Tartışacak yeni bir şey daha buldular

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs müzakerelerine ilişkin hazırlayarak Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporuna Rum siyasilerden gelen tepkiler sürüyor.

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs müzakerelerine ilişkin hazırlayarak Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporuna Rum siyasilerden gelen tepkiler sürüyor.

BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un Kıbrıs müzakerelerine ilişkin hazırlayarak Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporuna Rum siyasilerden gelen olumlu ce olumsuz tepkiler sürüyor. Olumlu tepki sadece AKEL’den.
Rum basını; DİSİ ve DİKO’dan Ban’ın raporuna ilişkin açıklamalar geldiğini, AKEL’den ise bu partilerin açıklamalarına yanıt verildiğini yazdı.
Alithia Gazetesi, hükümetin iki ortağı DİKO ve AKEL’den Ban’ın raporuna ilişkin birbirine zıt değerlendirmeler geldiğini, ancak her iki partinin raporda yer alan takvimler unsuru konusunda ortak noktada buluştuklarını belirtti.

DENGELİ DEĞİL EVE ENDİŞE VERİCİ

Habere göre, DİKO Basın Sözcüsü Fotis Fotiu açıklamasında, Ban’ın raporunun dengeli olmadığını ve endişe verici ifadeler içerdiğini ifade ederek Genel Sekreter Ban’ın tarafsız olması gerektiğini savundu.
Raporda, 2010 yılı sonunun takvim olarak empoze edilme çabası tespit ettiklerini ileri süren Fotiu, DİKO olarak boğucu takvimleri ne de hakemliği kabul etmelerinin söz konusu olmadığını vurguladı.

RAPOR GENEL HATLARIYLA DENGELİ

Öte yandan AKEL Merkez Komite üyesi Hristos Hristofidis, Ban’ın raporunun genel hatlarıyla dengeli olduğu görüşünü ortaya koydu.
Hristofidis ayrıca, müzakerelerin gerçekleştirildiği zemin üzerinde uzlaşı bulunduğunu, bu sebeple boğucu takvimlerin olmasının söz konusu olamayacağını sözlerine ekledi.

RAPOR HEM OLUMLU HEM OLUMSUZ

Diğer yandan, ana muhalefet partisi DİSİ Başkanı Nikos Anastasiadis de yaptığı açıklamada, Ban’ın raporunda hem olumlu hem olumsuz unsurlar bulunduğunu belirtti.
Habere göre Anastasiadis, Ban’ın raporunda müzakerelerin 23 Mayıs ve 1 Haziran ortak açıklamaları temelinde devam etmesi gerektiğini belirtmesinin olumlu olduğunu, ancak raporda Türkiye’yi suçsuz gösteren ifadeler yer alması ve 2010 yılının çözüm için takvim gibi sunulmasının olumsuz unsurlar olduğunu savundu.
Anastasiadis ayrıca, Ban Ki Moon’un Türkiye ziyareti sırasında yaptığı konuşmada Kıbrıs sorununu uluslararası toplumun karşılaştığı en uzun süreli sorunlardan biri olarak nitelendirmesine atıfta bulundu ve gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin son kararları gerekse Doğrudan Ticaret Tüzüğü’ne ilişkin gelişmeler de göz önüne alındığında, zamanın Kıbrıs sorununun çözümü lehine işlemediğinin görülmesi gerektiğini ifade etti.

DAHA AZ MWEKWZLİ ÇÖZÜM İSTİYOR

Öte yandan Anastasiadis, Politis gazetesine verdiği röportajda, Kıbrıs sorunundaki gelişmeler ve Rum Ulusal Konseyi toplantısı gibi pek çok konuda açıklamada bulunurken, DİSİ olarak Kıbrıs sorununun çözümü için sundukları modeli açıkladı.
Anastasiadis röportajında, Ulusal Konsey’e sundukları öneride, DİSİ olarak tek egemenliği, vatandaşlığı ve uluslararası temsiliyeti sağlayan tek bir devlet modelini benimsediklerini, ancak merkezi hükümetin yetkilerinin öngörüldüğü gibi çok fazla olmasını desteklemediklerini açıkladı.
Merkezi hükümetin yetkilerinin çok fazla olması durumunda çözümün uygulanmasında sorunlar yaşanacağını ve insanların günlük hayatlarının etkileneceğini savunan Anastasiadis, merkezi hükümetin yetkileri ne kadar çok olursa Kıbrıslı Türklerin katılımının da o kadar çok olacağı, Kıbrıslı Türklerin katılım oranı arttıkça sorunların da artacağını iddia etti.

TÜRKİYE’NİN ETKİLEME POLİTİKASI

Anastasiadis söyleşisinde, Ulusal Konsey’de hakim olan düşüncenin, Türkiye’nin bir “etkileme politikası” izlediği yönünde olduğunu, ancak kendisinin bu görüşe katılmadığını, Türkiye’nin politika yaptığını ancak kendilerinin bunu “etkileme politikası” olarak algılamak istediklerini savundu.
BM Genel Sekreteri Ban’ın raporunda da görüldüğü üzere 2010 yılının bir takvim olarak ortaya konulduğunu ve uluslararası alanda Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün gündeme getirildiğini belirten Anastasiadis, Hristofyas hükümetine sert eleştirilerde bulunarak, özellikle İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın “müzakerelerde olmasının iyi değerlendirilemediği, zamanın boşa harcandığı” görüşünü kaydetti sürdü.



Bu haber 135 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER