Hoş bulduk efendim tezahürat gerekmez ama ‘hayır’ diyeceğim

Tebdil-i mekânda ferahlık vardır diyen ecdadımıza rahmetler olsun. Gerçekten de bir hafta gittim ve bir feraha erdim ki; anlatmaya ne zaman yeter, ne kelime dağarcığım...

Tebdil-i mekânda ferahlık vardır diyen ecdadımıza rahmetler olsun. Gerçekten de bir hafta gittim ve bir feraha erdim ki; anlatmaya ne zaman yeter, ne kelime dağarcığım...
Ama sonuç ne olursa olsun, tilkinin kürkçü dükkânı gibi ben de masamın başına döndüm ve huzurlarınızdayım; nasılsınız efendim? Allah sağlık ve huzur versin hepinize.
Bu duaya cân-ı gönülden bir “AAAAAAMİN!” çektikten sonra gel gelelim Efkaf’ın suyunu kimin kestiğine...
Böyüklerimiz Meclis-i Meb’usan’da “Eeeey ahali, sen bu işlerden anlamazsın, onun için ananın ak sütü gibi hakkın olan referendumu elinden alayım mı” referandumu yapmaya karar vermiş bulunduğuna göre, suyu kesen, en azından vanayı saklayan bellidir.
Kendileri çokcana akıllı, onları seçenlerin kafasında çatlak olduğundan (!) anlamayacağımızı
sanıyor ve birkaç maddenin arasına “Sen beceremezsin, onun için hakkın ı bana devret”
demeye hazırlanıyorlar ve TDP Başkanı Mehmet Çakıcı’dan başka Gastamonulular gibi “Biz bu golü saymeyoooooz” diye bağrıp çağıran da yok. O da, adeti üzre her şeye karşıu çıkma alışkanlığındandır. Yanına Şener Elcil gibi tescilli bir Türk düşmanını ve İzzet İzcan’ı aldıktan sonra, doğru söylese de inanacak kimseyi bulamaz.
“Ama bu sefer eğri gemi doğru sefer” gerçek olacak gibi görünüyor.
Çünkü; Anayasa’da değişecek, ya da değişmesi gereken veya böyüklerimizin değişmesini istediği maddelerin arasında gerçekten ihtiyaç olanlar da bulunabilir.
Ama beni hiç alâkadar yapmıyor.
Çünkü “Referandum hakkını bana ver” diyenler baltayı bu sefer çelik kütlesine denk getirmiş bulunmaktadır. Yani, teklifi gabul buyurmuyoz.
SON SÖZ: 9999999999999999999999999 tane gerçekten değişmesi gerekenin arasında “Sen ahmaksın onun için hakkını bana ver” maddesi oldukça, hepsine birden hayır diyeceğim.
Alın da gaçan mı?

 

Güle güle Emir ama bu yaş haddi ne demek ki?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 




Hem de bu meslekte ve her kademesine alın teri dökerek geçen 36 yıl dile kolay...
Ve bu 36 yılın 33’ünün nasıl geçtiğini biliyorum.
Elimizde teyplerle habere koştuğumuz, haberciliği habercilik gibi yaptığımız günler daha dün gibi.
Vaktini dolduranın yerini başkasına bırakması kuralların belki en güzeli
Sana “Güle güle Emir, bundan sonraki hayatın da dolu dolu ve huzur içinde geçsin” derken duygulanmamak elde değil ama bir meseleyi anlayamadım.
Bu “Yaş haddi” dedikleri nedir ki ondan emekli oldun Emir?
“Artık işe yaramaz” mı demek istiyorlar, yoksa “Biraz da kendine yaşa” mı?
Daha genciz yahu, bunu bile bile “İşe yaramazsın” diyemezler, her hâlde ikinci olmalı ama bu da yakışmadı...
Bu meslekte emeklilik mi olurmuş?

 

 

 

 

 






 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


 

 

Duyan be buba?

 

 


 

 



- Duyan be buba?
- Sen aðnat da duyarım guzum.
- Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu UBP milletvekillerine “Tek adayın etrafında birleşin” diye telkinde bulunmuş ama İrsen Küçük ile Ahmet Kâşif şimdiden ve resmen başvurmuş. Sırada İlkay Kâmil, Hasan Taçoy ve Hüseyin Özgür-gün de varmış. Başkaları da sürpriz yapabilirmiş.
- Şuradan UBP’ye telefon et ve de ki; “İrsen ağabey 5 ilçeden de oy alır ama Kâşif Gazimağusa’yı siler süpürür, diğerlerinden de eli boş dönmez. Taçoy bunca yıllık Lefkoşa ilçe başkanı onun da kalesi var ama diğer ilçelerde de boş değil. Kâmil de her ilçede sevilir ama merkezi Girne’dir. Sizin anlayacağınız Allah’tan Lefkoşa delegesi hattâ UBP delegesi değilim, olmadığım hâlde şaştım kaldım.”

 

 

 

 

 

 

 

 




 

 

Düşündüren TEBESSÜM

Herkes hanesinde
olandan ikram eder


 

 




Yavuz Sultan Selim han zamanında, İran şahı kıymetli mücevherlerle süslü bir sandık hediye gönderiyor. Sandık açılıyor. İçinden çeşit çeşit değerli taşlar, kıymetli atlas, kadife kumaşlar çıkıyor. Fakat bir de pis bir koku yayılıyor. Dehşet bir koku, herkes burnunu tıkıyor.
Neyse en alttaki bohçadan insan pisliği çıkıyor..
Yani Osmanlıya korkunç bir hakaret!
Cihan padişahı emir veriyor,
- Herkes düşünsün, buna ince bir şekilde cevap vermemiz gerekir;
Ama cihan padişahı yine çözümü kendisi buluyor.
Aynı şekilde değerli mücevher ve kumaşlarla süslü bir sandık hazırlatıyor. İçine o zamanın imal edilen gül kokulu en nadide lokumlardan bir kutu hazırlatıyor, en altına da küçük bir pusula ile bir satır yazı. Gönderiyor.
Şah sandığı açıyor. Açtıkça güzel bir koku ve en altta bir kutu lokum. Anlam veremiyorlar tabii. Bizim elçi yiyor önce, sonra oradakilere ikram ediyor. Kutunun içindeki pusulayı Şah okuyor:
- Sana kızmıyorum. Çünkü; herkes muhatabına hanesinde en çok bulunandan ikram eder!

 




Bu haber 204 defa okunmuştur

:

:

:

: