KKTC yol ayrımında

KKTC cumhurbaşkanlığı seçimi çözüm tartışmalarını yeniden alevlendirdi. 19 Ekim’de sandık başına gidecek Kıbrıslı Türkler, yalnızca yeni bir cumhurbaşkanı seçmeyecek; aynı zamanda adanın geleceği için bir yanıt verecek. Türkiye’nin açık desteği, 2020 seçimlerinin gölgesi ve halkın çözüm beklentileri bu süreci daha da kritik kılıyor

KKTC cumhurbaşkanlığı seçimi çözüm tartışmalarını yeniden alevlendirdi. 19 Ekim’de sandık başına gidecek Kıbrıslı Türkler, yalnızca yeni bir cumhurbaşkanı seçmeyecek; aynı zamanda adanın geleceği için bir yanıt verecek. Türkiye’nin açık desteği, 2020 seçimlerinin gölgesi ve halkın çözüm beklentileri bu süreci daha da kritik kılıyor

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) halkı, 19 Ekim’de sandık başına gidiyor. Seçim, yalnızca yeni bir cumhurbaşkanını belirlemekle kalmayacak; adanın geleceğini şekillendirecek Kıbrıs müzakerelerinin yönünü de tayin edebilecek.
KKTC’de cumhurbaşkanlığı makamı, yürütme yetkisinden çok uluslararası diplomasideki rolü nedeniyle önem taşıyor. Cumhurbaşkanı, Türk tarafını Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde yürütülen çözüm müzakerelerinde temsil ediyor. Bu nedenle, seçim sonucu yalnızca Lefkoşa’da değil, Ankara, Atina, Brüksel ve New York’ta da dikkatle izleniyor.
İki aday, iki yol
Seçimin favori isimleri mevcut Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile ana muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) lideri Tufan Erhürman.
• Tatar, Türkiye’nin güçlü desteğini arkasına alarak federal çözüm modelinin artık tükendiğini savunuyor. Ona göre tek gerçekçi yol, KKTC’nin uluslararası alanda bağımsız bir devlet olarak tanınması. Bu çizgi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu kürsüsünden defalarca dile getirdiği “iki devletli çözüm” yaklaşımıyla birebir örtüşüyor.
• Erhürman ise farklı bir tutum sergiliyor. Türkiye ile çatışmaya girmemeye özen gösterse de, BM parametreleri çerçevesinde müzakerelerin yeniden başlaması gerektiğini vurguluyor. Erhürman’ın dört temel ilkesi var: Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliği, sonuç odaklı müzakere, geçmişte sağlanan yakınlaşmaların kabulü ve olası bir çöküşün bedelini yeniden Kıbrıslı Türklerin ödememesi.
Bu tablo, yıllardır ilk kez seçimi iki net çözüm vizyonunun yarışına dönüştürüyor.
Ankara’nın gölgesi
Resmen seçim kampanya döneminin, bir anlamda oy gününe geri sayımın başlandığı bu kritik aşamada kamuoyu yoklamalarında Erhürman’ın önde olduğu iddiaları var. Tatar tarafları aksi görüşü savunsa da, Cumhurbaşkanı Tatar’ın çözüm hedefi açısından Ankara ile uyum içinde olmadığını iddia ettiği CTP adayının seçilmesi durumunda nasıl gelişmeler olabileceğinden Erhürman’ın endişe etmesi gerektiğini söyledi mülakatımızda.
Gerçekten Erhürman lehine fark olsa da Ankara’nın kampanyaya daha güçlü dahil olması durumu değiştirebilir. Nitekim, seçim tarihi yaklaştıkca Türkiye’nin etkisi açıkça hissedilmeye başladı. Cumhur ittifakı bileşenleri AKP ve MHP’nin çok sayıda eski ve yeni milletvekili son günlerde adada Tatar’a destek veriyor. Adada iktidardaki partiler, özellikle büyük koalisyon ortağı Ulusal Birlik Partisi (UBP) içinde bazı sıkıntılara yol açsa da AKP’nin propoganda ekipleri Tatar için adada faaliyette.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları ise karmaşık mesajlar içeriyor. Katar dönüşü uçakta, Türkiye’nin garantör ülke sıfatıyla “özgür seçimlerle iş başına gelecek her liderle çalışacağını” ifade etti. Ancak BM Genel Kurulu kürsüsünde ve ABD Başkanı Donald Trump ile Beyaz Saray’daki görüşmesinin ardından, “iki devletli çözüm”den asla taviz verilmeyeceğini kesin bir dille yineledi.
Bu çelişkili mesajlar, birçok Kıbrıslı Türk’ün zihninde 2020 seçimlerinin travmasını yeniden canlandırıyor. O dönemde Türkiye’nin ağır müdahalesiyle seçim kampanyasının Tatar lehine, dönemin cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı aleyhine manipüle edildiği yönündeki yaygın kanaat hâlâ canlı.
Sokaktaki sesler
Seçim sürecine dair en çarpıcı gözlemler, diplomatlardan değil, kısa süre önce adada beş gün geçiren dokuz kişilik Türk gazeteci heyetinden geldi. Heyet, Tatar ve Erhürman’ın yanı sıra bağımsız aday Mehmet Hasgüler ile muhalefet liderleri Kudret Özersay (Halkın Partisi) ve Serdar Denktaş (Tam Parti) ile görüştü. Ancak asıl dikkat çekici bulgular, sokak röportajlarından çıktı.
• Kıbrıslı Türkler, veya atadan adalılar, kaybettikleri evleri, topraklarını ve federasyon umudunu anlattı. Onlar için çözüm, mülkiyet sorunlarının geride kalması, kimliğin ve hakların iadesiyle eş anlamlı.
• 1974 sonrası adaya yerleşenler ve onların çocukları ise vatandaşlık ve mülkiyet güvencesi arayışında. Çoğu için KKTC’nin tanınması, kalıcılıklarının tescili demek.
• Gençler ise, özellikle karma evlilikten doğanlar, haritalardan çok hareketliliği konuşuyor: Erasmus programına katılamamaktan, doğrudan uçuşların olmayışından ve gelecek umudunun yurt dışına bağlanmasından yakınıyor.
Gazeteciler, meslektaşlarıyla da temas kurdu. Türk ve Rum basın mensupları, sansür ve siyasi baskılardan şikâyet etmekte ortaklaştı. Ancak önemli bir engel öne çıktı: Türkiye kökenli gazetecilerin ya da anne-babasından biri Türkiye’den olan Kıbrıslı Türk gazetecilerin güneye geçişine izin verilmiyor. Bu uygulama, basın mensuplarını dahi etnik kökene göre ayırarak, diyalog kanallarını tıkıyor.
Zorluklar ve ihtimaller
Kıbrıs sorununu çözümsüz kılan engeller belli:
• Yılların yarattığı karşılıklı güvensizlik,
• Her iki tarafta da siyasetin daralan manevra alanı,
• Türkiye, Yunanistan, AB ve ABD gibi dış aktörlerin farklı çıkarları,
• Ve en önemlisi, statükonun belirli kesimler için konforlu bir düzen sunması.
Buna rağmen fırsatlar da mevcut:
• Erhürman’ın seçilmesi halinde müzakereler yeniden başlayabilir.
• BM bütçe kesintileri, tarafları ya ilerleme kaydetmeye ya da uluslararası ilgisizliğe razı olmaya zorlayabilir.
• Bölgedeki Gazze ve Ukrayna savaşları, Doğu Akdeniz’de istikrarın önemini artırıyor.
• Güven artırıcı önlemler — Maraş’ın eski sakinlerine açılması karşılığında Ercan’a doğrudan uçuşlar, Mağusa Limanı’nın uluslararası ticarete açılması — her iki tarafça da olumlu bir iklim yaratacak adımlar olarak görülüyor.
Müzeler adası mı, yeni sayfa mı?
Kıbrıs hâlâ, “konuşmaların yapıldığı ama konuşmaların sonuç vermediği” bir ada. Tatar’ın seçilmesi halinde bu tablo değişmeyecek. Erhürman’ın zaferi ise masaya dönüş için kapı aralayabilir — ama sadece Rum tarafının ve uluslararası toplumun bu farkı görmesi ve anlaması hâlinde.
Kıbrıslı Türkler için 19 Ekim seçimleri, yalnızca bir lider seçmek değil, aynı zamanda 2020’nin gölgesini aşıp aşamayacaklarına karar vermek anlamına geliyor. Sorunun cevabı, sandıktan çıkacak.

Bu haber 3 defa okunmuştur

:

:

:

: