“Kritik” Yapma

Kritik yapmayı “incelemek, anlamak, yorumlamak, eleştirmek, geliştirmek için artı ve eksi yanlarını bulmak” olarak tanımlayabiliriz. Kimler kritik yapar? Tabi ki herkes. Peki herkes kritik yapmalı mı; “Hayır”. Her zaman, her yerde kritik yapılır mı? “Evet”. Peki doğru mu? Tabi ki “Hayır”. Bu durumda ne mi yazıyorum bugün?

Kritik yapmayı “incelemek, anlamak, yorumlamak, eleştirmek, geliştirmek için artı ve eksi yanlarını bulmak” olarak tanımlayabiliriz. Kimler kritik yapar? Tabi ki herkes. Peki herkes kritik yapmalı mı; “Hayır”. Her zaman, her yerde kritik yapılır mı? “Evet”. Peki doğru mu? Tabi ki “Hayır”. Bu durumda ne mi yazıyorum bugün?

İlgiçtir ki, yaşadıklarımızdan hiçbirşey öğrenmemeyi yazıyorum bugün. Sonuçta, herkes öğrenmek için yaşar diye düşünüyorsunuz. Yani ben öyle düşünüyordum. Ama öyle değilmiş. Kimsenin öğrenmeye de niyeti yok, başkalarının öğrenmesine de. Yani kendisi öğrenmiyor ama başkalarının da öğrenmesini istemiyorlar. İşte Ülke gerçeği ile karşı karşıyayız. Yeni bir nesil, ondan önceki nesilden ne öğrendi ise onu uyguluyor. Öğrenememeyi, ve de öğrenmemeyi. Yurtdışın da en prejtijli iş “Kritik Yapmak”tır. Mesela restoran üzerine kritik yazanlar var, filim eleştirmenleri var, sanat eleştirmenleri, bazen paparazzileri bile kritik yaparken bulabilirsiniz. Dedikodudan kalan zamanlarda. Kritik yapmak bu kadar prestijli iken, nasıl oluyor da; aynı zaman da bu kadar kötü algılanıyor?

Geçenler de sınıfta “EGO” iyi birşeydir dediğimde, öğrencilerimden birinin “nasıl olur hocam, biz öyle bilmiyorduk” demesi gibi aynı. “Kritik yapmak” çok kötüdür. Biz bunu biliyoruz. Eğer biri çıkar ve “iyidir” derse de; şaşırıp kalıyoruz. Esasında şaşırmıyoruz, hemen kritiğin karşılığını vermeye çalışıyoruz. Cevaplar yaratmaya çalışıyoruz, hatta bahaneler. Neden kötü oldu, çünkü elektrikler kesikti, mahalle de yangın çıktı, sular kesikti. Kötü kavramına zaten öyle şiddetli bir şekilde karşı çıkıyoruz ki; “bir şeyleri geliştirebilmek için kötü olması gerektiğinin” farkında bile değiliz.

Kötü olması, kritik yapmayı gerektirmez herzaman, hazır olmadığında, eksik olduğunda, beğenilmediğinde, hatta beğenilse de kritik yapılabilir. Amma velakin, kritik neden ve niçin yapılıyor olsa da, “SAYGI” sınırlarını aşmayı hiç kimseye hak vermez. Kimse kimsenin şahsi değerlerine, ya da kişiliğine ya da diğer değerlerine terbiyesizce laf söylenmesi, sadece ve de sadece kişiyi alçaltır. Kritik yapmak herkesin harcı değildir. Uzmanlık ve yılların tecrübesi gerekir. İşte o yüzden, kişiler bulundukları yeri ya da durumu görmezlikten gelerek, kendilerine kritik yapma hakkı görebilmektedirler.

İşin belki de üzücü olan yanı, siyasetçisinden, sanatçısına, şairinden, yazarına, ailenin en küçük bireyinden en büyük bireyine kadar herkes aynısını yapınca kime “dur” diyebilirsiniz ki? Doğruyu söylemek için ya da yaptırabilmek için hangi yöntemleri kullanırsınız? Galiba sadece oldukları gibi bırakırsınız. Sesizlik ve suskunluk cehaletin karşısında en iyi cevap olucaktır. Ya da ödül olucaktır. Sesinizi çıkarmamayı belki de bir kazanç sayacaklardır. Kim bilir, düşünce tarzını anlayabilmek için onlardan biri olmak lazım.

İşin en tezat yanı da kritik-analitik düşüncenin savunucusu olarak bunu yazıyor olmam. Kritik –analitik düşünme yeteneği ile daha sağlıklı, hoş görülü ve de geleceği emanet edebileceğimiz nesiller yetişmesini temenni ediyorum.
Bu haber 255 defa okunmuştur

:

:

:

: