Türkiye’yi, sanayileşmiş ülkelerle karşı karşıya getirmek için, sözde MEB’indeki bütün parselleri, o ülkelerin sondaj şirketlerine, kapişari edercesine, golifa gibi dağıtıldı .
Güney zannetti ki, Türkiye buna ses çıkarmayıp, malın üstüne yatılmasına sessiz kalacak .
Türkiye’nin, hazırlıklarını yapıp tamamlaması için geçen zaman .
Güneydekilere, bir hayli umut verdi anlaşılan .
Algıladıkları umut da .
Denizlerin altındaki petrol zenginliklerini, hanelerine geçirmekti .
Madem ki Türkiye, bu konuda sadece kınama ve notalarla bu işi yapıyor .
Daha fazlasını yapması, mümkün değil gibi gözüküyor.
Karşısında , sondaj şirketlerinin savaş gemileri kol atıyor .
Türkiye bu işe sessiz davranıyor.
Yani, denizlerdeki hidrokarbon olayına , mütekabiliyet esasına göre hareket etmesi ve karşı taraf bu konuda ne yaparsa aynisini yapması . Türkiye’nin uluslararası hukuktan doğan hakkını kullanmak demektir .
Rum tarafı, Türkiye’nin bu son hamlesini hiç amma hiç beklemiyordu .
Büyük sürpriz, o denli bir şaşkınlık yarattı .
Güneyde gerek siyasiler, gerekse medya olsun, bu konudaki endişelerini sürekli dile getirmektedirler .
Bu endişeye ve şaşkınlığa, son zamanlarda Anastasiadis de katılarak. Kervan başlığı görevini de, üstlenmiş oldu .
Türkiye’nin, sondaj konusunda ciddi olduğunu, sondaj gemisini satın alması ile, güneydekiler anlamış oldular .
Güneyin, sözde Dışişleri Bakanı Kasulides “Türkiye sondaj gemisini alarak , herhalde onu müzeye koymayacaktır ” açıklamasında bulunarak, endişelerini dile getirmiştir .
Son olarak da, sondaj konusunda Anastasiadis şakımış ve kerhen de olsa , KKTC’yi tanıyıcı kelamlar etmiştir .
Yeni yılda yaptığı basın toplantısında, Türkiye’nin, Akdeniz’de yaptığı sondaj hazırlığı ile ilgili sorulan bir soruya:
Eğer Türkiye isterse, yasa dışı varlığın MEB’de arama yapacağını söyleyerek. Bu konuda gazetecilerin sorduğu soruya yanıt verdi .
Bu yanıtı, Güneyi karıştıracağa benziyor .
Çünkü Anastasiadis bu yanıtı ile, Kuzeydeki kendi tabiri ile “yasa dışı varlığı “ fiilen tanımış olmaz mı ?
Bu açıklaması ile, Türkiye’yi, Kuzeyin MEB’ine sevk etmesi ve burada sondaj yapmasına ses çıkarmayacağı, bu anlama gelmez mi ?
Tabii, korku miskin .
Sondaj .
Kıbrıs Türk Halkının hakkı olup da, güneyin sondaj vurduğu yerlerde yapılması , korku kaynağının gerekçesi olsa gerek .
Korkunun ecele faydası var mı ?
Şimdiye kadar bir fayda verdiği duyulmamış , görülmemiştir .
Bir çok ülkedeki şirketler, sondaj faaliyetleri için yaptıkları kulis ile bunu şimdiye kadar engellediler .
Türkiye bunu aşmak için, söz konusu olan sondaj gemisini, satın alarak işe koyulma safhasına gelmiştir .
Türkiye, Kıbrıs görüşmeleri ile ilgili olarak, olağanüstü, iyi niyet göstermiş, fakat bunun karşılığını görememiştir .
Hala daha, eski minval görüşme çerçevesinde, masaya gelmek istemektedirler .
Yani ucu açık .
Artık bu minvaldeki çerçeve ile, ne Sn. Akıncı .
Ne de Türkiye, masaya oturmak niyetinde değildir .
Bunun en güzel izahını, yeni yılda yaptığı basın toplantısında, gazetecilerin sorusu üzerine, Sn. Çavuşoğlu’nun, yanıtında da görebiliriz !
Sn. Çavuşoğlu, bu konuda sorulan bir soruya verdiği yanıtta, şunları söylemiştir :
KKTC ile, seçim bitince oturup konuşacağız . O günkü parametrelerde sıkıntı yoktu . O parametrelerle Rum tarafı çözüm istemedi ve bir şeyi daha anladık ki, bu parametrelerle, 10 yıl daha müzakere etsek, Rum tarafı çözüme ulaşmayacak .
Sn. Çavuşoğlu, Rum tarafının, yönetimi paylaşmak istemediğinden de, çözümün olamayacağının altını çizdi .
Adamlar hiçbir şeyi paylaşmak istemiyor .
Ucu açık, bilamüddet görüşmelere devam .
Diğer taraftan da, malı götürmeye devam .
Görülmüştür ki, zamana oynayarak, sondaj çalışmalarına hız kesmeden devam etmektir .
Türkiye, satın aldığı sondaj gemisi ile, bu oyunu bozmak üzere .
Güneyden gelen seslere bakılırsa .
Bozdu bile .