Bayramlarımızın Birlik ve Beraberliğimize Katkısı

RAMAZAN VE ORUÇ

RAMAZAN VE ORUÇ

Yüreğimiz sevinçle kıpır kıpır olmuş, heyecanımız biraz daha fazlalaşmış durumda. Gönüllerimiz coşkun bir deniz gibi. Hepimizin Rabbi olan Allah’ımıza ibadet etmek için aynı mekanda, aynı kıbleye doğru yönelerek, omuz omuza aynı safta bir araya geldik. Bütün içtenliğimizle makamımızı, unvanımızı bir tarafa bırakıp, zenginiyle fakiriyle, amiriyle memuruyla, işvereniyle işçisiyle, şehirlisiyle köylüsüyle bir olmaya diri olmaya geldik. Yüce Rabbim yaşamış olduğumuz bu güzel tabloyu hayatımızın bütününe aktarmayı, birlik ve beraberlik içerisinde hayatımızı cennet haline getirmeyi hepimize nasip etsin.
Ramazan ayı, İbadetlerimizle maneviyatımızı zenginleştirdiğimiz, oruçlarımızla maddi ve manevi sıhhate kavuştuğumuz, teravihlerimizle namazlarımıza daha farklı bir boyut kattığımız, Kur’an-ı Kerim okumalarımızla gönlümüzü sükûnete erdirdiğimiz, ihtiyaç sahiplerine zekatlarımızı ve fıtır sadakalarımızı ulaştırmakla kardeşlerimizin sıkıntısına derman olmaya çalıştığımız bir aydı. Peygamberimizin dile getirdiği üzere, evveli rahmet, ortası mağfiret sonu ise cehennemden kurtuluş ayıydı. Bu ay ile İnşallah rahmete nail olduk, mağfiret üzerimize sağanak sağanak indi ve Cehennemden kurtuluşumuzu gerçekleştirdik. Böyle bir mübarek ayın feyiz ve bereketiyle hayat bulduktan sonra bu bayram sabahına bizleri kavuşturan Yüce Rabbimize sonsuz kez şükrediyor, O’nu habibine Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)’e salat ve selam ediyoruz.
Bayramlar bizlerin en önemli sevinç günleridir. Bu sebeple bayram günlerinde, bu sevincimizi daim hale getirmek, mutlu ve huzurlu bir bayram geçirmek, hem kendimizin razı olacağı hem de sosyal hayatta beraber olduğumuz insanların razı olacağı bir hayatı sürdürmek için yapmamız gereken hususlar vardır. Bu hususları şöyle ifade edebiliriz.
Bayramlar, aramızda bulunan soğuk ve gergin ilişkileri yumuşatma, ayrıca kırgınlıkları, küslükleri bitirme zamanı olmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.v.) Müslümanlar arasındaki dargınlığı hiç hoş karşılamamış ve şöyle buyurmuştur.
“Birbirinize kin tutmayınız, haset etmeyiniz, sırt dönmeyiniz ve ilginizi kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları, kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk etmesi helâl değildir.”buyurmuştur. Konumuzla ilgili bir başka hadiste Sevgili Peygamberimiz, “Pazartesi ve perşembe günleri cennet kapıları açılır. Din kardeşi ile aralarında düşmanlık bulunan kişi dışında Allah'a şirk koşmayan her kulun günahları bağışlanır. (Meleklere) siz şu iki kişiyi birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin, evet siz bunları birbiriyle barışıncaya kadar tehir edin! buyurulur.buyurmaktadır.
Bayramlarımız, aramızda bulunan kardeşliği, sevgiyi ve saygıyı, muhabbetin taze tutulmamasına ve hiç bitmemesine yardımcı olan bir unsur olduğu gibi, en ulvi seviyeye çıkarmamıza, vesile olmalıdır. Çünkü bu güzel günlerde aramızda kaynaşma daha hızlı olduğu gibi, dostluklarımız ve ahbaplıklarımız daha ileriye gitmektedir. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin”buyruğunu unutmamalı, ayrıca Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) “Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.” Hadis-i Şerifini düstur edinmeliyiz.
Peygamber Efendimiz bir başka hadisinde şöyle buyurmaktadır.
“Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.”
Ramazan Bayramımız, özellikle fakirlerle zenginlerin arasındaki uçurumun derinleşmemesine en büyük vesiledir. Nitekim Ramazan ayında verilen Fıtır Sadakalarımızla ve özellikle Kameri yıla göre -Ramazan ayını bir yıl sayarak- verdiğimiz zekâtlarımızla fakirlerin ihtiyaçlarını giderme ve bayrama daha iyi hazırlanmalarını sağlamaktayız. Nitekim Kuran-ı kerim’in birçok yerinde Zekat emredilmiş, Peygamber Efendimizde Zekat İslam’ın beş temel esasından biri olarak zikretmiştir. Zekatın Ramazan ayında verilmesi ise, fakirlerin bu ayı ve bir yılı daha iyi geçirmelerini sağlamaktadır. Fıtır Sadakası ise, üzerimize vacip olan bir ibadettir ve özellikle Ramazan Bayramına fakiriyle zenginiyle hep beraber huzur ve mutlulukla girmenin bir kaynağıdır.
Bayramlarımızın bize kattığı bir başka güzellik ise, Sıla-i Rahim’i daha sık gerçekleştirmemiz ve bu vesile ile büyüklerimizin dualarını almamızdır. Sıla-i Rahim Kur’an-ı Kerim’de emredilen ve Sevgili Peygamberimizin sünnetinde yer bulan bir husustur. Nitekim Kur’anı-Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: Allah’a karşı gelmekten ve akrabalık bağlarını koparmaktan sakının.”[6] Bir başka ayet-i kerimede mealen şöyle buyrulmaktadır. “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.”Peygamber Efendimiz, Sıla-i Rahim’in ömrü uzatacağını ifade etmiş, ayrıca hısım ve akrabası ile akrabalık bağlarını kesen kimsenin bulunduğu meclise rahmetin inmeyeceğini ve böyle kişilerin cennete giremeyeceklerin belirtmiştir.
Bayramlar, evimizin neşe kaynağı ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın unutulmadığı zaman dilimi olmalıdır. Nitekim hepimizin hayatında yer edene en önemli izlerin başında çocukluğumuz gelmektedir. Bugün arkadaş ve komşu muhabbetlerimizin en başında çocukluk anılarımız vardır. Nasıl ki, bizler çocukluğumuzda yaşadığımız ve özelliklede bayramda yaşadıklarımızı hiç unutmuyorsak, tatlı anıları heyecanla ve sıkıntılı durumları ise üzüntüyle hatırlıyorsak, çocuklarımızın da sonradan hatırladıklarında üzülmeyecekleri bir bayramı onlara tattırmaya özen göstermeliyiz.
-Bayramlar birlik ve beraberliğin en sağlam zemine oturduğu günlerdir. Bu sebeple birlik ve beraberliğimizi daim hale getirmeli, bozmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz.
-Fakirleri unutmamalı ve bayrama ihtiyaçları bitirilmiş halde girmeleri sağlanmalıdır. Bayram sabahına kadar vermemiz gereken fıtır sadakalarımızı fakirlere aktarmamış isek hemen namaz bitiminde kendilerine bu sadakalarımızı ulaştıralım. Unutmayalım ki, ihtiyaç sahibi bir kardeşimizin evinde yaşanacak bayram sevincine sebep olmak mutlulukların en büyüğüdür.
-Anne-babamız başta olmak yakın ve uzak akrabalarımızı, mahallede komşularımızı, apartman sakinlerini ziyaret etmeli birbirimizin hayır duasını almaya özen göstermeliyiz. Bayramlar birbirimizden ayrılıp, tatil yerlerine uzaklaşma zamanı değildir. Bayramlar mutluluğu paylaşma zamanıdır. Bayramlar hayatı paylaşabilme zamanıdır. Bu sebeple bayram için gidilebilecek en güzel yer ailemizin yanıdır. Eğer gitme imkanımız olmamış ise bir telefon açmalı, büyüklerimizin gönüllerini hoş etmeliyiz.
-Hastalarımızı ve ahire göçenleri unutmamalı, ziyaretlerimizi eksik etmeli ve onlara duada bulunmalıyız. Hastanede yatan kardeşlerimizi ziyaret etmekle onların sıkıntılarını bir nebze olsun unutturabiliriz. Yuvalarda kalan çocuklarımızı ziyaret etmekle onların yüzlerini güldürebiliriz. Ellerimiz dolu dolu gider iske ve hediyeler ile onları gülücüklere sevk edebilir isek en bahtiyar kul olmaz mıyız?
BAYRAM NAMAZININ KILINIŞI
Bayram namazı, biri ramazan bayramında diğeri kurban bayramında olmak üzere yılda iki defa kılınan iki rek‘atlık bir namazdır. Bayram namazı Hanefî mezhebinde, cuma namazının vücûb şartlarını taşıyan kimselere vâciptir. Bayram namazının diğer namazlardan kılınış bakımından farkı, bunun her rek‘atında üçer fazla tekbir olmasıdır. Bu fazla tekbirlere 'zâit tekbirler' denir.
Bayram namazı kılmaya niyet edip imama uyduktan sonra imamla beraber tekbir alıp namaza başlarız. “subhaneke” okuduktan sonra, üç defa tekbir alırız. İlk tekbir aldıktan sonra ellerimizi yana salıveririz. İkinci tekbir aldıktan sonra yine ellerimizi yana salıveririz, üçüncü tekbir aldıktan sonra ellerimizi bağlarız. İmam Efendi fatihayı okur fatiha ile beraber bir başka süre okuduktan sonra rükuya gider secdelerimizi yerine getirdikten sonra ikinci rekata kalkarız. İkinci rekatta İmam Efendi fatiha ve bir süre okuduktan sonra, imamla beraber ilk tekbiri alır ellerimiz yana salıveririz. İkinci tekbir alıp yine ellerimizi yana salıveririz, üçüncü tekbir alıp yine ellerimizi yana salıveririz. Dördüncü tekbirle beraber rükuya eğilip, secdelerimizi yaptıktan sonra kadeye oturur, tahiyattımızı okuyup, dualarımızı getirdikten sonra selam veririz. Namazdan sonra imam minbere çıkar ve hiç oturmaksızın hutbe okur.
Bu vesile ile sevinç, mutluluk ve huzur günü olan bu bayram gününün hem kendimize, hem memleketimize ve hem de bütün İslam âlemine hayırlar getirmesi duamızdır.
Kaynak: Kur’an Yolu, Meal Tefsir, DİB, Diyanet,Riyazü’s-Salihin, Hadis Mecmuasi.



Bu haber 1 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER