Rum basını; bu ay yapılacak yoğunlaştırılmış görüşmelerin belirleyici aşama olmadığını BM’nin de bildiğini, bunun için de mini-Bürgenstock ya da Camp David şartlarını yaratmaya çalıştığını ileri sürdü.
“Birleşmiş Milletlerin, prosedürün belirleyici aşaması olmadığının bilincinde olmakla birlikte, ocak ayında yapılacak yoğunlaştırılmış görüşmelerde bir mini-Bürgenstock şartlarını yaratmaya çalıştığı” ileri sürüldü.
Fileleftheros Gazetesi; “Mini-Bürgenstock Planlıyorlar... Çok Daha Serbest Esnek Müzakereler İçin Ortam Şekillendirmeye Yönelik Sahne” başlıklı haberinde bunun, (KKTC’de yapılacak cumhurbaşkanlığı) “seçimlerinin ardından Kıbrıs doğrudan müzakereler prosedürüne ve Talat’ın cumhurbaşkanlığı adaylığına mümkün olduğunca ivme katmaya yönelik büyük çabanın öncesinde BM’nin bir ara tavır ortaya koyma çabası olduğunu” yazdı.
Camp David tipi sahne
Gazeteye göre “yoğunlaştırılmış müzakerelere ev sahipliği yapacak olan Genel Sekreter’in Özel Temsilcisi’nin evinde yapılan düzenlemelerden, Bürgenctock’taki gibi, Camp David tipi bir sahne ve ortama sıcak bakıldığı anlaşılıyor.” Gazete “diplomatik bir kaynağın, böyle bir pratiğin yalnız yoğunlaştırılmış müzakereleri değil; müzakerelerin ‘çok daha esnek’ ve ‘çok daha uzlaşıcı’ olması için uygun ortamın şekillendirilmesini hedeflediğini söylediğini” yazdı, şöyle devam etti:
“Müzakere grubunun küçük bir oluşum (tarafların her birinden ikişer ve BM’den de bir, yani; Hristofyas, Yakovu, Talat, Nami ve Downer) olması ve görüşme salonunda tutanak tutmakla görevli memur olmayacak olması ‘yıl sonu’ şartlarıyla ve çok daha serbest bir müzakereye yönelik planlamaları güçlendiriyor. Şu anda böyle bir oyun olamayacağının bilinmesine rağmen...
Her şey yönetim için
Bütün çabaların ‘Yönetim’ başlığı üzerinde yoğunlaştığı ortadadır. ‘Ekonomi’ ve ‘AB’ konuları bile büyük başlık olan Yönetim’in uzman konularıdır. Rum tarafı bir devlete sahipken, Türk tarafı bir devlete sahip olmayı önüne hedef olarak koymuşken; vermesi gerekenin kim olduğu aşikardır. Doğrudan müzakereler prosedürü yaklaşık 12 aydır Yönetim konularına çakılıp kaldı ve dikenli olarak addedilen konuları geride bıraktı. Türk tarafı ‘Toprak’, ‘Güvenlik’ ve ‘Yerleşikler’ konusunu konuşmaktan kaçınıyor.
Karşılıklı fikirler sunulacak
Yoğunlaştırılmış görüşmelerin 11, 12, 13 Ocak’ta yapılacak ilk aşamasında karşılıklı olarak fikirler sunulacak. Edindiğimiz bilgilere göre Türk tarafı bir dizi meselede, bir dizi konuda Rum tarafının nabzını tuttu. Talat ve Nami; Ocak ayındaki yoğunlaştırılmış müzakerelerin gündeminde bulunan üç başlıkta (Yönetim, Ekonomi ve AB konuları) al-verin başlaması için Başkan Hristofyas’ın rızasını almaya çalıştı. Bu olasılık reddedildi. Üstüne üstlük Rum tarafınca, bütün başlıklar masada olmadığına göre böyle bir prosedürün başlayamayacağı belirtildi.
Türk tarafı nabız yokladı
Türk tarafı, bu tutumdan bağımsız olarak, nabız yoklamalar aracılığıyla bu tür bir müzakereyi ileri götürmeye çalıştı. Öğrendiğimize göre Türk tarafı yine nabız yoklamalar aracılığıyla, diğer şeyler yanında; örneğin, Kıbrıslı Türklerin merkezi hükümetin bakanlar kuruluna katılımlarının artırılmasının kabul edilmesi halinde kendilerinin de; geriye kalan yetkilerin oluşturucu devletçiklere değil merkezi hükümete ait olması ilkesini kabul edebilecekleri konusunu ortaya koydu. Oluşturucu devletçiklerin uluslar arası anlaşmalar yapması konusunda da nabız yoklamalar gerçekleşti.”
Türkler birincil hukukta ısrar ediyor
Aynı gazete “AB: Kıbrıslı Türkler Birincil Hukukta Israr Ediyor... Pazartesi Günü AB Konularının Görüşülmesine Başlanıyor” başlığıyla yansıttığı haberinde Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Rum Yönetimi Başkanı Dimitris Hristofyas’ın önümüzdeki Pazartesi günü öğleden sonra 2010’daki ilk görüşmelerini gerçekleştireceklerini, görüşmelerinin gündem konusunun ise Avrupa Konuları başlığı olduğunu haber verdi.
Gazete edindiği bilgilere dayanarak, bu başlıkla ilgili bir ilerleme kaydedilmiş olmasına rağmen Türk tarafının, her türlü uzlaşıya engel olan bir ana mesele ortaya koyduğunu savundu, şunları yazdı:
“Kıbrıs Türk tarafı üzerinde uzlaşılacak olası (müktesebattan) sapmaların ve çözüm çerçevesinin Avrupa Birliği’nin Birincil Hukuku’na dahil olmasını istiyor. Türk tarafı şu iki unsurdan cesaret alarak; Annan planı zamanından beri var olan bu tutumunda ısrar ediyor:
Çek Cumhuriyeti’yle ilgili muafiyet
1-AB’nin aldığı iki, İrlanda ve Çek Cumhuriyeti’yle ilgili muafiyet kararına atıfta bulunarak,
2-Komisyon memurlarının, böyle bir hareketin ancak başarılı olabileceği konusunda cesaretlendirmesinden. Yani, Kıbrıs sorunundaki bir anlaşma Birincil Hukuk olabilir.
AB’yle ilgili konuda varılan görüş birlikleri yeterli ve devletin işleyişiyle ilgilidir. Aynı zamanda, Kıbrıs’ın AB organlarına etkin katılımıyla bağlantılı meselelerde zorluklar olduğu da açıktır. Bu başlık, şu veya bu şekilde, 11, 12, 13 ve 18, 19, 20 Ocak’ta yapılacak yoğunlaştırılmış görüşmelerde ele alınacak.”
Yanız dostluk yeterli değil
ALİTHİA “Dostluğun Başarısızlığı.. Hristofyas ve Talat Çözümden Yeniden Seçilmeye” başlıklı haberinde herkesin dikkatini yoğunlaştırdığı ocak ayındaki yoğunlaştırılmış müzakereler kartının, KKTC’de yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri nedeniyle peşinen yanmış göründüğünü savundu.
Gazete KKTC Cumhurbaşkanlığı’ndan Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın gitmesi ve yerine Mehmet Ali Talat’ın gelmesinin Rum toplumu içerisinde çözüm yönünde yeni beklentiler yarattığını, Rum Yönetimi Başkanlığı’na (gazetenin ifadesiyle) “Talat’ın yoldaşı”, Marksist, Leninist, yani Komünist cepheden gelen Hristofyas’ın gelmesinin de bu beklentileri kızıştırdığını yazdı, özetle şunları ekledi:
İkisi de biliyor ama
“Ancak her ikisi de yalnızca dostluğun bu sorunları çözmeye yetmeyeceğini biliyor ama itiraf etmiyordu. Zamanın geçmesiyle onlar da vatandaşlar da; gerçeklerin ne kadar zor olduğunu gördü ve çabalarının başarısızlığını haklı gösterecek siyasi manevralara başladılar. Buna paralel olarak aslında, yalnızca dostluğun bu ölçüdeki sorunları çözmeye yetmeyeceğine kani olduktan sonra da, hedeflerinin Kıbrıs sorununun çözümü olmadığı ortaya çıktı ve şimdi yeniden seçilmeleri konusunda birbirlerine yardım etmeye çalışıyorlar.
Talat’ın yeniden seçilmesi çin
DİKO ve EDEK yetkilileri Hristofyas’ı, bu dönemde yoğunlaştırılmış görüşmeleri Talat’ın yeniden seçilmesine yardımcı olmak için kabul etmekle suçluyor. Bir yandan da Hristofyas, AKEL aracılığıyla, sözler ve taahhütler dağıtarak, kendisini başkanlığa taşıyan partilerle olan ilişkilerini güçlendirerek; 2013’te yeniden Başkanlığa seçilmek niyetini ortaya koymaya başladı.
Hristofyas’ın, sorumluluğu öteki tarafın kısır ve uzlaşmaz tavrına atarak, ortaklarına verdiği taahhütler; yine onların (parti yetkililerinin) açıkladığı üzere, yoğunlaştırılmış görüşmelerin ve Kıbrıs müzakerelerinin çöküşe doğru gittiği yolundadır.