CTP Genel Sekreteri Erkut Şahali’nin Ada TV’de yaptığı açıklama, herkesin kabul etmesi gereken gerçeği açık yüreklilikle ortaya koyuyor: “Kıbrıs’ta Türkiyesiz bir çözüm mümkün değildir…”
Bu sadece siyasal bir gerçeklik değil, aynı zamanda tarihsel, hukuksal ve coğrafi zorunluluğun bir yansımasıdır.
Kıbrıs meselesi, bölgesel dengeleri, uluslararası antlaşmaları ve iki halkın varlık mücadelesini doğrudan ilgilendiren bir konudur. Dolayısıyla Türkiye’yi dışlayarak, Ankara’yı yok sayarak bir çözüm arayışı, en hafif ifadeyle naifliktir; daha doğru ifadeyle ise gerçekle bağını koparmış bir hayaldir.
Şahali’nin de belirttiği gibi, herhangi bir çözümde atılacak imzalardan biri Türkiye’ye aittir.
Bu, sadece siyasi bir angajman değildir; 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmaları’nın, Türkiye’nin Kıbrıs Türk halkının güvenliğini garanti altına alma yükümlülüğünün ve 1974 Barış Harekâtı’nın tarihsel mirasıdır.
Türkiye, Kıbrıs Türkü’nün yalnız olmadığını tüm dünyaya göstermiş bir aktördür ve bugün de Doğu Akdeniz’de jeopolitik dengelerin vazgeçilmez bir unsurudur.
KKTC’de kimi siyasi çevrelerin zaman zaman “Türkiye’den bağımsız politika” söylemleri geliştirmesi, iç kamuoyuna mesaj verme arzusundan öteye geçemez.
Gerçek şu ki; dış politika, yalnızca idealist yaklaşımlarla değil, reel güç dengeleriyle yürütülür. Bu bağlamda, Türkiye’nin KKTC üzerindeki etkisini “vesayet” olarak nitelemek, Kıbrıs Türk halkının güvenlik kaygılarını ve uluslararası alandaki yalnızlığını görmezden gelmektir.
Ankara, Kıbrıs Türk halkının iradesine saygı duyar. Seçilen Cumhurbaşkanını muhatap alır, dinler, işbirliği yapar.
Ancak karşılıklı bu anlayışın temelinde ortak bir strateji, karşılıklı güven ve hedef birliği olması gerekir.
Kıbrıs Türk siyasetçileri, halkın özlemlerini ve hassasiyetlerini dikkate alarak, Türkiye ile uyumlu bir dış politika yürütmek zorundadır. Aksi takdirde, dünyaya açılma hayalleri hayal olmaktan öteye geçemez.
Türkiye sadece bir garantör değil, aynı zamanda KKTC’nin ekonomik, diplomatik ve güvenlik anlamında en büyük destekçisidir. Türkiye ile uyum içinde bir dış politika, Kıbrıs Türk halkının geleceği için en gerçekçi ve en güvenli yoldur.
Sonuç olarak, “Türkiyesiz yol alınamaz” sözü, bir tercih değil, bir zorunluluğun ifadesidir. Bu gerçekle yüzleşmek ve siyaset üretmek, hayal satan değil, çözüm getiren bir yaklaşımı beraberinde getirecektir. Kıbrıs Türk halkı, haklı davasını ancak güçlü ve tutarlı bir duruşla uluslararası topluma kabul ettirebilir. Bu da Türkiye ile omuz omuza bir mücadeleyle mümkündür. Bizden söylemesi…