Ekonominin en önemli unsuru siyasal istikrar

Başbakan Ferdi Sabit Soyer, “ekonominin en önemli unsurlarından birinin siyasal istikrar” olduğunu, siyasal istikrarın ülkeden ülkeye değiştiğini kaydederek, Kıbrıs'ta istikrarın bir unsurunun eksik olduğunu, çünkü Kıbrıs sorununun çözülmediğini belirtti.

Başbakan Soyer, Türk hükümetiyle tam bir görüş birliği içinde kurdukları Taşınmaz Mal Komisyonu’yla, Kıbrıs'taki mülk konusunu kullanarak Türkiye'yi 40 milyar dolarlık tazminatlarla Kıbrıs konusunda taviz vermeye zorlamayı ve Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) sürecini ve uluslararası ilişkilerini dinamitlemeyi amaçlayan Kıbrıs Rum yönetiminin bu niyetinin bloke edildiğini söyledi.

Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu (TUGİK) ve Referans gazetesinin düzenlediği, 'Akdeniz'in Yıldızı: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti' konulu konferans, KKTC Genç İşadamları Derneğinin (GİAD) ev sahipliğinde Yakın Doğu Üniversitesinde (YDÜ) yapıldı.

Soyer, konferansın açılında yaptığı konuşmada, ülkede her şeyin konuşulduğunu, ekonominin pek konuşulmadığını ifade ederek, 'Bizim ekonomik girişimciliğimiz, yaratıcılığımız değil, daha ziyade Türkiye'den gelen bir kısım desteklerle mevcut yapının kendi içinde sürdürülebilir kılınması öne gelmiş bir unsur olmuştur' dedi.

Kıbrıs sorununun çözümünün öncelikli hedefleri olduğunu söyleyen Soyer, çözümü teşvik etmenin bir yolunun da ekonomiyi ilerletmek ve geliştirmek olduğunu ifade etti. Soyer, siyasal sorunun çözüm sürecine katkı sağlayacak en önemli unsurun ekonomik gelişmeyi ilerletmek olduğunun altını çizerek, 'Bu, bu tarzda geliştiği sürece Kıbrıs sorununun çözümüne fevkalade katkı yapacaktır' diye konuştu.

 

MÜLKİYET KONUSU

 

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünün getirdiği faktörlerden birinin de ekonomide önemli rol oynayan mülkiyet konusu olduğunu kaydeden Soyer, bunun sorunun bütünlüklü çözümünün bir parçası olduğunu vurguladı.

Soyer, bütünlüklü çözümü beklerken mülkiyet sorununun çözümü için çaba ortaya konulmazsa Güney Kıbrıs'ın, mülkiyet konusunu istismar ederek hem Kıbrıs sorununu çıkmaza ve kendi lehlerine çözüme götüreceğinin, hem de Kıbrıs Türk ekonomisinin gelişmesine darbe vurma pozisyonu içinde olacağının açık olduğunu anlattı.

Bu nedenle Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile birlikte hükümetinin bu konuyu dünden farklı biçimde ele almaya karar verdiğini belirten Soyer, 'Ele almaya karar verdiğimiz gün ne hainliğimiz kaldı, bizim ve Türkiye'de bu görüşü destekleyenlerin, ne vatanı satma noktasındaki politikamız. Ama adım adım gelişmeler bu temelde verimli sonuçlar üretti' ifadesini kullandı.

Rum kesimi meclisinde tartışılan ve geçirilmeye çalışılan bir yasa önerisinde, mal takasına girişen Rumların cezalandırılmasının öngörüldüğüne işaret eden Soyer, AB üyesi bir ülkenin, devlet gücünü kullanarak, özel mülk üzerinde bireysel tercih hakkını kullanan kendi yurttaşını siyasal maksatla cezalandırma hakkı olmadığını vurguladı. Soyer, bunun insan haklarına aykırı olduğunu kaydetti.

 

MAL TAZMİN KOMİSYONU

 

Yoğun tartışmaların ardından yasalaşan Mal Tazmin Komisyonuna yüzlerce Rumun başvurduğunu belirten Soyer, Rumlara tazminat, takas ve sınırlı iade öngören komisyonun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından da dikkate alındığının altını çizdi.

Soyer, 'Mülkiyet meselesinde AİHM yolunu tutarak, bir yandan iki bölgeliliği, bir yandan görüşme sürecinden kaçmayı, öbür yandan da Türkiye'nin hem AB sürecini, hem Kıbrıs'taki bu rizikoyu kullanarak 40 milyar dolarlık tazminatlarla Türkiye'yi Kıbrıs sorununda tavize zorlamak, uluslararası ilişkilerini dinamitlemek gibi amaçlarla hareket eden Güney Kıbrıs'ın bu niyeti böylece bloke edilmiştir' diye konuştu.

Soyer, Güney Kıbrıs'ın şimdi, meclisine sevk ettiği ve mal mübadelesine girişecek Rumların cezalandırılması öngören bir yasayla uğraştığını kaydetti. Soyer, bu noktaya kolay ulaşılmadığını, kendilerinin, Cumhurbaşkanı'nın ve Türkiye'deki hükümetin 'vatan haini' ilan edildiğini anlattı.

Kıbrıs Türk halkının bu topraklarda tarihi ve kültürel bağlarıyla her zaman var olduğunu ifade eden Soyer, kendi ekonomi ve kendi imkânlarıyla dışa açılmaya büyük ihtiyaç olduğunu söyledi.

 

'YENİ HÜKÜMETİ KOLAY SÜREÇ BEKLEMİYOR'

 

TÜGİK Genel Başkanı Hazim Sesli de, 'KKTC'nin sorunlarının son zamanlarda adeta unutulur hale geldiğini' ifade ederek, 'Gerek Türkiye'de yaklaşan seçimler, gerek kuzey Irak ve Orta Doğu'da yaşanan sıcak gelişmeler ve gerekse terör olayları, Kıbrıs sorununun Türkiye'nin gündeminden düşmesine neden olmuştur' dedi.

Kıbrıs sorununun çözümümün BM'nin çatısı altında olacağını kaydeden Sesli, 'Bu konudaki çözüm çabalarını BM zemininden AB zeminine kaydırmaya çalışmak, sorunu çözümsüz bir süreçte bırakacaktır' diye konuştu.

Kıbrıs ile ilgili ortada bir Annan planı bulunduğunu kaydeden Sesli şöyle devam etti:

'İki bölgeli, siyasi eşitliğe dayanan ve Türkiye Cumhuriyeti'nin etkin ve fiili garantisini içeren birleşik ve federal bir Kıbrıs, yerinde bir çözümdür. Bizler genç iş adamları olarak bu doğrultuda oluşturulacak uzlaşmanın yanı sıra izolasyonların da bir an önce kaldırılması, KKTC'nin artık doğrudan ticaret yapması gerektiğini savunmaktayız. Yavru vatana yapılan tecridin devam ettirilmesi, KKTC'ye, Türkiye Cumhuriyeti'ne, AB'ye, hatta küreselleşen dünyaya bile bir yarar getirmeyecektir.'

Türkiye'nin 22 Temmuzda genel seçim yapılacağına işaret eden Sesli, 'iktidar olacak parti veya partileri hiç de kolay bir sürecin beklemediğini' kaydetti ve şöyle konuştu:

'İçerde yaşanan terör olayları, yanı başımızda kaynayan kazan Orta Doğu, dış piyasalardaki dalgalanmalar ve tabii ki Kıbrıs sorunu... 60. hükümetin özellikle Kıbrıs konusunda yeni açılımlar içeren diplomatik bir süreç izlemesi gerekecektir. Belki de Kıbrıs eksenli yeni bir AB politikası, Türkiye'nin de AB yolundaki engelleri aşmasına yardımcı olabilecektir.

Kıbrıs sorununun çözümü noktasında aynı şekilde KKTC hükümeti de AB nezdinde lobi girişimlerini daha sağlam zemine oturtarak, işi sadece sivil toplum kuruluşlarına bırakmamalıdır.'

 

'EN BÜYÜK PAY ÜNİVERSİTELERİN'

 

YDÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Hüseyin Gökçekuş ise, son 20–25 yılda KKTC'de eğitim sektöründeki gelişmenin, bu sektörü ülke ekonomisine katkıda 1. sıraya yerleştirdiğini ifade ederek, 'Bununla da kalmayarak bu, sektörün ülkemiz açısından en stratejik unsur haline gelmesine neden olmuştur' dedi.

KKTC'nin son yıllardaki gelişmesinde en büyük payın üniversitelerin olduğuna işaret eden Gökçekuş, şöyle devam etti:

'KKTC'de 40 bini aşkın üniversite öğrencisi 6 üniversitemizde eğitim imkânı bulurken, bu üniversitelerimizin bünyesinde 50'den fazla ülkeden öğrenci ve 30'dan fazla ülkeden öğretim üyesi yer alması, Türkiye dışında tanınmayan KKTC'de üniversitelerimiz, uluslararası tanınırlığı olan unsurlar olarak dimdik ayaktadırlar. Ülke ekonomisinde kaydedilen bu gelişmenin sürdürülebilir olması için AB standartlarında bir vergilendirme ise kaçınılmazdır. Kazanç oranında adil biçimde toplanacak vergiler özellikle devletin gücünü artırmasında en önemli unsur olacaktır.'

'YDÜ'nün kısa süre önce IBM ile Inovasyon Merkezi kurulması yönünde imzaladığı protokole' de değinen Gökçekuş, 'YDÜ-IBM Inovasyon Merkezi projesi üniversitemizi ve ülkemizi bulunduğu yerden sıçratacak nitelikte bir girişimdir' dedi.

 

 

Bu haber 9 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER