Yazın gelmesini, sıcakların artmasını bekleyerek hep umut ettik.
Virüs azalır diye. Dünyanın belirli yerlerinde, sıcaklık normallerin çok üstüne çıkmasına rağmen, virüste beklenilen düşme seyri mümkün olmadı.
Aksine, istikrarsız bir zemin seyrederek, tırmanışına devam etmektedir.
DSÖ, halen eski sınıfında dirsek çürütmekte.
Bir türlü bir üst sınıfa geçememekte. Çünkü virüsle ilgili derslerden başarılı olamadı. Dolayısı ile bir üst sınıfa geçemedi. Bunun acısını dünya insanları çekmekte, ölüp gitmektedirler. Halbuki, bütçesi uluslararası kurumlar içerisinde yabana atılmayacak bir orandadır.
Virüs, insan oğlu ile yaptığı savaşı maalesef şimdilik kazanmıştır. Kazanmaya da devam etmektedir.
Süper güç olarak dünyayı ölüm silahları ile yönetmeye çalışan ülkeler bile çaresiz. Dinlerine uygun olarak, dua etmekten başka yapacakları bir şey kalmamış.
Dünya insanı, bulunduğu ortama göre, korunma tedbirlerini kendine özgü olarak yapmaya çalışmaktadır.
Bunun başında gelen izole tedbirleridir.
Halkımız ilk üç ayda gösterdiği özen ve itinayı, 1 Temmuz açılımından sonra maalesef göstermiyor.
Halbuki, tehlikeli ve kritik bir dönemden geçmekteyiz.
Sadece maske, belli başlı yerlerde o da göstermelik olarak iş ola takılmaktadır.
Biz, birinci dalgayı yaşamadık. İnşallah yaşamayız.
Fakat açılım sonrası, ne getirir ne götürür bilinmez.
Tedbiri elden bırakmamalıyız. Salgının yayılmasının, ülkemizde neleri birlikte getireceğini, tahayyül bile etmek istemiyorum.
Mücadele, tek elden yürütülmeye başlandığına göre, alınacak kararların ve uygulamaların, hukukla bağdaştığı da artık tartışılamayacak.
Bu konuda Sağlık Bakanlığı devrede.
İlgili yasada, mercilerin ve kurulların görev ve yetkileri bellidir.
Bu yetkiler çerçevesinde, virüsün yayılma seyrine göre, kararlar üretilip uygulanacaktır.
Bu uygulama ile yasal mevzuat devreye girmiştir.
Kararlardan sorumlu olan, Sağlık Bakanlığıdır.
Yasal olarak da en doğru olanı budur.
Bu aşamada yapılması gereken, yasal mevzuat uyarınca, virüsün yayılmasını engelleyecek olan tedbirlerin alınıp uygulanmaya konulmasıdır.
Bu sadece karar aşamasında kalmayacak. Uygulanması da gerçekleştirilecektir.
Bunun için, denetim mekanizmaları, acilen devreye sokulmalı.
Bunda boşluklar varsa. Doldurulmalıdır.
Bakanlığın aldığı bir kararla, özel sağlık kurumlarından hizmet satın alınma yoluna gidilmesidir. Yetersizlik karşısında bu yapılabilir. Yeter ki alınacak her kararın hukuk devleti ile bağdaşır olmasıdır.
Kaş yapacağım diye, göz çıkarmayalım.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerine, bu bilinmeyen denklem içerisinde giriyoruz.
Virüsün seyir defteri, dünyada tırmanışı göstermektedir.
Dalgaların sayısı değişmekte ve artmaktadır.
Kuzey ve Güneydeki vakalar toplandığında. Bir ada ülkesi olan ülkemizdeki vaka sayısı, nüfus da göz önünde bulundurulursa. Hiç de küçümsenecek bir rakam değildir.
Halkımız, bir rahatlama ve üç aylık izole kalışının rehaveti içerisinde gerekli tedbirlerini almadan, çoklu sosyal etkinliklerin içerisinde kendini göstermektedir.
Bana göre, bu çok tehlikeli bir durum.
İzole ve hijyen denetimleri nerede ise hiç yapılmıyor.
Halk, tabiri caiz ise başı boş.
Bu konuda Belediyelere büyük görevler düşmektedir.
Sağlık Bakanlığı, bu yeni durum karşısında derhal bir girişimde bulunmalı ve bu denetimleri yapmalı ve yaptırmalıdır.
Sonra, bir parmağımızı ısırıp, acısını tümünde hissetmeyelim.
Ben, Sn. Pilli’nin bu konuda çok hassas davranacağını ve gerekeni yapacağını umuyorum.
Tehlikenin savulması, ancak ve ancak, konulan ve konulacak kuralların uygulanması ile mümkün olacaktır.
Aksi halde, ülkede kaosu önlemek mümkün olmaz.