“Şiir dendi mi bir başka atar yüreğim. Elimde değil. Şaşkın aşıklar gibi elim ayağıma dolanır, ne yapacağımı bilmez olurum. Kırk yılı aşkın bir süredir, onunla koyun koyuna yatarız da yine de doymayız, birbirimize arkamızı dönemeyiz, ölümsüz aşklar ve aşıklar gibi...
İnsan, yazmaya alışmaya görsün. Gerçek tiryakilik odur işte... Onun tüm isteklerine, kaprislerine boyun eğilir; gece gündüz demeden hem de... En güzel uykularınızdan bile naz yapmadan uyanıverirsiniz. Bir dillenir ki yazmaya başladığınızda kalemi tutan parmaklarınız... Güvercin misali masmavi gökyüzüne havalanır, uçar... Çiçek olur bir bahar dalına konar... Kuş olur şakır gün boyu...
“İpekten olur şiirin ipliği / kozalarda/ bin bir emekte kelebek... sözcüklerin altın kanadı/ uçurmalı yüreği bulutlara..”
Ne kadar emek verilirse o kadar şiirin hası dokunur gönüllerde... Her okunuşta daha dün yazılmış gibi duruyorsa, taptazeyse, zaman direnmişse bence şiirin hası o olmalı, derim. İçtenlik, yalınlık, dürüstlük... Bir de duygu ve düşünceleri en az sözcükle verebilmek...
Yıllar akar akar gider... Gider de geriye kalan bizden bir avuç sözdür... Şiirse sözün bittiği yerdir... Siz susarsınız, sizin yerinize şiir konuşmaya başlar... Ne de güzel konuşur ama... Şiirle birlikte gerçek sanatçı da yaşlanmaz, hatta ölmez...
Yarın, yarınlar... Yeni bir gün, yeni bir umut... Yeni bir umut, yepyeni umutlar ve yeni bir bekleyiş, yepyeni bekleyişler olsun diyorum, hepimiz için...”
Bu sözler 9. Kitabım “Aşkın Kum Saati”nin sunu bölümünde yazdıklarım... Yeni bir doğuş... Günyüzü görme telaşı... Öyle mutluyum ki anlatılmaz... Büyük bir coşku ile şiir sevenlerle buluşuyorum. İlk adım UKÜ’de atıldı. 30 Nisan Perşembe, orada çok sevdiğim gençlerle birlikte hem imza günü hem de söyleşi yaptık. Havuzun başında, çimenlere oturarak... Müzik eşliğinde... Duygu ve düşüncelerini öyle içten dile getiriyorlar ki anlatılmaz... Defterime yazdıkları kısa notlar altın değerinde. Evde okurken gözlerim doluyor... Hepsini ayrı ayrı seviyorum.
“Duruşunuz, bakışınız, dünya görüşünüz, hayat felsefeniz ve yaydığınız pozitif enerjiyle yüreğimizi aydınlatıyorsunuz...” demiş Melek.
“Üşüyorum, karnım aç ama kalkıp gidemiyorum. Şu anda fark ettiğim şey, samimi bir sohbete, içten bakışlara ne kadar ihtiyacım olduğu... “ diyor Ramazan.
“Benim için çok ters başlayan bir gündü ama sizinle karşılaşmamız bütün düşüncelerimi değiştirdi...” diye yazmış Zehra.
“ Işıl ışıl, pırıl pırıl bakan bir çift göz... Anne gibi sıcacık, karşılıksız seven... Annem gibisiniz... Özlediğim annem gibi...” diye devam etmiş Esra.
“Tekrar beraber olduk, mutlu ve huzurlu olduk... Yine galiba İNSAN olduk...” demiş Mustafa.
“Yüreğinin güzelliği yüzüne yansıyan ve güneşi kıskandıracak sıcaklıktaki gülümseyişiyle içimizi ısıtan güzel insan... Çok teşekkür ederim bu güzel sohbet için...” diyor Sema. Daha niceleri... Defterim dolu...Hepsi birbirinden genç beyinler... Güzel insanlar... Geleceğimiz, yarınlarımız, çocuklarımız... Onların ne kadar bize, sevgimize, sıcaklığımıza ve yakınlığımıza ihtiyaçları var...
Yakında yine görüşeceğiz gençler yakında.... Hepinizi çok seviyorum...