Doğu Akdeniz’deki haydutlar!

Türkiye Başkanı Erdoğan, TCG Burgazada’nın Deniz Kuvvetleri’ne teslimi ve yeni tip denizaltı Aydınreis’in ilk kaynak töreninde dosta düşmana çok önemli mesajlar verdi.

Türkiye Başkanı Erdoğan, TCG Burgazada’nın Deniz Kuvvetleri’ne teslimi ve yeni tip denizaltı Aydınreis’in ilk kaynak töreninde dosta düşmana çok önemli mesajlar verdi.
'Türkiye'yi adeta denize ayak basamayacak hale getirmeyi amaçlayan çabalara asla izin vermeyeceğiz” diyen Erdoğan, hiç şüphesiz Rumların tek yanlı ilan ettiği münhasır ekonomik bölgeye ve Yunanistan’ın yıllardır bitmek bilmeyen kıta sahanlığı ısrarına vurgu yapıyordu.
Türkiye aslında geçmiştekinden farklı olarak yakın dönemde bölgesinde hiçbir oldu bittiye izin vermiyor.
Bunun son örneğini Suriye’nin kuzeyinde ABD’nin oluşturmak istediği ‘terör koridoru’na yapılan cesur müdahaleyle yaşadık.
“Suriye’deki teröristlere nasıl günlerini gösterdiysek denizlerdeki haydutlara da meydanı bırakmayacağız'' diyen Erdoğan’ın, o ‘haydut’ sözüyle kimi kastettiği apaçık ortadadır.
Doğu Akdeniz'deki doğal kaynakların Türkiye ve KKTC dışlanarak adeta gasp edilmesine yönelik girişimleri kesinlikle kabul etmeyeceklerini söyleyen Türkiye Başkanı, haydudun adını söylemese de adresini veriyordu.
Tüm bu gerilimin ortasında kurulmak istenen müzakere masası, nasıl sonuçlanacak? Bunu yakında göreceğiz. Ama adanın etrafındaki doğal zenginlikleri paylaşmak istemeyen Rum yönetiminin tavrının müzakereleri asitlediğini söylesek, herhalde yanılmış olmayız.
Zaten bu müzakerenin nereye gittiği de çok açıktır. Yıllardır konuşulan ‘federasyon’ tezini ‘gevşek’ bir yaklaşımla sulandırma girişiminde bulunan Rum lider Anastasiadis, tüm bu politikasını şüphesiz halkının kanaatlerini dikkate alarak yönlendiriyor.
Peki nedir o kanaat?
Rum liderin, en son New York’ta Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’na yaptığı ‘gevşek federasyon’ önerisine yönelik Güney’de yapılan bir anket, çok çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.
Buna göre, Rum halkının sadece yüzde 46’sı iki bölgeli iki toplumlu federasyon çözümünü tercih ediyor. Yüzde 52’si ise ‘başka çözümler’ tercih ediyor.
Katılımcıların beşte biri durumun olduğu gibi kalmasını, yüzde 15’i iki devlet çözümünü, yüzde 7’si konfederal çözümü tercih ediyor.
Ankette başka ilginç sorular ve cevaplar da vardı.
“Kıbrıs’ın, münhasır ekonomik bölgesindeki çıkarlarını savunmak için hangi stratejik ittifakları kullanması gerektir?” sorusuna karşılık katılımcıların yüzde 51’i “İsrail”, yüzde 51’i “ABD”, yüzde 35’i “Yunanistan”, yüzde 33’ü “Rusya”, yüzde 31’i “Mısır”, yüzde 9’u “İngiltere”, yüzde 6’sı “AB”, yüzde 5’i “Çin”, yüzde 4’ü “Fransa”, yüzde 2’si de “İtalya” cevabını verdi.
Yani hedef adeta yedi düvelle bir olup üzerimize gelmek.
Peki Kıbrıs Türkü böyle bir ortamda ne yapacak?
Elbette yapılacak olan Türkiye ile birlikte sırt sırta vererek Doğu Akdeniz’deki haklarını korumak olacaktır.
Çünkü bu asırda nasıl ekmek aslanın ağzındaysa, Doğu Akdeniz’deki bu doğal kaynaklar da bu coğrafyada aslanın ağzındadır.
Mücadele etmeden, ter akıtmadan kimse ‘gel buyur ye’ demiyor.
Tüm bu göstergeler ışığında müzakere masası yeniden kurulur mu, kurulursa sonuç alınır mı, ya da yeni dönemde ne üzerinden müzakere yapılacak?
Bu soruların cevapları biraz daha aydınlanmaya başladı. Çok yakında da hepimiz göreceğiz…



Bu haber 369 defa okunmuştur

:

:

:

: