Bugün, bu hafta, bu ay, hatta bu yıl boyunca SEVGİLİLER GÜNÜ olsun bence… Bu yılı 2015 yılını sevgi, dostluk ve hoşgörü yılı ilan ediyorum ben… Hayata en çok yakışan bence şunlar: Barış, uyum, duygusallık ve insan sevgisi…
Aslında her şeyde sevgi aramak ve bulmak… Sakinlik, dinginlik ve huzur… Bunları bıkmadan usanmadan anlatmak, öğretmek gerekir diye düşünüyorum. Kimler mi? Mesela ben… Mesela siz… Neden bunlardan biri BİZ olmayalım ki!
SANKİ AŞK GİBİ
senin kışların için
yüreğimde sakladığım
kış güneşlerim var...
minik bir ağustos böceği
çıkıp oturmuş sevda telime...
gözlerimse
umudun ve neşenin yeşilinde...
yakındır bahara durması
badem ağaçlarının...
Ayşe TURAL
AŞK ÖZGÜRLÜK İSTER...
Aşk özgürlük ister ama kimse yalnızlığı göze alacak kadar cesur olamadığı için bir türlü kanatlanamaz. Çünkü her insan biraz kendi yalnızlığından korkar...
Yalnızlığınızda anlam bulabilirseniz, onu güzelliklerle bezemeyi bilirseniz, AŞKınız daha anlamlı hale gelecektir. İki insan ortak yaşamlarının dışında özgür olabilmelidir... Arkadaşlıklarında, zaman değerlendirmelerinde, iş hayatlarında neşeli olmalı, gülmeli, mutlu olmalı...
Dışarda kendini keyifli hisseden insan evine döndüğünde de bunu sürdürür... Mutlu ve başarılı iş yaşamı ortak saatlerde de sürebilir... Yasaklarla dolu bir hayat kesinlikle çekilmez...Çünkü AŞK bağımlılığı sevmez... Kurallara hiç gelmez...
Bütün ilişkilerde AŞK kelebek gibidir. Avucunuzda sıkı sıkı tutarsanız ölür, çok ilgisiz davranırsanız da uçar gider...
OSHO: ' AŞK meltem gibidir, öylesine esiverir... Varsa vardır... Sonra gider...' der. Sanırım gitmeden onun kalmasını sağlamak önemlidir... AŞK ÇİÇEĞİnin suyu, toprağı, güneşi dozunda olursa durmadan çiçek açacaktır...
Aşkı yaşamanın yolu, ilerideki zamanlarda da kendi yaşamınızda onun yaşamasına izin vermektir... Sevgiyle, hoşgörüyle, saygıyla...
SAKLA
iki gülüşümün biri
sensen...
bir avuç gökyüzümde
UMUTsan...
ışığınla aydınlanıyorsa
içimin karanlığı...
haydi al beni
kendi gökyüzünde
bir buluta SAKLA...
Ayşe TURAL
“AŞKIN TARİFİ NEDİR” DİYE SORSALAR…
Aşkın tarifi çooook zor bir soru… Dünyada beş milyar insan varsa, bir o kadar da yanıt var demektir. Sana göre… Bana göre… Ne var ki bence hiçbiri aşkı anlatmaya yetmiyor. Yine de bir deneyelim isterseniz.
Uykuya dalmadan önce son düşündüğünüz; uyanmaya çalışırken, daha gözlerinizi açmadan aklınıza düşüveren ilk kişidir. Ben aşık olduğumu, aptalca gülümsemelerle dolaşmaya başladığımda anlıyorum. Vara yoğa gülmeye başlıyorsunuz. İçinizden dışarı taşan sevgi ve aşk selini durduramıyorsunuz. Size göre her şey şarkı söylemeye başlıyor. Gözleriniz her şeyi, herkesi ama özellikle aşık olduğunuz varlığı bambaşka görüyor. Bütün EN…ler onda toplanıyor. En yakışıklı, en güzel, en tatlı, en zarif, en duygulu, en aşık… Eski aşklarınız gözünüzde küçülüyor, hatta sıfırlanıyor… Tüm aşklarınızı bu kişide temize çekmeye başlıyorsunuz… Miladınız O oluyor. Gözünüz dünyayı görmüyor, sadece ve sadece onu görüyor… Ne harika ama… Kendinizi bambaşka bir gezegende sanıyorsunuz. Sadece o ve siz… Aşk böyle bir şey…
BUGÜN
hayatın gülen yüzünden
SENİ
toplasam diyorum...
toplasam da
sevdalı yüreğimde saklasam...
