Ben de istediğiniz kadar güzel miyim?

En güzel kızımız kim? Bir defa daha bedenlerin metalaştırılmasına çanak tutmaya hazırlanıyoruz. Yarışmaya başvurabilecek şekilde, medyanın kabul edilebilir adleddiği vücut ölçülerine sahip genç kızlarımız, tek tipleştirilmiş kadın bedenleri üzerinden yarıştırılıyor.

En güzel kızımız kim?
Bir defa daha bedenlerin metalaştırılmasına çanak tutmaya hazırlanıyoruz.
Yarışmaya başvurabilecek şekilde, medyanın kabul edilebilir adleddiği vücut ölçülerine sahip genç kızlarımız, tek tipleştirilmiş kadın bedenleri üzerinden yarıştırılıyor. Bu sayede biz tüketiciler de cinsel obje ve ticari meta kaynağı olan kadın bedenleri ile ilgili görüşlerimizi pekiştirerek büyütmeye devam edebiliyoruz(!)

Tüketim toplumuyuz. Üretimin her türünden, özellikle de bilginin üretiminden uzaklaşmış toplumsal yaşantımızda kitle kültürünü besleyerek tüketmeye devam ediyoruz.

Ne zaman tüketim toplumu olunur biliyor musunuz? Ruhun yerini beden almış, tutku dışlanmışsa tüketim toplumu olunur. Bedenlerimizin etrafını diyet, tedavi, arzu gibi medyatik söylencelerle sarmaya başladığımızda, reklamlarla kendimizi birer yatırım nesnesine dönüştürmeye başladığımızda tüketim toplumu olduk demektir. Kendi gerçeklerimiz gündemlerimizden düşer. Artık kitle olarak hareket etmeye başlarız. Çoğunluk için geçici olarak üretilmiş, tüketilmeye hazır öğeleri çok iyi bilir ve tanırız. Artık sorgulamadığı, araştırmadığı ve kendisine dayatılanları olduğu gibi kabul ettiği için radikal bir toplumsal muhalefet yaratamayız. Yaratmaya çalışanlarI da “marjinaller” olarak nitelendiririz.

Tüketim toplumundayız artık! Eleştirel bir kaygı taşımıyoruz. Ruhumuzla ve bedenimizle birer tüketim makinasına dönüştük. Standartlaştırılmış tüketim nesnelerinden oluşan dünyayla uyum içindeyiz. Büyük ölçüde fiziksel ve düşünsel olarak birbirine benzeyen, medyanın sanal dünyasındaki gibi konuşan, gülen, düşünen, giyinen bireyleriz. Varlığımızın anlamını bulmaya çalışmak, toplumla ilişkilerimizi bir dünya görüşü çerçevesinde temellendirmek önceliklerimiz büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. O kadar alıştırılmışız ki televizyondaki hayata, kendi yaşantılarımızdan daha yakınız artık o dünyaya.

Güzellik yarışmaları da, kitle kültürü ile tekrarlanan sürecin yeniden yapılandırılmasından başka bir şey değildir. Olunması gereken kadını(!), ya da özlenen kadın modelini(!) ortaya çıkarmak üzere tasarlanırlar. Güzellik yarışmasına katılan kadının güzelliği, bedenini örtmüş et ile ölçülür. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin vurgulandığı, kadını eksik nesne değil eşit özne olarak vurgulayan çağdaş bakış açısı ile desteklenmez güzellik yarışmaları. Kitle kültürü, kendisini yeniden ve yeniden yapılandırabileceği ortamını bu şekilde sürdürebilmektedir ve bu etkililiğini kaybetmek istemez.

Artık tüketim toplumu, yurttaşlık görevi olarak tüketimi kurumsallaştırmıştır. Etkin bir şekilde pompalanan kitle kültürü ile farkında olmadan kendimizi de tüketmeye pek meraklı hale geldik. Aksi taktirde toplum dışı kalma tehlikesiyle burun buruna kalabiliriz. Ne de olsa marjinal konuma düşmek istemeyen her birey çalışma piyasasına uygun bilgi ve beceri birikimini her an yenilemek, 'işin içinde olmak', giyim kuşamından genel kültürüne kadar her şeyine dikkat etmek zorundadır. Modern tüketici her birinden az da olsa her şeyi denemeli, hiçbir hazzı atlamamalıdır. Artık sözkonusu olan bireyin özel eğilimleri değil, tüketimi empoze eden kitle kültürünün motive ettiği saplantısal meraktır.

Kadın dediğin podyumda izlediğimiz kadındır. Cinsellik bile artık duygular ve tutukular üzerinden değil göstergeler üzerindendir. 'Kadının bedeni, reklamda görülen göstergeler gibi tek tipleştirilmiş ve izleyiciyi şartlandırmıştır. Kadını medyanın bize empoze ettiği şekilde görmek isteriz. Öyle değilse kadın bile kabul edilmez çoğu zaman. Bu kriterleri tutturabilmiş kadınların hangisinin en çok tutturabildiği de işte bu yarışmalar ile cevabını bulmaya devam ederek yeniden ve yeniden üretilir.
***
Ne kadar acıdır ki, bunu yine kadınlar normalleştiriyor. Bunu yine kadın eliyle ve kadın bedeniyle yapıyoruz. Çok iyi biliyoruz ki, “kadını kemiren yine kadındır” fikri çoğu kez vurgulanır ve ne acıdır ki kabul görür bu ülkede.
Çok garip değil mi?
Bu haber 239 defa okunmuştur

:

:

:

: