AB‘ye bağlı üye ülkeler, Güneyin ve Yunanistan’ın istekleri doğrultusunda ve onların dümen suyunda giderek . Türkiye ile ilgili bazı “ ölü doğmuş kararlar “aldılar .
Yani Türkiye açısından “ yok hükmünde “ kararlar .
Ankara Hukuk Fakültesinde, rahmetli İdare Hukuku hocamız Mukbil Özyürek . Bu gibi kararlara “Keele meykun “ kararlar derdi .
Bu, Osmanlıca hukuk tabirine karşı itiraz eder ve Türkçe karşılığı olan kelimelerle izah etmesini isterdik .
Türkçe izahını, şu kelimelerle yapardı .
“Çocuk ana rahminden ölü doğdu . Ölü doğan çocuğun yaşayıp yaşamadığı konu edilebilir mi ?”
AB’nin aldığı kararlar da sadece kararı alan ve aldırtan mercii ve merciler üzerinde bir nevi moral kaynağı olur o kadar .
Önemli olan alınan karar değil .
Alınan kararın uygulatılmasıdır .
Yani, Türkiye’yi hidrokarbon arayışından vaz geçirmesidir .
AB üyeleri, kendi kendilerini savunmadan aciz .
Bir de kalkmışlar Güneyin ve Yunanistan’ın avukatlığına soyunmuşlar .
Unutmasınlar ki .
Bu ülkelerin büyük çoğunluğu . 1915 ‘te de buna soyunmuş , sonuçta ortada bırakılmışlardı . Gerçeği gören Venizelos, dümeni Ankara’ya kırmakta bulmuştu .
AB kendini çok büyük mahkeme olarak dev aynasında görüyor .
Bu davranış biçimini 1915 ‘ ten günümüze dek , sürdürmeye çalışıyor .
Köprülerin altından çok suların aktığının farkında değil .
Tabii Batının bu yapısının değişmediğini, defalarca Ankara görmüştür .
AB Türkiye için yaptırımlara başvurur da Türkiye baş vurmaz mı ?
Kıbrıs Müzakerelerinde, AB artık gözlemci sıfatı ile de olsa bulunmayacak .
Çünkü, yan tutmakla tarafsızlığını yitirdi .
İkinci büyük yaptırım ise, AB ile imzalanan “ Geri Kabul Anlaşması “ Türkiye tarafından askıya alındı .
Artık, ipini sapını koparan Orta Doğulu göçmenler, Avrupa Birliği kapılarında .
Türkiye bu konuda büyük bir görev üstlenmiş ve Avrupa’ya mültecilerin girmesine takoz olmuştu .
Türkiye, karada, denizde ve havada uluslararası hukuka dayanarak. Hem bizim, hem de kendinin haklarını, her hal ve şartta koruma kararlılığı içerisindedir .
Bu kararlılığı sürdürmek için de her türlü güce sahiptir .
Bu güce sahip olmamış olsa idi. Türkiye’yi yönetenler, bu kadar ilkeli hareket eder miydi ?
Bunun mümkünatı var mı ?
Yoktur .
Hiçbir güç, Nato şemsiyesi palavrası ile Türkiye’yi Milli Misak içerisinde, eskiden olduğu gibi, tutsak hale getiremez .
Getirmek için, bin bir türlü deneme yapılmadı mı ?
Yapıldı, fakat hepsi “ Bağdat’tan geri döndü . “
Yunanistan’ın yeni Başbakanı, akıllı adam .
Hükümet programına, Kıbrıs’ı almadı .
Türkiye’ye, barışçı mesajlar yolladı .
Mitsotakis Efendi, hempaları ile birlikte, karşısındaki elin bükülemeyeceğini, muhalefette keşfetmiş olacak ki, bu yönteme baş vurdu .
Çok da iyi etti .
Tabii, bu davranışının altından inşallah “çapan oğlu” çıkmaz .
AB’ ne Türkiye misilleme yapar da .
KKTC yapmaz mı ?
Misillemenin çalışmaları, süratle yapılmakta .
Kısa vade sonra, Maraş’ın Kapalı olan bölgesi, KKTC yönetiminde iskana açılacak .
Arazinin tümü . Vakıf malı .
Bu konuda, KKTC – TC arasında çok ciddi çalışmalar var .
Orijinal belgeler ortaya çıkarılıyor .
Maraş’la ilgili, çok spekülasyonlar yapılmaktadır .
Yok bu, BM kararı .
Yok bu, AB kararı diye .
Kapalı Maraş’la ilgili hiçbir BM ve AB kararı yoktur .
Söylenenlerin hiçbirinin kıymeti harbiyesi bulunmamaktadır .
KKTC Hükümeti, karar alır. Maraş açılır .
Hükümranlık, Maraş’ı açma kararı alan KKTC Hükümetinindir .
Yeni bir envanter çalışması dün başlatıldı .
Tüm halk, merakla Kapalı Maraş’taki vakıf malları için envanterde çıkacak olanları ve bu konuda Hükümetin alacağı kararları bekliyor .
Bu aşamada, kaplumbağa süratinden, tavşan süratine geçilirse . Erken bir zamanda, halkımızca merak konusu olanlar ortaya çıkacak. Kapalı Maraş için nokta konulacak . KKTC’nin coğrafyası olarak işlev görmeye başlayacak .