Ayşe TURAL
AŞK İNSANI GÜZELLEŞTİRİYOR
Evet, evet aşk insanı güzelleştiriyor. Sevdiğimiz bizi beğensin istiyoruz. Onun gözünde farklı ve üstün olma isteği doğuruyor, içimizde. Daha temiz oluyoruz ve özenli seçimler yaparak giyiniyoruz. Güzel konuşmaya çalışıyoruz, son derece nazik davranıyoruz. Her şey aşkımızın merkezinde dönüyor. O ne istiyor, o ne seviyor, o nelerden hoşlanır? Çılgınca bir araştırma başlıyor…
Kendiniz işe veremiyorsunuz… “ Hep gözümün önünde olmalı, hep sesini duymalıyım… Az önce konuştum ama bana saatler öncesi gibi geliyor. Tekrar arasam mı? Sesi bir tuhaf mıydı? Bana mı öyle geldi? Buluşma saatimize kocaman iki saat var… Öf… Bunaldım, kendimi işe veremiyorum… Telefon çalıyor, acaba o mu? Bir bahane bulsam da tekrar arasam… “
Bu içsel konuşmalar çok mu tanıdık geliyor? Öyleyse sizi gönülden kutluyorum. Evet, evet aşıksınız hem de sırılsıklam… Gözünüz aydın… Günler aydın… Ne mutlu size… Aşk kapınız çalmış işte…
. AŞK İÇİNİ İÇİME KATABİLMEKTİR SEVGİLİ...
dur ve düşün
iki yakası bir araya gelmez ayrılığımızı...
sen ve ben
hem çok uzak
bir o kadar da yakınız hala
'Alnımın çizgilerine yazdım seni...' demiştin hani
hatırlıyor musun?
...
aşk
içini içime katabilmektir sevgili...
aşk
birini sevmeye büyümektir...
aşk
oyun arkadaşına küsmektir mesela...
şimdi de ben senin
adının karşısına
en kocamanından üç nokta koydum...
gözlerimle karşılaşırsan bir gün
tanımazlıktan gelirlerse seni
şaşırma emi...
unutma
AŞK,
içini içime katabilmektir sevgili...
(Ayşe Tural, Girne)
AŞKINIZA SAHİP ÇIKIN
Hazır bulmuşken, hazır ayağınıza kadar gelmişken ona sıkı sıkı sarılın… Ama boğazını sıkıp öldürmeyin ama… Avucunuzda bir serçe tutar gibi… Avucunuzu açarsanız kaçar, çok sıkarsanız da ölür…. İkisi ortası… Sıkıp bunaltmadan, tatlı tatlı yani…
Sizin peşinizden koşuyor diye havalara girmeyin hemen. Gerçekten ona yüzünüz dönün, yüreğinizi açın… Anlayın, kendinizi doğu anlatın… Gizlilik, yalan olmasın… Ne kadar dürüstseniz o da size öyle davranacaktır. İçten olun. Öfke ve kızgınlığınızı uygun dille anlatmayı becerin. Becerin ki bir gün düdüklü tencerenin patlamasına benzemesin… Hoşgörülü de olun… Ama kör gözlü olmayın. Hani aşkın gözü kördür, derler. Doğru sözdür valla… Çok önemli konularda gözünüzü dört açın… Belki aynı anda 2-3 kızı birden idare eden birine çatmışsınızdır, belli mi olur. Benden söylemesi… Sizi uyarmadım demeyin…
AŞKI YAŞAMAK...
Unutmayın!
BİR AŞKI, bir kitabı yeniden okur, bir filmi tekrar seyreder gibi YENİDEN yaşayamazsınız...
HER YENİ AŞK...
Bir başka şehre, bir başka ülkeye gitmek gibidir.
Yeni bir eve taşınmak gibidir, mesela...
Ya da bir MEVSİMden diğer mevsime geçmektir.
Bu nedenle başlangıçta yadırganır...
İşin doğrusu:
AŞKIN YAĞMURUNDA ISLANMAYI HAK ETMEK GEREKİR...
AŞK KİMYA İŞİ Mİ?
Bu konuda araştırma yapan o kadar çok kişi var ki şaşarsınız. Dudağınız uçuklar sayıyı duysanız… Ne diyorlar, ne diyorlar? Ne demiyorlar ki! Aşk beyinde başlar, vücut da onun sözünü dinler. Bazı AŞK için gerekli hormonları salgılamaya başlar. Asıl suçlu beyin yani… Zevklerinize göre bir profil çizer… Şu, şu özellikleri olmalı, şöyle davranmalı, böyle konuşmalı gibi… Robot resmi çizilen suçlu gibi yani… Bu şablona uyan kişi önünüze geldi mi, yandığınızın resmidir. Pat! Diye aşık olursunuz… Kaçışınız da yoktur doğrusu…
Bazen de beyin yanlışlıklar yapmaz mı? Eh! İnsanlık hali… Yapar elbette… Hatlar karışır… Kel birinden hiç hoşlanmadığınızı zannederken siz, sırılsıklam aşık olduğunuz bir kelle kendinizi aşkın tam ortasında buluverirsiniz. Yemyeşil gözlü bir ahu düşünürken, önünüze bıcır bıcır bir ağustos böceği çıkıverir kapkara gözlü… Demek ki beyniniz öyle karar vermiştir sizin için. Çaresiz boyun eğersiniz… Elbette siz farkına bile varmadan olur bunlar. Aklınız başınıza geldiğinde atı alan üsküdarı çoktan geçmiştir. Parmaklarınızda pırıl pırıl, gözünüzü alamadığınız alyanslarınızla evlilik hazırlıkları içinde bulursunuz kendinizi….
Şaka bir yana… Ne iyi etmişsiniz… Aferin size… Biraz daha bekleseydiniz, kızkurusu olup çıkacaktınız. Ya da annenizin başına kalacaktın delikanlı… Aman gözünüzü seveyim. Güzel bir yuva kurun, bize de torunları sevmek kalsın. Evlenince uslu, akıllı yürütün evliliğinizi… Üçüncü gün kapıya konmayın emi…
Aşkınıza ömür boyu sahip çıkın. Sevin, sevilin… Birbirinizi sıkboğaz etmeden tatlı tatlı yaşayın. Sevginizi hep taze tutun… Sürprizler, seyahatler, şakalar, neşe ve güzellikler hayatınızdan hiç eksilmesin…. Uzun ömürlü, aşkın kıyılarınızı terk etmediği engin bir yaşamınız olsun…. Sizi çok seviyorum….
BANA GELDİĞİN ZAMAN
morcivertlenen akşamda rüzgar
çiçek kokularına boyar tenimi
sen kapımı çaldığın zaman...
başka öter sanki daldaki kuş
mutluluğumu müjdeler dört bir yana
sen gözlerime baktığın zaman...
...
ışıl ışıldır inadına gülümseyişlerim
bahara durur gönlümün leylakları
sen ellerimi tuttuğun zaman...
sevdalı yüreğine yaslanan başım
delice çarpar TEK olur ansızın
sen beni kucakladığın zaman...
'yaşamak değil/ beni bu telaş öldürecek...'
dediği gibi şairin, inan ki o an
pürtelaş içindedir zaman...
(Ayşe Tural)
TEMELDEKİ KÖLELİK...
İnsanı elinden geldiğince CAHİL ve ŞAŞKIN bırak ki kolaylıkla kandırabilesin. Eğer bir tür APTALLIK yaratmak istiyorsan- ki bu politikacı ve din adamları için ön koşuldur- o zaman en iyisi insanın AŞKI ÖZGÜRCE yaşamasını YASAKLAMAKTIR.
Aşık olmayınca insan ZEKASI azalır. Bunu hiç izlemedin mi? Aşık olduğunda tüm kapasitelerin doruğa ulaşır. Bir an evvel gayet RUHSUZ şekilde dururken aniden hayatının kadını ile karşılaşıyorsun ve içinden müthiş bir coşku yükseliyor; her yerin ALEV alıyor. İnsanlar aşık olduklarında maksimum performans sergilerler. Aşık olmadığında minimum düzeyde iş görürler.
En akıllı insanlar cinselliği en gelişmiş olanlardır. Bunu iyi anlamak lazım, çünkü aşk enerjisi temelde zekadır. Eğer sevemezsen içine kapanırsın; dışa akamazsın.
Aşıkken insan akar gider. Aşıkken insan öylesine kendine güvenir ki yıldızlara dokunabileceğini hisseder. O yüzden SEVGİLİ insanın en büyük ilham kaynağıdır...
(Aşk, Özgürlük, Tekbaşınalık/ OSHO)
AŞK VAR MI?
Elbette var...
Kötümser olmaya gerek yok..
Bence AŞK, hala kuytu köşelerde saklanıyor
ve
güneşe bakıp çiçek açıyordur...
Ayşe TURAL