ARASTA’NIN AROMASI

Güneşli bir Lefkoşa sabahında Arasta’da yürürken etkilendiğim aromanın kaynağına yönelerek oturduğum kafenin, Cafe de Nargile’nin güler yüzlü sahibesi ile söyleşiyorum bu kez.

Güneşli bir Lefkoşa sabahında Arasta’da yürürken etkilendiğim aromanın kaynağına yönelerek oturduğum kafenin, Cafe de Nargile’nin güler yüzlü sahibesi ile söyleşiyorum bu kez. Haluk Levent’in Akdeniz Akşamları çalıyor biz söyleşirken.
Z.Y. Sevgili Songül Hanım, arastanın; üstü örtülü ya da dükkanlarının önü saçaklı çarşı anlamına geldiğini biliyoruz. Sizin kafeniz bu bütünlüğün içinde farklı bir ambiyansla gelip geçenlerin dikkatini çekiyor. Öncelikle bize bu mekanın öyküsünü anlatabilir misiniz? Kaç yıldır bu kafe güzel aromaları ve müziğiyle sokağın ambiyansına katkıda bulunuyor?
S.K. Ben de size kafemize hoşgeldiniz diyorum. Kafemiz on yıl önce açıldı. Korona başlayınca sağlık açısından riskli olacağı gerekçesiyle iki yıl kadar kapalı kaldı. Bu süreçte nargile dışında seçenekleri misafirlerimize sunabileceğinizi düşündük. O dönemde gıdaya yönelik bir şeyler yapmak üzere yola çıktık. Yasaklar kalkınca ikisini bir arada yürütmeye başladık. Genelde Güneyden gelme müşterilerimiz vardı. Kapılar kapatılınca bu bizi biraz sıkıntıya soktu. Ancak şimdi kapıların açılmasıyla tekrar canlanma başladı. Misafirlerimiz bizimle iletişimi seviyor. Sıcak ve güler yüzlü iletişim için geldiklerini düşünüyorum.
Z.Y. Müşterileriniz en çok neyi tercih ediyorlar. Örneğin sizin bana önerdiğiniz damla sakızlı nargileyi ben de sevdim. Bunun gibi özelliği olan ürünleriniz neler?
S.K. Kendim önce deneyip, sonra müşterilerimize sunuyorum bu tadları. Sevmezsem müşteriye çıkarmıyorum.
Z.Y. Gençlerin tercih ettikleri aromalar ve ileri yaştakilerin tercih ettikleri aromalar neler, aradaki farkları bize söyleyebilir misiniz?
S.K. Gençler nargilede aroma olarak Çift Elma’yı, İzmir, Love 66, Lady Killer gibi tercihlerde bulunuyorlar. Daha ileri yaştaki konuklarımız ise meyve aromaları, çilek portakal vanilya karpuz aromalıları tercih ediliyor. Bunun yanında ben değişik yiyeceklerle menüyü çeşitlendiriyorum. Mantı, pirahu, bulgur köftesi gibi yöresel yiyecekler hazırlıyorum.
Z.Y. Mekan burada bize otur diyor. Müziklerin yanısıra, içtiğim kahvenin de çok özel bir tadı ve sunumu var. Kıbrısta kahve çoğu kez double içilir. Siz burada kahveyi çay bardağında çift fincan hacminde sunarak bu isteğimizi de karşılıyorsunuz. Aslında bir nargile kafenin sahibinin kadın olması çok da alışılmış bir şey değil. Daha önce burada fazla bulunmadığınızı, pandemiden sonra bunu değiştiğini söylediniz, Bunun bir öyküsü olmalı. Sizin buraya gelmenizle kafenin daha canlandığını ve bazı şeylerin değiştiğini de düşünüyorum. Bunları okuyucularımız için anlatır mısınız?
S.K. Öncelikle hamileydim. Buraya gelemiyordum. Hamileliğim sorunlu geçti. Doğumdan sonra buraya daha fazla gelmeye başladım. On yıldır vardı burası ama ben son iki yıldır gelmeye başladım.
Z.Y. Buraya gelmeye başlamanızda eşinizin ayağının kırılmasının etkisi oldu mu?
S.K. Ben de tam onu anlatacaktım. Tüm işletmelerde olduğu gibi pandemi döneminin ekonomik zorlukları yaşanırken biz de bundan etkilendik. Ayağını kırdığı zaman işlere yardım edecek, eşime destek olacak personel almakta zorlandık. Ben eşime destek amaçlı geldim önceleri. Başlayınca da bu işi yapmaktan, konuklarımıza aromalar konusunda tavsiyeler vermekten ve yöresel yiyecekleri hazırlamaktan mutlu olduğumu farkettim. İşimi severek yapıyorum. Dediğim gibi buraya asıl başlama nedenim eşimin ayağının kırılması ve benim ona yardımcı olmaya çalışma isteğim.
Z.Y. Şimdi artık eşinizin ayağı iyileşti ve siz kafedeki görevinize devam ediyorsunuz.
S.K. Evet severek yapıyorum işimi çünkü. Ama olur da eşim, beni işimin başından göndermeye kalkarsa ayağını kıracağım. (Songül Hanımın bu esprili candan halini seviyor konukları, anlıyorum).
Z.Y. Eşinizle aranızda aromalar konusunda rekabet veya anlaşmazlık oluyor mu?
S.K. Açıkçası ben ne nargile içmesini ne de yapmasını bilirdim. Ne zaman ki geldim bu kafeye, o zaman öğrenmeye başladım. Ben yapmaya başlayınca konuklarım benim yaptıklarımı daha çok beğendiklerini söylediler ve ben aroma önerilerime devam ettim.
Z.Y. Songül Hanım burada olmak size neler getiriyor?
S.K. Buraya geldiğimden beri en çok sevdiğim şey müşterilerle ilişkilerimiz. Onları müşteri olarak değil de aile ortamından biri gibi düşünüyorum.
Z.Y. Yabancı konuklarınızla iletişimi nasıl sağlıyorsunuz?
S.K. Türkçe konuşulduğu zaman ben iyi iletişim kuruyorum. Ancak yabancı müşteri olduğunda eşim ilgileniyor. Aile işletmesi olduğu için hem ortam sıcak hem de biz okul sonrası yanımıza gelen çocuklarımızla rahatlıkla ilgileniyoruz. Müşterilerin çocukları bizim çocukların oyuncaklarıyla oynuyor veya bisikletine biniyor. Bu da bence ortama sıcaklık katıyor.
(Söyleşi sürerken kafenin sahibi, Songül Hanım’ın eşi Hüseyin Bey masamıza geliyor. Songül Hanım’dan izin alarak kendisiyle söyleşiye devam ediyorum).
Z.Y. Hüseyin bey hoş geldiniz. Eşinizden biraz evvel ayağınızın kırılmasını ve pandemide gerçekleşen değişiklikler sürecini dinledik. Sizin kafenizle ilgili anlatmak istedikleriniz var mıydı?
H.K. Siz de kafemize hoşgeldiniz. Öncelikle kafemize gelenlere bakış açımızı anlatmak istiyorum. İrlandalı, Türk, İngiliz, Rum ve farklı yerlerden pek çok milleten konuğumuz oluyor. Bizim için farketmiyor, her gelen müşteriyi, misafirimiz olarak görüyoruz. Bu yakınlarda olan bir anımı anlatmak istiyorum. İngiliz ve İrlandalı bir çift geldi. Girne’ye nasıl gideceklerini ve nereleri gezeceklerini söylediler. Ben kendim gezdirmekten mutluluk duydum onları. Onlar da beni İngiltere’de misafir etmek istedikleri mesajını gönderdiler geçenlerde.
Z.Y. Bu Kıbrıs insanının misafirperverliğini gösteriyor bence. Buna benzer bir olay Rum tarafından gelen konuk yazara tavsiye ettiğim kuaför tarafından gerçekleştirildi. Kuaför de sizin gibi kendi arabasıyla konakladığı yere kadar götürdü yazarı.
H.K. Buraya gelip bilgi soran, neyi nereden alacağını, nereye gideceğini öğrenmek isteyen her konuğa yardımcı olmaya çalışıyorum. Çünkü buranın yabancısı olduklarını, ulaşımın onlar için rahat olmadığını ve neyin nereden alınacağı konusunda yer bilgisine sahip olmadıklarını biliyoruz.
Z.Y. Burası bir yerde sizin sosyal ortamınız gibi. Çevreden geçen herkesin size selam verdiğini, karşılıklı espriler yaptığınızı görüyoruz.
H.K. Dediğiniz gibi burası bizim sosyal ortamımız bir yerde. Her şeyin para olmadığını düşünüyoruz biz. Bazen oturup sohbet ettiğimiz konuklarımızla o kadar yakın oluyoruz ki, arkadaş ilişkisi içinde para istemek bile içimizden gelmiyor. Fiyatlarımız makul bulunuyor. Euro olarak ödeme yapacak olmaları bizim konuklarımızdan daha fazla ücret istememizi gerektirmiyor.
Z.Y.Eşinizle aranızdaki aroma rekabeti konusunda ne diyorsunuz?
H.B. Eşim benim öğrencim. Boynuz kulağı geçmezse zaten ben ona öğrenci demem zaten, beni geçmesi lazım. Rekabet yok aramızda.
Z.Y. Songül Hanım, Hüseyin bey bu güzel ortam ve sohbet için her ikinize de teşekkür ediyorum. Bu güzel aromalar arasında tekrar bir araya gelmek ve sohbet etmek dileğiyle.
Bu haber 852 defa okunmuştur

:

:

:

: