Evde yeriniz yoksa misafir davet etmeyin!
Çarşamba günü telefon çaldığında; Cumhurbaşkanlığı’ndan aradıklarını, Perşembe günü saat 09:00’daki Star Kıbrıs yazarları ile yapacağınız kahvaltıya kaç kişinin geleceğini sordular.
Bir şeyden haberim yoktu; sonradan ortaya çıktı ki, hiç kimsenin haberi yok. Arkadaşlarımızı Mehmet Davulcu aradı, organizasyon yapıldı ve katılmayacağımı söyledim. Çünkü; içinde yeme-içme olan toplantılarla aram yok ve hiç olmadı.
Davet eden makamın Cumhurbaşkanı olmasına Davulcu’nun ısrarı da eklenince kalkıp geldim ve görevli polis, 33 yıldır âşinası olduğum “Sarayın avlusuna arabamla giremeyeceğimi” söyledi.
Davetli olduğumuzu anlattığımda; “Kahvaltıya mı geldin” dedi, “Evet” cevabının ardından “Arabanı başka yere koyacaksın” diye ekledi.
Bomboş park yerini gösterip, “Daracık yol bırakmışsınız, geri geri çıkmam zor olacak. İçeriden dönüp gideyim” dedim, ona da izin verilmedi ve bana, daveti reddetmekten başka tercih hakkı kalmamıştı.
1) Oraya randevu isteyerek gelmemiştim, zât-ı devletleri davet etmişti.
2) Cumhurbaşkanı misafiri, adı üstünde, “Cumhurbaşkanı misafiridir.” Ona, “Aracını
nereye koyarsan koy” diyemezsiniz. Derseniz, evinizde yer olmadığı ortaya çıkar.
3) Eviniz dar ise, kimseyi davet etmezsiniz. Ediyorsanız, tedbir alacaksınız. Almazsanız, geri geri giderken, el kol hareketleri ile ‘lutfedip (!)’ “Gelebilirsin” demek işe yaramazdı.
3) Mesele güvenlik ise; güvenmediğiniz insanların o kapıda işi nedir, neden davet ettiniz?
4) “Yine de” Kendinizce haklı olabilirsiniz (!). Ama bu mesleğin de bir onuru vardı.
5) “Arabanı nereye koyarsan koy da gel kahvaltı yap” tavrını reddederdi!
Onu yaptım.
Meclis’ten canlı yorum yayını
Gündem dışı:
> Dışişleri bakanı Hüseyin Özgürgün: 'Hristofyas'ın sözleri Kıbrıs Türk halkına kabul edilmez bir hakarettir. özür dilemelidir...' buyurmuş…
< Dışişleri bakanı Hüseyin Özgürgün: Olmayacak duaya 'AMİN' demiş.
> ABD Başkanı Barack Obama, 7-18 Aralık'ta Danimarka'nın başkenti Kopenhag'da düzenlenen iklim zirvesinin büyük başarısızlığı üzerinde dünya uzmanlarının hayal kırıklığının haklı olduğunu itiraf etmiş.
< ABD BaŞkanı Barack Obama, 'Uzmanların endişelerinde haklı çıkması için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz' demiş.
Gündem İÇİ:
> CTP'nin Lefkoşa milletvekili Sonay Adem fena gürlemiş: 'Her perşembe aynı manzara.. UBP meclisi çalıştırıp çalıştırmayacağına karar versin biz de ona göre strateji belirleyeceğiz'
< CTP'nin Lefkoşa milletvekili Sonay Adem'in hangi stratejiden bahsettiği anlaşılamamıştır. Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer olsa balığa gider. Asıl kendisi Perşembe günleri ne yapacağını açıklasa da öğrensek! (Balık avlamayı Ferdi öğretmezse sevabına yardım ederim.)
> ÖRP İskele Milletvekili Mustafa Gökmen, köy kadın kurslarıyla ilgili konuşmasını Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı Kemal Dürüst salonda olmadığı için Meclis Başkan Yardımcısı Mustafa Yektaoğlu'na dönerek yapmak istemiş ama anında reddedilmiş.
< Başkan haklı… Bakalım Başbakan Eroğlu Mustafa Yektaoğlu'nu Eğitim Bakanı yapar mı?
> UBP Lefkoşa Milletvekili Ali Çetin Amcaoğlu: 'Bakanlarımız Başbakan Eroğlu'nu Ankara'ya uğurlamak için Ercan'a gitti ama bundan sonrası için önlem alacağız' diyerek vaziyeti idare etmeye çalışmış.
< Bu da kabul olmayacak duaya ‘AMİN...’Üstelik Sonay Adem'in merakının giderildiğini de sanmıyorum.
> Meclis Başkan Yardımcısı Mustafa Yektaoğlu da boş bulunup, 'Bakanlarımızın tüzüğe uymalarını ve sözlü sorular olduğu zaman cevap verebilmek için genel kurulda bulunmasını talep ediyorum' buyurmuş.
< Ne münasebet… Mustafa Yektaoğlu 'Talep eder kurtulurum. İsteyenin bir yüzü kara…' demiş
> DP İskele Milletvekili Ejder Aslanbaba, vatandaşlık sorunlarının aileleri böldüğünü belirterek, yıllardır KKTC'de yaşayanların bir an önce vatandaş
yapılmasını istemiş…
< Hayır efendim… DP İskele Milletvekili Ejder Aslanbaba akıntıya kürek çekmiş…
> Bu Aslanbaba'dan kurtuluş yok. Muhterem bu sefer de demiş ki; 'Madem AB her şeyimize karışıyor, AB gelsin bu insanları birleştirsin!'
< Bu da ham hayâl… (İşin içinde bizi bölme, yani fesatlık olmadığına göre) AB asla ve kat-a karışmaz.
> TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı; “UBP ve DP ya Sarayönü'nde söylediklerini Brüksel'de de söylesin; ya da Brüksel'de söylediklerini Sarayönü'nde de söylesin' buyurmuşlar!
< Özellikle birinci fasıl olabilemez… Çünkü faydasızdır, (Türkiye'ye sövmeyeceklerinden) UBP ve DP'nin
dilinden Brüksel'dekiler anlamaz.
>SON SÖZ<: Meclis'ten naklen yayınımız sona ermiştir.
Lütfen bu sayfayı Bir dahaki toplantıya kadar okumaya devam edin!
Duyan be buba?
- Duyan be buba?
- Sen ağnat da duyarım guzum.
- Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas, Beşparmaklar'daki bayrağımızı önce 'Hilkat garibesine!' benzetmişti ya...
- Eeee ne olmuş, şeytan azapta gerek....
- Şimdi de bayrağımızın 'ruhlarındaki çizik olduğunu' yumurtlamış.
- Hristofiyas’a şuradan telefon et ve de ki; “Şeytanın azap çekmeye devam etmesi gayet normâl. Ancak; bu marazın ilacını Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat biliyor. Formülünü de yan tarafta bir yerlerde açıkladı zaten. Okursa kurtulma ihtimâlin (Çok az da olsa) vardır!”
TEBESSÜM
Yalnız başına sıkılır!
Ahmet Haşim, keyfi yerinde olduğu zaman güzel espriler yapabilecek zekâ ve zarafete sahip bir entelektüeldi. Bunun çok örnekleri görülmüştür. Çağdaşı, yazar ve şair Sahabettin Süleyman kendisine bir gün “Haşim, biliyor musun, birkaç gündür kafamda önemli bir fikir saklıyorum” dediğinde, Ahmet Haşim de fikrini açıklamış; “Aman, onu daha fazla tutma! Zavallı tek başına kim bilir nasıl sıkılır.”