Annem bazı mektupları resimleriyle saklamış. Bu resim annemin babası ve dedesinin birlikte resmi olduğu için önemli. Baba oğul güneşli bir günde surlar içindeki taş evin avlusuna tahta sandalyelere oturmuş ve aynı pozu vermişler objektife doğru. Her ikisi de ellerinin dizlerinin üzerinde duruşu, ayaklarının açısı ile birbirlerini aynalıyorlar. Büyük Dede Türkiye’den gelen oğlunu görmekten mutlu. Yılların yorgunluğunu taşıyan omuzların altındaki bedeni oğluna yaslanmış. Büyük dedenin başında Lala Mustafa Paşa camiinde müezzinlik yaptığı için sarığı ve üzerinde cüppesi var. Belki de biraz sonra caminin minaresine çıkıp ezan okuyacak olduğu için bu kıyafet üzerinde (Büyük dedenin o ileri yaşına rağmen merdivenleri tırmanıp minareden ezan okuması annem ve teyzelerim tarafından anlatılanlar arasında). Arkadaki kapıdan görünen ancak yüzü gölgede kaldığı için kim olduğu seçilemeyen beyaz kıyafetli kişinin, albümde yer alan diğer giysilerine benzeterek annem olabileceğini düşünüyorum. Dedemin Mağusa ziyaretinde çekilen ve kendisine ulaştırılması için mektupla gönderilen bir resim olmalı bu resim.
Sevgili Gülerciğim,
Göndermiş olduğun mektubunu aldım ve derecesiz memnun oldum. Kardeşim, nasılsın iyi misin? İyi olmanı temenni ederim, bizler hepimiz iyiyiz. Eksoro’ya amcama gittik. Oradan dönüşte Lefkoşa’ya uğradık ve tekrar Mağusa’ya döndük. Ayşenur Yurdanur Eksora’da çok hasta oldular. Lefkoşa’ya gelince Ayşenur’un kızamık çıkardığını anladık onun için Lefkoşa’da fazla kalamadık şimdi ikisi de iyiler. Ayşenur’un saçını bugün ablam, alagarson kestirdi görme nasıl değişti kendisi de çok beğendi.
Haluk nasıl? Gülizar nasıl, ağırlaştı mı? Recep ağabeyimin araba vaziyeti iyi mi, yoksa arıza filan yapıyor mu? Neden hiç iki satırlık bir mektup yazmıyorlar. Burada Murat amcamın bir oğlu var. Lefkoşa’da oturuyor, çok güzel bir kamyonu var. Yeni almış, çok güzel, 15 tonluk. Lefke’den, Mağusa limanı’na portakal taşıyor. Kamyonu Türkiye’ye getirmeyi ve Recep ağabeyimle iş yapmayı çok istiyor. Kamyonu gümrükten çıkarmak için, uğraşırım bir çaresini bulurum, diyor. Sen Recep ağabeyime bir sor, bakalım ne diyor. Halamı görmeyin. Nasıl neşeli, hiçbir şey unutmamış hep Recep ağabeyimin muzipliklerini anlatıyor. Kulak kaçtı oyunu oynuyor, çifte parmak oyunu oynuyorum diyor. Hep onun anıyor, ona bir pardösü göndermek istiyor. Bakalım gelirken bir geçirecek erkek bulursak getiririz.
Gülerciğim, Ayşenur seni çok anıyor. Güler teyzem ve babam aşağıda kaldılar diyor Yurdanur’u görme nasıl oynuyor. Birisi yandan Süleyman desin başlıyor göbek atmaya. Halasına çok alıştı, onun peşinden hiç ayrılmıyor. Bir yere ayrılsa peşinden gidiyor. Ayşenur’a da oyna deyince, ben evimde oynarım, olmaz! diyor. Ne kadar uğraşsalar nafile oynatamıyorlar.
Gülerciğim bu seferlik mektubumu burada bitirirken Recep ağabeyimin ellerinden öper, Gülizar’ın senin ve Haluk’un gözlerinden öperim. Ayrıca hepinizin bayramını ben ve ablam ayrı ayrı kutlarız. Kusura bakmayın tebrik kartı Mağusa’da bulamadık. Maraş’a gitmek de yasak onun için galiba bu bayram kimseye kart gönderemeyeceğiz, hepsinden özür dilediğimizi ve bayramlarınız kutladığımızı söylersin olur mu? Dedem ve halalarım da selam edip bayramınızı kutluyorlar.
S. Mergen
Not: Bu mektubun zarfı olmadığı için ve tarih de yazılmadığı için yıl olarak Haluk abimin doğumundan sonra Osman Abimin (teyzem doğumu yakınlaşan yengemin ağırlaşıp ağırlaşmadığını soruyor) doğumundan önce olduğunu tahmin ediyorum. Diğer mektuplar 1959 tarihli olduğu için orada kaldıkları sürece yazılmış olacağını düşünüyorum. O dönemde annemin Murat Amcası Eksora’da yaşadığı ve orada bulunan bakır madenlerinde çalıştığı için kendisini görmeye oraya gidiyorlar. Oradan dönüşte gittikleri Lefkoşa’da Halil Amca var. Daha sonra gittikleri Mağusa’da ise Edibe ve Sultan halaları var. Bir önceki mektupta o dönem Limasol’da olan Fatma halanın ziyaret edildiğinden bahsediliyor. Mektupta bahsedildiği gibi Kıbrıs’ta tebrik kartlarının bulunmadığı bir dönem yaşandığını Kıbrıs’tan gelen Lala Mustafa Paşa Camii, Mağusa Limanı fotoğrafları ya da akrabalarımızın bir arada fotoğraflarının arkasına bayram dileklerinin yazılmasından tahmin ediyorduk. Mektuptan o zamanlar Maraş’a gitmenin de yasak olduğu bir süreç yaşandığı anlaşılıyor. Mektuplar ve resimler tarihe tanıklık ediyor.