Ünlü hekim ve filozof İbn-i Sina; kaygı, stres ve korkunun canlılar üzerindeki etkisini incelemek için bir deney yapar. Deneyde aynı kilo, yaş ve cinsteki iki kuzu, tüm şartların eşit olduğu iki ayrı kafese konulur. Her gün iki kuzuya eşit miktarda yiyecek ve su verilir. Bu kafeslerin yanında içinde kurt olan başka bir kafes daha vardır . Kurdun yer aldığı kafes, kuzulardan yalnızca bir tanesinin görebileceği şekilde yerleştirilmiştir.
Deneyin ilk zamanlarında hiçbir sorun yoktur. Kurdu göremeyen kuzu son derece sağlıklı ve huzurludur. Ancak aradan zaman geçtikçe kurdu gören kuzu için durum farklılaşır : Yemek yememeye ve huzursuz davranmaya başlar. Gittikçe zayıflar ve güçsüzleşir. Bir süre sonra yaşadığı stres ve korku yüzünden ölür.
Şimdi sizleri kısa süreliğine çocukluğunuza götürüyorum. Korktuğunuz, kendinizi çaresiz hissettiğiniz, endişelendiğiniz zamanlar oldu mu?
Öyle sanıyorum ki birçoğunuz bu duyguları anımsadınız.
Peki bu duygular anne, babalarınız tarafından sizlere yaşatıldı mı?
Ebeveynler çocuklarına istenilen bir davranışı kazandırırken 'korkutma' gibi yöntemlere başvurabilirler. Özellikle küçük yaşlardaki çocuklarda başlangıçta işe yarar gibi görünen, iyi niyetle yapılan bu yöntem; ilerleyen yaşlarda özgüven eksikliği, kendini ifade edememe, korku, stres gibi problemlere sebep olabilir.
'Sessiz ol, seni polise veririm.' , 'Yemeğini yemezsen hemşire sana iğne yapar.' , 'Elimi tut yoksa seni kaçırırlar.' , 'Anne babaya bağırma Allah seni çarpar.' gibi cümlelerle karşılaşan çocuk; polis, hemşire gibi meslek gruplarına karşı korku geliştirir. Kullanılan bu tarz cümlelerle verilen mesaj ise ; 'dünya güvenli bir yer değil ve ben ebeveynin olarak senin yanında değilim'dir.
Varsayalım ki Ali adında bir çocuğunuz var.Ali ; okulda öğretmenleri tarafından verilen ödevleri yapmayan, sorumluluklarının bilincinde olmayan bir çocuk. Ali'ye ödev yapma davranışını kazandırmak adına bir gün ; 'Gel bakalım Ali, o ödevler yapılacak. Bir daha ödevlerini yapmazsan sana harçlık marçlık yok. Karşı komşunun oğlu da ödevlerini yapmıyormuş, bak ne oldu sonunda? Büyüdü işi yok, parası yok ve mutsuz. Bundan sonra bu evde benim dediğim olacak ve o ödevler yapılacak' dediniz. Gerekçe olarak da ; 'bana başka bir seçenek bırakmadı' diye düşünüp içinizi rahatlattınız. Ali'de davranış olarak nelerin gözlemlenebileceğine birlikte bakalım : İlk günlerde ödev yapma konusunda direnen Ali, bir süre sonra ödevlerini yapmaya başladı. Siz ise ; 'Harika! Ödevlerini yapmasını istiyordum ve bunu başardım.' diye düşündünüz. Bu arada bir telefon geldi ve kısa süreliğine şehir dışına çıkmak zorunda kaldınız. Sizce siz evde yokken Ali ödev yapmaya devam etti mi? -Hayır! Korkuyla yaptırmaya çalıştığınız davranış, korkuya sebep olan otorite ortamdan uzaklaştığı anda devamlılığını yitirir.
Üstelik Ali bir süre sonra içine kapanmaya, ödevlerden ve hatta belki de okuldan soğumaya başladı.
Peki ödev yapmayan Ali'ye ödev yapma davranışını kazandırmak için nasıl bir yol izlenmeliydi?
'Ali ödevlerini neden yapmıyorsun? Okulda veya evde bu duruma sebep olan bir durum var mı? Varsa bize anlatmak ister misin?'
Bunu yaparak istenmeyen davranışın tekrarlanmasına sebep olan/olabilecek durumlar üzerine konuştunuz.
Ödev ve sorumluluklarını yerine getiren insanların başarı hikayelerinden bahsedebilir, daha sonra sorumluluklarını yerine getirmeyen insanlardan örnekler vererek, aradaki farkı kavramasını sağlayabilirsiniz.
Ali artık bilinçli ve istekli bir şekilde sorumluluklarını yerine getirecek ve kendisi de ebeveyn olduğunda aynı bilinçle hareket edecektir.
İbn-i Sina'nın deneyine dönecek olursak; korku, stres ve kaygı yaratan durumlar insanlara yalnızca zarar verir. Özellikle eğitimde asla yer almamalıdır.