Thomas Mann 1875’te Almanya’da doğuyor. Varlıklı ailesi sayesinde çocukluğunda iyi bir eğitim alıyor. İlk eserini 1901’de yazıyor. Buddenbrook Ailesi. Daha sonra Büyülü Dağ ve Doktor Faust adlı eserleriyle büyük ün yapıyor. Nobel Edebiyat Ödülü’nü 1929’ da alan yazar, Hitler iktidara gelince Almanya’dan ayrılıp Amerikan vatandaşlığına geçiyor (1936). Değişen Kafalar’ı 1940 ‘da Stockholm’de yayımlıyor.
Nanda ve Şridaman on sekiz ve yirmi yaşlarında farklı kastlardan gelme delikanlılar, Kosala bölgesindeki köyde yaşıyorlar. Şridaman, zengin bir tüccarın oğlu, Nanda ise inek çobanı ve demirci. Şridaman’ın büyükbabası gençliğinde Brahman eğitimi alıyor, Şridaman’da benzer yoldan geçiyor. Hayat konusunda derin düşünceleri ve yorumları olan bir genç.
Bu öğretilerle ilgilenmeyen Nanda şen şakrak esmer bir halk çocuğu ve güçlü, yakışıklı bir beden yapısına sahip. Bunun aksine narin ve zarif yüzlü Şridaman, beyaz bir tene sahip ve göbekli. Nanda’da vücut, Şridaman’da kafa ana öge olarak dikkati çekiyor. Bu iki genç adamın arasında çok sıkı bir dostluk bağı var.
Birlikte yolculuk ettikleri bir zaman arınmak için ırmağa girmiş genç bir kızın banyosuna tanık oluyor ve her ikisi de çok etkileniyorlar. Daha sonra Şridaman hastalanıyor. Şridaman aslında aşık olduğunu, bu kıza sahip olamazsa öleceğini söylüyor arkadaşına ve ekliyor “İşte bunun için beni yakacak odun kulübemi hazırla. (s, 41). Nanda bunları duyunca arkadaşı ölümcül hastalığa değil de aşk hastalığına yakalandığı için çok seviniyor. Irmakta yıkanırken gördükleri Sita’yı tanrıça yerine koyup acı çekmesindense birlikte gidip kuracağı yuva için girişim yapmayı öneriyor can dostuna. Evlilikle ilgili aile görüşmeleri, organizasyonlar tamamen Nanda’nın emekleriyle yerine getiriliyor ve mutlu sona ulaşılıyor.
Evliliklerinin üzerinde altı ay geçtikten sonra Sita ailesini ziyaret etmek istiyor ve bu yolculuğa Nanda ile birlikte çıkıyor çift. Yolculukta Şridaman karanlık ve karmaşık duygulara kapılıyor. İçinden geçirdiklerinin ağırlığından kurtulmak için tapınakta inip dua etmek istiyor. Tapınak ta hiç beklenmedik bir olay meydana geliyor. Şridaman kendini tanrıçaya kurban olarak sunmak için canına kıyıyor.
Şridaman dönmeyince Nanda, arkadaşınının cansız bedenini görüp üzüntüden canına kıyan Nanda dönmeyince de Sita gidiyor tapınağa. Olanları görüp yaşamına son vermek üzereyken Tanrıça Sita kendisine bir şans veriyor, tapınaktaki iki kafayı bedenlerine yapıştırırsa onlara tekrar can vereceğini söylüyor.
Bu aşamadan sonra işler hızla çığırından çıkıyor. O kafalar nasıl değişiyor? Bu karışıklığa Sita’nın bilinçaltı mı sebep oluyor? Kadın ve iki adam değişimden memnun mu? Bu değişimden sonra hangi etik sorunlar yaşanıyor? Sita etik olarak kimin eşi? Doğacak çocuk kime ait? Birkaç yıl sonra Sita Nanda’nın kafası altındaki Şridaman’ın bedeniyle, Şridaman’ın kafasını aldatmış sayılır mı? Beden mi önemlidir, kafa mı? Beden kafayı nasıl etkiler, ya da kafa bedeni? Absürt tiyatro gibi gelişen olaylar sonucu bu soruların cevaplarına ulaşmaya çalışıyor her üçü de. Varoluşla ilgili derin düşünceler taşıyan eserde Doğu ve Batı, zihin ve beden, dostluk ve aşk motifleri yer alıyor.
Etkileyici bir efsaneden, etkileyici bir eser.