Mutlu pazarlar olsun…

İnsan ömrü durmadan tekrarlanırmış gibi geliyor insana…

GÜNE BAKIŞ
İnsan ömrü durmadan tekrarlanırmış gibi geliyor insana… Elbette değil… Aylar, haftalar, hatta günler geçip giderken arkasından bakakalıyoruz… Çok hızlı… Dün gibi… Yeni yıla daha dün girdik ama mart ayı da geride kaldı sayılır…
Sanırım marifet zamanın akışında değil, bizim onda neler yakaladığımızdır…
Haydi gelin USTA BALIKÇI gibi oltamızı sallayalım, bakalım kısmetimize neler çıkacak?
Kısmet diyoruz ama plan programa da bakar bu işler…
Hafta sonu için birkaç gün önceden bir şeyler düşündünüz mü?
Kimlerle görüşeceksiniz?
Birlikte kararlaştırılan bir piknik ya da gezi var mı?
Kimler ziyaret edilecek?
Elbette kendinizi günün akışına da bırakabilirsiniz…Eh! Artık ne çıkarsa bahtınıza…
Ben mi?
Elbette plan hazır, rota belli...
Bende hayatı ıskalayacak göz var mı?
Sevgiyle...

HER YENİ GÜN BİZİ YENİ SINAVLARA TAŞIR...
YAŞAM BİR KEZ DAHA ŞAŞIRTIR...
UMMADIĞIMIZ OLAYLARLA YA DA KİŞİLERLE KARŞILAŞIRIZ...
BEKLEMEDİĞİMİZ ANLAR YAŞARIZ...
DİLERİM
HER AN YÜREĞİMİZİ UMUTLARLA,
SEVİNÇLERLE,
MUTLULUKLARLA VE
HUZURLA DOLDURSUN...
YARATICI OLMAK BİR LÜTUFTUR..

Gece yarısı uyanmak gibi alışkanlığım vardır. Kaçta uyursam uyuyayım üç veya dört saat sonra uyanırım. Hele de kafamda dolaşan sorularla uyumuşsam; mutlaka cevabı bir şekilde bulurum.
Saat sabaha karşı üç buçuk sıraları... Beyniniz dinlenmiş bedeniniz de...Sıcacık bir bitki çayı yapıyorum. Anason ya da tarçın/karanfil... Anason beni rahatlatıyor...Tarçın kokusu da mutlu ediyor...
Televizyon kanallarında gezinmeye başlıyorum. İlgimi çeken film, belgesel veya bir yaşam öyküsünde duruyorum..
Evet tam da bu... Uzun dalgalı saçlarıyla tam bir sanatçı görüntüsü... Aydınlık bir yüz... Sakin, huzurlu... Tahta oymacısı... Manisalı MURAT İKİZ... Harika bir insan...İşini, sanatını o kadar severek yapıyor ki! Yarattıkları, büyük bir sabırla çalışması, insanda hayranlık uyandırıyor...
Duruşu sabrın, ince düşüncenin ve hayatın kendisi sanki...
Kültürde DÜN ile YARINı birleştirme görevini BUGÜN sevgiyle üstlenmiş bir gönüllü... Hayatın felsefesini yakalamış biri...
Program bitiminde yatağıma dönerken ' Keşke diyorum sayıları çoğalsa... Bir de gündüz saatlerinde niye göstermezler ki! '
Belki de güzel yüreklerin çoğalmasından korkanlar var...

YENİDEN YAŞAMAK...

Bir sokağı yaşamak mesela...
Ya da tepeden tırnağa çiçek açmış
bir ERİK ağacını yaşamak...
Bir şehri solumak belki...
Bir semti sevmek...
Hoş olmaz mı?
Bir kelebek kanadında uçmak...
Bir kaplumbağa sırtında keşfetmek dünyayı...
Bir aşkı mesela...
Bir aşkı yaşamak...
Tutmak elinden sımsıcacık...
CAN yangını saatler...
Haydi, elinizi çabuk tutun...
Hayat sizi buruşturup bir kenara fırlatmadan...

Ayşe TURAL

CESUR OL...

Küçük çocuk korkularımızı üstümüzden atamazsak yaşayamayız. Korkarsak yaşayamayız. Yaşayamazsak yaşamın tadını tuzunu anlayamayız. Kabuğumuzu kırıp dışarı çıkmalı, tıpkı bir deniz ürünü gibi...
Aksi halde kalkerli tabakanın içinde büzülüp dışarıyı gözleriz... O zaman o sahilde bir ömür bekleyebiliriz. Ara sıra dalgalar bizi bir-iki adım öteye itecek... Hepsi bu...
Bizden cesurların açık denizlerde neler yaşadığını asla öğrenemeyiz o zaman.... Korkak insanlar hiçbir duyguyu doya doya yaşayamazlar... Öyleyse sen CESUR
ol...

BU AKŞAM

güzel bir akşam oluyor
dinle bak...!
gelişinle sevinmiş bir akşam...
aydede
hoşgeldin dünyama
bir tutam deniz tuzu
bir tutam da
ay tozu ver
büyüsüyle aşkımı yıkayayım....
Ayşe TURAL

GERÇEK DOSTLAR...

Biliyorum sizler de tıpkı benim gibi düşünüyorsunuz. Eski dostlarınız, leb demeden leblebiyi anlayan cinstendirler. Neden mi? Çünkü onlar sizi, siz de onları yıllardır iyice tanımışsınızdır. Yerlerini asla, kimse alamaz...
Bazen kalabalık gruplar içinde bile bakışarak anlaşırsınız. Aklından geçenleri okursunuz adeta... Söze aynı cümlelerle başladığınız bile olur... Eliniz telefona uzanır, bakarsınız sizden önce davranmış... Alo, derken sevinçten içiniz titrer...

Dostluklar, gerçek dostluklar tamı tamına bu tarifime uyar. Bu nedenle vazgeçilmezdirler.
Bizler, gerçek dostlukları tanıdık gençler! Sizler de bizim gibi sağlam dostluklar, kalıcı gönüldaşlar bulabilecek misiniz?... Aynı yola baş koyacak yoldaşlar bulabilecek misiniz? Sırlarınızı gönül rahatlığı ile paylaşabileceğiniz dostlar ediniyor musunuz?
Sevgiyle, dostlukla kalın efendim...

BİZ VAKTİ

bir ben vakti
geceyi düşür de kirpiklerime
uğurla martıları yoluma...
sarhoş sözcüklerle
bir de yürek çiz
en güzelinden
bir sen vakti...
telaşlanma
martılar okuma yazma bilmez
sırrımızı kimsecikler görmez...
bir BİZ vakti
köpükler üstünde....
Ayşe TURAL

ŞİİRE VE YAŞAMA YOLCULUK…
Şiir ve yaşam… Bu ikisinin, neden birbiriyle bu kadar bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Yaşamın hepimiz için çok değerli olduğunu biliyorum ve buna yürekten inanıyorum. Hem de her anı, her saniyesi çok değerli…
Bazen bir şeyi anlamak için başka bir şeyle yan yana getirmenin, diğerini daha güzelleştireceğine inananlardanım galiba. Bence şiirsiz ya da sanatsız bir yaşam, bana yavan geliyor da ondan…
Şiir,hayatın bir parçası. Yaşadıklarınızdan yola çıkarak ürettiğiniz şey… Duygularınız, düşünceleriniz, hatta hayatın ta kendisi şiir… Sevgi gibi, aşk gibi, şiir de yaşamınıza anlam katıyor, onunla hayat daha güzelleşiyor. Şiir yaşamın müziği…
Ne yazık ki, çocuk yaşlardan sanatın pek çok dalına yaptığımız haksızlığı, şiire de yapıyoruz. Çocuklarımızı onunla tanıştırmıyoruz. Tadını bilmedikleri şeyden de doğal olarak hoşlanmıyorlar.
Her yeni kitabım çıkıp da okura ulaştığında, şiir sevenlerle sevmeyenler ikilemi karşıma dikilir. “ Keşke şiir kitabı olsaydı diyenler; keşke anılarınızdan oluşsaydı diyenler…” Doğal olarak yanıtım, gelecek sefere sıra onda, olur.
Sevgiyle efendim...
GÜN
gün
pırıltıdır kımıltıdır
yüreğimde...
bitmeyen senfonisi gökyüzünün
çeker götürür enginine denizlerin...
guguk kuşunun çağrısı pencerelerdedir
bir başka güzel ebem kuşakları
yağmur sonrası...
açılır avuçlarım YARATANINA....
Ayşe TURAL

YOLLAR BİTER BİR GÜN...
Yaşamın uzunluğu kısalığı değildir aslolan… İçini nelerle doldurduğunuzdur. Hangi ideallerinizin peşinde dur-durak bilmeden koştuğunuzdur. Kimler ve neler uğruna yaşamınızdan vazgeçtiğiniz anların çokluğudur… Gözü kara daldığınız mücadelelerdir. Geride bıraktığınız derin izlerdir…
Behçet Necatigil’in dediği gibi “ Aç parantez ( doğum tarihi - ölüm tarihi ) kapa parantez…...” Her ne varsa o kısacık çizgidedir. Bir ömür nasıl da sığar şu küçücük çizgiye… Böyle düşünebilsek zaman zaman, biraz Yunus’laşabilsek (Yunus Emre)… “ Mal sahibi, mülk sahibi/ hani bunun ilk sahibi…” yi hatırlayabilsek… Daha güzel insanlar oluruz. Güzel insanların dünyası da/ yürekten inanıyorum/ elbette barış dolu, güzel bir dünya olurdu...

HÜZÜN AKŞAMLARI BAŞLAR

Hüzün
Akşamları başlar
Gecenin tülü
Örterken evreni
Yalnızlığımda üşürüm...
Gecekuşu çığlığında
Bir yürek atar
Kendi kendime
Sarılırım...
Hüzün
Akşamları başlar
Birer birer
Kapanır kapıları seslerin
Bir burukluk
Bir kırıklık
Bana kalır güceniklik...
Hüzün
Akşamları başlar
Titrek mum ışıkları
Olmayanı çağrıştırır
Gölgeler devleşir
Yalnızlık
Ta içime yerleşir...
Hüzün
Akşamları başlar
Bir damla gözyaşı
Yol alır yüreğime....
Ayşe TURAL

GENÇLER... VE YÜREĞİ GENÇ OLANLAR

Günaydınlar...

NİSAN 1 şakalarına başladınız mı?
Okuldasınız...
İş yerindesiniz...
Şakanızı kaldıracak kişilere küçük şakalar yapabilirsiniz...
Kocaman açılmış şaşkın bakışlar hepinizi eğlendirir...
Kahkahanız bol olsun...
Okul yıllarımı düşününce binbir anı gülümsetir beni...İşte biri:
Samsun Eğitim Enstitüsü...
Türkçe Bölümü odası...
Sınıf tahtasına ellerimle çizdiğim kocaman NİSAN

1 BALIKLARI...

Mualla Pelister'in (Sanat Tarihi Hocamız/ annemiz, her şeyimiz) dersinde kapı çalınır ve kantinci çay tepsisiyle içeri girer, herkese çay ve simit dağıtır...Hocamız gülümser...Ardından hepimizi daha yakından tanımak adına ailelerimizi, bir sıkıntımızın olup olmadığını sorar... Ne de olsa burası bir yatılı okuldur...Ne kadar da anlayışlıdır...
Dilerim eğlenceli bir gün olsun...

YENİ GÜN

her yeni gün
şaşkına çevirir beni
ilk defa görürüm denizi
ve
ilk defa masmavi gökyüzünü...
bu kelebek de nerden çıktı şimdi
ya şu bal arısı?
ruhum
yeryüzüyle bulutlar arasında
bir yerlerde sanki...
Ayşe TURAL

AKŞAMIN HÜZNÜ

Akşamlar gerçekten de HÜZÜN doludur. Ömrün son demleriymiş gibi bir duyguya kapılırız… Sokaktaki sesler azalır, kapı önünde oyun oynayan çocuklar evlerine gider… Ortalık ıssızlaşır… Kapanır birer birer kapılar… Sokak lambaları yanar… Evde buluşma zamanıdır şimdi, yorgun dizler molada…
Günün telaşı, hengamesi biter… Güneş batmıştır, guguk kuşları son çağrılarıyla uykuya dalar… Serçeler yuvalarına döner… Bir gece kuşu çığlığında, siyah şalını omzuna alır gece… Ucu ile dağları, ağaçları yavaşça örter… Dokunduğu her yer uykuya dalar…

Ne HARİKA değil mi?

' Yaşlılık, sizi aşka karşı korumaz... Ama AŞK, bir ölçüye kadar sizi YAŞLANMAKTAN korur...'
Jeanne Moreau

YAĞMUR

Dışarda usul usul, sine sine yağmur yağıyor... Beşparmaklar ince bir tülle örtülü... Deniz gökyüzüyle bir olmuş... Gri...
Her damla ağaçlara, çiçeklere ve sonra toprağa dokunuyor... Kucaklıyor... Seviyor...
Doğanın harikası bu... Yağmur her şeye can veriyor... Temizliyor... Pırıl pırıl yapıyor...
Dilerim ruhlarımızı da daha güzel yapar...

YAŞAM
bir gökkuşağı bilmecesidir zamanlarda...
Sen en güzellerini topla güneşlerin...
Umutların kaynağını ara bul...
Gülümsersen hayata büyük ödül senindir...
Ayşe TURAL

NE ZAMAN ÖZGÜRLEŞİRİZ?
' Kendinizi tanımaya başladıkça özgürleşirsiniz.' der Jean Paul Sartre. Sorgulamaya başladıkça, niçin, neden, kimin için, hangi amaçla... dedikçe içinden çıkamayacağınız hissine kapılırsınız, hatta paniklersiniz...
Aslında tam da o noktada kafanızdaki ve ruhunuzdaki yumaklar çözülmeye başlar. Sabır gösterirseniz, yaşamın aldanışlarını yakalar, kendi aynanızda kendinizi MAKYAJSIZ- MASKESİZ görme cesaretini bulurunuz....
Elbette gerçeklerle yüzleşme, her kişinin değil ER KİŞİnin harcıdır... Kocaman yürek ister...
MUTLT PAZARLAR EFENDİM…


Bu haber 2990 defa okunmuştur

:

:

:

: