Yalçın CEMAL
yalcincemal@hotmail.com.
Çıkmayana veya olmayana gelince olumlu bir şeyin, yüzümüzü güldürdüğünü söylemek, mümkün değil.
Yapılan tahlillerde Koliforum Bakterisi E coli ve Enterkok maddesi bulundu.
Koliformu oluşturan madde ise, insan veya hayvan dışkısı.
Bu ve diğer mikroplar, şebeke suyuna, nasıl karışabilir.
Mağusa’da yapılan tahlil, bence biraz yanlış.
Mağusa’yı besleyen suların kaynağından, bu tahlil işine başlansa idi daha iyi sonuç alınmaz mıydı ?
Güzelyurt’taki kuyulardan çıkan su örneklerinden başlanıp Güzelyurt-Mağusa ana borusunun, belirli yerlerinden alınarak bu işlem Mağusa’daki su kuyularından devam ettirilecekti.
Kaynaktan alınacak, su örneklerinin tahlilleri daha sağlıklı bir sonuç ortaya çıkarmayacak mıydı ?
KKTC‘nin en büyük su Aküferi Güzelyurt’ta .
Bu Aküfer, yağan yağmurlarla beslenen bir su kaynağı.
Bu Aküferiyi beslemek için oluşturulmuş suni göletler.
Bu göletleri besleyen, dere yatakları ve su evlekleri.
Ayrıca Gargot Deresinden gelen ve sonradan yapılan, derivasyon su evleği, yağan yağmurlar sayesinde biriken suların yer altına gitmesi ile Aküferin beslenmesi.
Son geçen, on senede , ciddi yağmurların olmaması nedeni ile, yaşanan kuraklık sayesinde, bu su kaynağının yeterince beslenememesinden dolayı Güzelyurt su Aküferindeki kaynak suyu, Aküferin dibine kadar indi .
Güzelyurt’taki kuyular kaynağın dibini çekiyor.
Aküfere nerede ise yağmur suyundan daha çok evlerdeki tuvalet kuyularındaki, septik sular karışabilir.
Gerçi, Güzelyurt Kent Merkezinde kanalizasyon şebekesi oluştu.
Fakat bu, çok yeni.
Köylerde halen, eski tip tuvaletler devam ediyor.
Aküfere, temiz sudan çok, nerede ise septik kirli sular daha fazla akıyor.
Bir de bu Aküferi besleyen gölet dere ve su arklarının yataklarının korunamaması, her çeşit atığın, bu yataklara atılması sonucu, yağan yağmurların da Aküfere bir yarar sağlamayacağı düşüncesindeyim.
Bu gibi yerler çöplük haline getirilmiş, her çeşit inşaat artıkları molozlar , kimyasal boya kapları, kimyasallar bu yataklara atılmakta.
Hiçbir yetkili makam ve kurum, maalesef bunun önüne geçememekte.
Aküferi besleyen yataklar, her geçen gün kirletilmektedir.
Aslında bu kirletilmekten de öte zehirletilmektedir.
Avrupa bu gibi yerleri koruma altına almış, üzerinden, kuş uçurtmuyor.
Bizde ise, bu alanlar o kadar kirletilmiş ki, doğal yapısındaki hayvanlar bile, buraları terk etmişlerdir.
Bu alanları hep yazıyorum ve yazacağım.
Köylerde birer Desteban, kasabalarda da, büyüklüğüne göre, 3 veya 4 Destebanla (kır bekçisi) ile korumak mümkündü.
Şimdi bu amaç için tümen tümen Kamu Görevlisi, bir o kadar da Müdür, Müsteşar var.
Yasa olarak da, istediğiniz kadar .
Niye, bunun önüne, geçemiyorsunuz ???