yapılanları hatırlamayacağı tahmin edilerek yapılmaktaydı.
Yani koskoca dört yılın ilk aylarında belediyeye partili yığını istifle, üç yıl yan gel-yat, son aylara da göstermelik üç-beş çalışma sığdır. Bu durum böyle gelmiş, ne hazindir ki böyle de devam ediyor. Türkiye’deki bazı belediyelerde de bu durum bizdekinden farklı değil. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanının son yaptığı açıklamalar bizdeki kalıtsal özelliklerin kimlerden sirayet ettiğini de göstermektedir(seçilir seçilmez 10.000’e yakın partili istihdamını fısıldamıştı)

Fakat Cemal Başkanın ülkemizde belediyecilik anlayışını bir nebze olsun değiştirmeye çalıştığına inanıyorum. Hemen yağcıya bak diyebilirsiniz. Bu yağcılık değil bence, gerçeklerin söylenmesidir. Şöyle bir eski belediye başkanlarına bakıldığında ve mevcut diğer başkanlara bakıldığında genelde söylemiş olduğum farklılıkları görebilirsiniz. Başkanın geçmiş çalışmalarına incelediğimizde olumsuz tarafların olmasına rağmen, çağdaş belediyecilik anlayışına uyuşan olumlu tarafları da vardır.
Sosyal belediyecilik anlayışıyla yaptığı çalışmalar “aktif denetim birimleri, aktif sağlık birimleri, aktif park hizmetleri, aktif yaşlı birimleri vb”, Sosyal konut, alt ve üst yapıların(köprüler, yollar, kaldırımlar, kanallar) eskilere nazaran daha aktif ve kullanışlı yapılması, belediye gelirlerinin artırılmasına yönelik reklam ve halkla ilişkiler hizmetleri vb”.

Başkanın elbette olumsuz icraatları da var; yukarıda da bahsettiğim gibi partili yığın oluşturması, belediyenin kaldıramayacağı yükleri üstlenmesi, vazifesi olmayan işlerin takibi, toplarım diyerek hesapsız yatırımlara girişmesi, verdiği sözleri hesapsız vermesi ve tabii ki çalışanların maaşlarını hesaplayamamasıdır. İşte son grevde başkanın maalesef hesapsızlığından kaynaklanan adımlarından dolayı sonuçlanan durumdur.

Sendikanın maaş alamamaktan dolayı grev kararı alması haklı bir gerekçedir. Lakin bu grevin sonucunu halka ödettirmekte haklılığı eriten bir sonuçtur. Gerçekten bölge halkının hiç suçsuzken cezalandırılması modern düşünce anlayışına pek uygun düşmez. Hatta günlerce grev yapmakta tüm toplumun zarar görmesini de sağlar. Artık bu grev çılgınlıklarının da idareciler tarafından tekrar gözden geçirilmesi lazımdır. İdarecilerin halkın zararına olacak uygulamaları yeniden düzenlemesi hatta ortadan kaldırması gerekiyor.

Yeniden konumuza döndüğümüzde belediyeciliğin ülkemizde İnsana hizmet anlayışı ile yeniden şekillendirilmesi elzem olmuştur. Partili taassubundan kurtularak, merkeze “insan”ı oturtturmak ve hizmeti içselleştirmek öncelikli görev olmalıdır. Unutmayalım bugün varız, ama yarın olmayabiliriz. Söylemle değil, eylemle(eser) anılmalıyız. Güzel eserler bırakarak anılmak ve hayırla yâd edilmek kadar güzeli var mıdır? Ecdadımız boşa söylememiş;

Eşek ölür, kalır semeri
İnsan ölür, kalır eseri.
Bu haber 170 defa okunmuştur

:

:

:

: