BM ‘in, İsveç’in Başkenti Stocholm’da, Çevre Konferansında alınan bir kararla, 5 Haziran, Dünya Çevre Günü olarak, ilan edildi.
Çevrenin, bir karşılığı da tabiat veya doğadır.
Sağlıklı bir çevre ancak temizlikle mümkün.
Sağlıksız çevre kirletilmiş, çevre ile eş anlamlıdır.
Çevre kirliliğinin, çeşitli kıstasları vardır.
Hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, görüntü kirliliği.
Bu dört kıstastan biri veya tümünün, kirletilmesine çevre kirliliği denir.
Tabii bir de çevreyi doğal yapısından çıkarıp, yapay bir yapıya dönüştürmek de bir nevi çevre kirliliğini, oluşturmaktadır.
Dünyadaki, tüm canlı varlıkların, yaşamlarını devam ettirmeleri, doğal ve temiz bir çevreye, sahip olmaktan geçer.
BM, bu felsefeden, hareket ederek çevreyi, koruma altına almıştır.
Peki, çevreyi nasıl tarif ederiz?
İnsanların, sürekli yaşadıkları yerlere, çevre denir.
Aslında bu, klasikleşmiş bir tümce.
Çevre tüm dünya demek.
Tüm, dünya olduğuna göre dünyadaki tüm tabiat, çevre demektir.
Çevreyi, oluşturanlar da, dünyamızdaki sular, denizler, dağlar, ormanlar, dereler, pınarlar tabii geçit ve yollar vs.
Bunlar, bakir kaldıkları oranda yaşanılabilir bir çevreye, sahip olabiliriz.
5 Haziran Dünya Çevre Gününde, ülkemize bir bakalım.
Ülkemizde, çevre temizliği ve çevre kirliliği, ne boyutta?
Maalesef ülkemizde ciddi oranda, bir çevre bilinç ve kültürü oluşmuş değildir.
Çevre kirliliği konusunda, mevcut yasaların, uygulanmaması sonucu, çevrenin kirliliğini önlemek mümkün olmamaktadır.
Bu konuda, yasaların getirdiği cezai müeyyidelerin, caydırıcılığı
yeterli olmamakta.
Ülkemiz, her geçen gün, çevre katliamı ile karşı karşıya kalmaktadır.
Eskiden Kaymakamlıklara bağlı olan, Muhtarlık ve Kır bekçileri (Desteban ) sayesinde gerek kentlerde gerekse köylerde çevrenin kirletilmesine, ciddi önem verilerek çevreyi kirletenler.
İlgili yasalar çerçevesinde, cezalandırılır çevre kirliliğinin önüne bir caydırıcılık unsuru getirilirdi.
Şimdilerde ise çevre için, Bakanlık oluşturuldu merkezde müdürlüğe bağlı.
Çevre Koruma Dairesi, ilçelerde ona bağlı daireler ve yeterli personel araç, gereç bulunmakta.
Vatandaşların yaptıkları somut şikayetlere bile, ilçelerdeki daireler olumlu bir şekilde, yardımcı olamıyor, Çevre Yasa’sının verdiği, yetki ve sorumluluğu, yerine getiremiyor.
Çevrenin korunmasını, Anayasamız, teminat altına almıştır.
Md: 18.
(1) Her kes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.
(2) Gerçek veya tüzel kişiler, hiçbir amaçla insan sağlığını bozacak veya deniz varlıklarını tehlikeye düşürecek nitelikte sıvı gaz ve katı maddeleri denizlere, barajlara , göllere ve derelere akıtamaz veya dökemez.
(3)Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin gerçek ve tüzel kişilerin ödevidir.
Çevre ile ilgili, Anayasamızın, vatandaşlara koyduğu ödevler.
Bu ödevi, yerine getirmeyenlere uygulanacak müeyyideleri ise.
Çevre konusunda, yasalarla görevlendirilmiş, devlet kurumları:
Çevre Koruma Dairesi, Belediyeler, Sağlık Bakanlığının ilgili Dairesi.
Sevgili okurlar, çevrenin korunması için yeterli yasalarımız var.
Siyasi erk bunları siyasi mülahazalar gereği olsa uygulamaktan
imtina ediyor.
İş savsaklamaya bırakılıyor.
Top bir ayaktan öbür ayağa atılıyor.
Bugün, birçok çevre ile ilgili yetkililer çevre nutukları atacaklar.
Fakat çevremiz kirlenmeye ve sahipsiz kalmaya devam edecek.