26.11.2024 tarihinde, İlim Üniversitesi’nde doktora dersime gittiğim sırada hocam, Yrd. Doç. Dr. Ahmet Münir Acuner’in “Okulumuzda şu an bir konferans var. İlgini çekebileceğini bildiğim için gidip bu konferansı dinlemeni ve konuyla ilgili notlar alıp bunları yazıya dökmeni istiyorum.” sözleriyle yazımın başlangıç noktasını anımsıyorum. Konferans salonuna gittiğim zaman, her zamanki normal konferanslardan bir tanesini dinleyeceğimi zannediyordum. Hiç de öyle olmadı. Konferans, konuşmacılarıyla, Psikoloji bölümü öğrencilerinin canlı performanslarıyla, video gösterimleriyle, öğrenci sunucuların güzel sunumlarıyla ve tabii ki orada bulunan katılımcıların meraklı ve dikkatli bakışlarıyla, sorularıyla muhteşem bir boyut kazanmıştı. Böylesine önemli bir konunun anlatımında görsellik, işitsellik ve duyuşsallık vardı.
Kadına Yönelik Şiddet ‘Tüm Dünyada’
Kadına yönelik şiddet, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir toplumsal sorun olarak karşımızda duruyor. Bu kritik meseleye dikkat çekmek amacıyla Kıbrıs İlim Üniversitesi’nde “Kadına Yönelik Şiddeti Önleme Farkındalık Günü” kapsamında anlamlı bir etkinlik düzenlendi. “Sessizliği Boz, Güçlü Ol, Kadınların Sesi Ol” sloganıyla gerçekleştirilen etkinlik, öğrenciler ve katılımcılar tarafından büyük ilgi gördü. Etkinlik, Öğr. Gör. Gizem Gülden ve Öğr. Gör. Seda Erdoğan Gedik’in koordinatörlüğünde ve ‘Psikoloji Kulübü’ iş birliği ile toplumsal farkındalık yaratma amacıyla düzenlendi. Açılış konuşmasını gerçekleştiren Prof. Dr. Sevil Albayrak, kadına yönelik şiddetin sadece bir bireyin değil; toplumun tümünün sorunu olduğunu vurguladı.
“Her Sessizlik Şiddeti Cesaretlendirir”
Etkinliğin ilk bölümünde Öğr. Gör. Gizem Gülden ve Öğr. Gör. Seda Erdoğan Gedik’in çarpıcı konuşmaları dikkat çekti. Katılımcılara, Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerinden yola çıkarak her üç kadından birinin hayatında en az bir kez şiddete maruz kaldığı hatırlatıldı. Konuşmalarda, kadına yönelik şiddetin yalnızca fiziksel darbeden ibaret olmadığı, aynı zamanda hayallerinin elinden alınması, bir kadının güven duygusunun yok edilmesi ve toplum vicdanının sağırlaşması olduğu vurgulandı.
“Şiddet, sessizlikle başlar.” diyen Öğr. Gör. Gizem Gülden, toplumda sıkça rastlanan “Bu bizim meselemiz değil” yaklaşımının aslında şiddeti normalleştirdiğine dikkat çekti. Öğr. Gör. Seda Erdoğan Gedik ise her gün binlerce kadının karanlık sokaklarda yaşadığı korkuyu dile getirdi ve “Bu kadın siz, anneniz, eşiniz ya da kızınız olabilir.” diyerek katılımcılara empati kurmaları için çağrıda bulundu.
Alanında Uzman İsimler Bilgilendirdi
Etkinliğin devamında Sosyal Hizmet Uzmanı Buse Erzeybek Şemi, avukatlar Aslı Murat ve Belkıs Şahinoğlu, kadına yönelik şiddetin farklı boyutlarını ele aldılar. Hukuki haklar, destek mekanizmaları ve toplumsal farkındalık üzerine yapılan konuşmalar katılımcılara önemli bilgiler sundu.
Herkese Çağrı: “Değişimin Sesi Olun!”
Etkinlikte yapılan konuşmalar, yalnızca farkındalık yaratmakla kalmayıp toplumsal sorumluluk bilincini artırmayı hedefledi. “Bugün duyduklarınızı dışarıya taşıyın.” diyen organizasyon ekibi, sessiz kalmanın şiddeti besleyen en büyük etken olduğunu hatırlattı. Katılımcılar, şiddet karşısında susmayacaklarına ve farkındalıkla değişimin bir parçası olacaklarına dair söz verdiler. Etkinlik, “Bir kişinin hayatını kurtarmak, bir dünyayı kurtarmaktır.” mesajıyla son buldu. Kadına yönelik şiddete karşı farkındalık yaratma amacıyla düzenlenen bu anlamlı etkinlik, sessizliğin değil; dayanışmanın gücünü ortaya koyarak topluma güçlü bir mesaj verdi. Kıbrıs İlim Üniversitesi, bu tür organizasyonlarla toplumsal bilincin artmasına katkı sağlamaya devam edecek.
İlgi Çeken Sözler
Psikoloji bölümü öğrencilerinin hazırlamış olduğu canlı performanslarda bu sözleri teker teker not aldım. Neden mi? Çünkü, öğrencilerimiz, yaşamları sonlandırılan kadınları temsil ederken, bu sözleri bizlere duyururken içim yandı, sessizleştim; onlara ses olmaya bir adım da ben atmak istedim. Heyecanlandım, üzüldüm, çaresizlik hissettim; kısacası o an karmaşık duygular içerisine girdim. Kadın olmanın bazen ne kadar güç olduğunu bir kez daha düşündüm.
“Ses olun.”
“Ses olun, sesimiz olun, şiddeti durdurun.”
“Kadınların hayallerine ses olun.”
Kızım için, annesiz kalan çocuklar için buradasınız.”
“Hayallerine koşan kadınlar için ses olun.”
“Şiddeti durdurun, bu son olsun.”
“Benim gibi düşünceleri yarım kalan kadınlar için buradasınız.”
“Kadın doğulmaz; kadın olunur.”
CEDAW ve İstanbul Sözleşmesi
Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW)
Birleşmiş Milletler (BM) düzeyindeki 9 temel insan hakları sözleşmesinden biri olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), bu sözleşmeler arasında özellikle kadınların insan haklarını ve toplumsal cinsiyet eşitliğini odağına alan tek sözleşmedir. Uluslararası kadın hakları yasası olarak da kabul edilen CEDAW, sözleşmeye taraf olan ülkelerde kadın haklarının güvence altına alınmasını ve geliştirilmesini hedefleyen en yararlı araçlardan biridir. Gerçek eşitliği hedefleyen CEDAW, sözleşmeyi imzalayan devletlerin kadınlara yönelik ayrımcılığın tüm biçimlerini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve toplumsal cinsiyete dayalı basmakalıp yargıları değiştirmek üzere taahhütlerde bulunmasını sağlar.
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi
Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi, diğer adıyla İstanbul Sözleşmesi kadınlara karşı şiddetle mücadelede en kapsamlı ve yeni sözleşmedir. Mayıs 2011’de İstanbul’da imzaya açılan sözleşme, 2014 yılında yürürlüğe girdi. Sözleşmenin ilk imzaya açıldığı sene, Türkiye sözleşmeyi çekincesiz imzaladı ve onayladı. Şu ana kadar 46 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan sözleşmeyi onaylayan ülke sayısı ise 32. Kadına yönelik her türlü şiddetin ve ev içi şiddetin önlenmesi, şiddet mağdurlarının korunması, suçların kovuşturulması, suçluların cezalandırılması ve son olarak, kadına karşı şiddet ile mücadele alanında bütüncül, eş güdümlü ve etkili iş birliği içeren politikaların hayata geçirilmesi sözleşmenin dayandığı dört temel ilkeyi oluşturuyor. Kadına yönelik şiddete karşı insan hakları temelli biz sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi, yalnızca cezalandırma ya da cezasızlığı ortadan kaldırma ile değil, kadınların korkmadan, güven içerisinde, şiddetten uzak ve ayrımcılığa uğramadan yaşamasına ve maruz bırakıldıkları şiddet için tazmin edilmelerine de olanak sağlıyor.
Bu konferansta çok şey öğrendim. İyi ki de oradaydım. Konferansın sonunda anladım ki şiddeti önleme ve danışma merkezleri kurulmalı, şiddet önleyici müdahale programları olmalı; böylece şiddet oluşmadan engellenmelidir.
Kaynak:
https://kadinininsanhaklari.org