Türkiye’nin, son döviz sıkıntısından sonra . ABD’nin düşmanca tavrından dolayı . Öyle görülmektedir ki, ABD ile olan ilişkiler, her geçen gün, daha da olumsuz bir mecraya sürüklenmektedir .
Ankara Hükümetinin, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra , izlemeye başladığı dış politika, çok yönlü bir seyir göstermeye başlamıştır .
ABD’nin F 35 ‘lerin teslimatı konusunda, Türkiye’ye dayatmak istediği. Hep geçmişteki gibi , savunma konularında devamlı kendilerine bağımlı kalması ve dış politikada da ABD’ye bağlı olmasıdır.
Ankara, bunu 15 Temmuz gecesi gördü .
Bunun için kendine yeni politikalar çizdi .
Zaman süreci içerisinde, bunları uygulamak için projelerini yaptı .
Türkiye’nin , Terörizmde Türkiye’yi yalnız bırakan AB’ne karşı yaklaşımı. Türkiye’nin milli menfaatleri , her şeyin üzerinde gelir politikası ile, AB ile olan ilişkilerde, soğukluk baş göstermiş . Güneyin de sekter tavrı karşısında, ipler kopma noktasına gelmişti .
ABD’nin ticaret savaşlarını, AB için de başlatmış olması. AB yetkililerini, ciddi şekilde endişelendirerek. Gelen salvolar karşısında, koruma tedbirleri almaya sevk etti .
Çünkü , bu gün ABD’nin Türkiye’ye yaptığını . Yarın bize de yapar
endişesi, AB ‘de hakim olmaya başladı .
Doların, dünyada mali ve ticaret piyasalarına hakim olması . ABD ile ilişkisi olmayan . Rusya ve İran’ı da endişeye itti .
Suriye konusunda , bir ittifak içinde olan Türkiye , Rusya ve İran’ı döviz krizi karşısında da, bir araya getirmesinin ardından . AB de ABD’nin ticaret savaşına karşı, savaşamayacağını anlamış olacak ki . Rusya ve İran’a daha fazla yaklaşma gereğini duydu .
Türkiye, AB ‘ üyesi olamaz . Üyelik sürecini kaldırın diyen AB . ABD’nin tavrı karşısında . Türkiye ile tekrar üyelik müzakerelerine başlamak üzere .
ABD . Dünyada uygulanan . Ekonomik sistem olarak Kapitalizmin sayesinde dünyayı sömürerek bir dev haline gelmişti . Soğuk savaştan sonra . Demir Perde diye nitelendirilen ülkelerin de , bu zaman süreci içerisinde sistemin bir parçası haline gelmeleri. Onların da birer kapitalist durumunda gözükmeleri. ABD’nin sömürü işine balta vurdu. Çünkü, onlar da, sömürücü oldular .
Unutmayalım ki . İki Dünya savaşının çıkış nedeni . Ticaret savaşları ile başladı .
Denizlerdeki gemilerin bulunmasının bir nedeni de, bunun göstergesi olsa gerek .
Ankara’nın üç Bakanı . Dış İşleri , İç İşleri ve Maliye Bakanı , ortak bir basın toplantısı ile, AB’ne tekrardan rotanın çizildiğini açıkladılar .
AB’nin bu gelinen ticaret savaşı ortamında, Türkiye ile daha da güçlü olacağını fark etmiş olacak ki. Tekrar müzakereler gündeme getirildi .
İşte bu ortam oluşurken . Kıbrıs müzakereleri için de, BM harıl harıl çalışıyor .
Güney, her iki pozisyonun aktörü durumunda .
Kıbrıs konusunda da, her zamanki maksimalist ve sekter tavrını sürdürmektedir .
AB’nin güçlü devletleri, bu konuda Güneyi dizginleyecekler mi ?
Yoksa geçmişteki gibi, ayak bağı olmaya devam etmesine, göz mü yumacaklar ? Bunu zaman süreci içerisinde izleyip göreceğiz .
Türkiye tarafına baktığımızda .
Milli menfaatlerin korunması ve kollanması konusunda, güçlü bir tavır görmekteyiz .
Bunu, çiçeği burnunda Milli Savunma Bakanı, Hulusi Akar’ın dün bir üst rütbeye terfi eden subayların töreninde, yaptığı konuşmadan anlıyoruz .
Konuşmanın bir cümlesi, her şeyi ortaya koyuyor :
Milletimizin, hakkını, hukukunu korumak konusunda, son derece kararlıyız . Bunun içinde, Ege, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs var . Bunları muhataplarımız çok iyi biliyor .
Bu açıklama, bize bir gerçeği daha ortaya koyuyor .
Ankara’nın AB ‘ ile olan üyelik müzakereleri . 2004 ve sonraki yıllarda gösterdiği politikalar olmayacak.
Tabii . İhtiyatı elden bırakmamak koşulu ile .