Bayramı Kıbrıs’ta geçiren binlerce kişiden biriydim. Bayram öncesi geldiğim adada, hem bayramı geçirdim hem de uzun zamandır görmediğim bir eğlence yoğunluğuna tanık oldum. Londra’da yaşayanlar için, adaya adım attığımız andan itibaren güneşli, yaz günlerinden kalmış sıcacık, kemiklerimizi ısıtan hava, bulunmaz bir nimet…
Atkılar, hırkalarla bindiğim uçaktan gece de olsa ılık bir havaya adım atmak, inanılacak gibi değildi. Bayramın ilk müjdesi bu. Sonra mı? Masmavi deniz ve gökyüzü, adeta zamanı durdururcasına işleyen gündelik takvim, insanların gayesizce oradan oraya koşturması, ağır çekim gibi geçen günler, bana Londra’yı unutturmaya yetti de arttı bile. Daha önce de bir bayram buradaydım. Ancak böylesine bir eğlence dünyasını hatırlamıyorum o günlerden. Birbiri ardına açılan beş yıldızlı oteller, premiumları, gece kulüpleri, gelen kaliteli sanatçıların çektiği izleyici kitlesi, hepsi bu bayramda tavan mı yaptı ne? İstanbul’dan bindiğim uçakta birkaç tanınmış sanatçıyla birlikte adaya geldik. Ertesi günü Girne’de çarşıda birkaç saatlik yürüyüşte gördüğüm tanıdık simalar, otel bahçelerinde oturan bildik yüzler, restoran, dükkanlardaki ünlü isimler bu bayramın Kıbrıs’a geldiğinin işaretiydi. Sanatçıların çoğunu ya Londra’da, ya da yaz tatillerimi geçirdiğim Bodrum’da izledim bugüne kadar. Hemen hemen konserine gitmediğim sanatçı kalmadı desem yeridir. Eğlence ortamlarını az çok bilirim. Ne yalan söyleyeyim, buradaki gibisini görmedim. Yazdan kalma gecelerde açık hava konserlerinin tadına doyum yoktu doğrusu. Birkaç konseri izleme fırsatım oldu burada. Ajda Pekkan’ından, Diva Explosion’a, Serdar Ortaç’tan Mass Ensemble’ye kadar, daha çok Batı müziği ağırlıklı sanatçıların bayram eğlencelerine renk katışını hem izledim, eğlendim hem de etrafı gözlemledim. Diva Explosion’un konserine mest oldum dersem yalan olmaz. Birbiri ardına sahneye gelen yaşı 50, 60’ların üzerindeki şarkıcıların 1980, 1990’ların disko müziklerine dönüşü, gerçekten çok hoştu. Ancak seyircilerin onlara katılmayışına şaşırdım biraz. “I’ve got the power” gibi dillerden düşmeyen parçayı duymayan olamazdı herhalde. Diğer hareketli parçalar da bir zamanların gençleri yerinde oynatan şarkılarıydı. Ya konseri izlemeye gelenler bu şarkılara yabancıydı veya katılmak istemiyordu. Las Vegas gazinolarının vazgeçilmez isimleri, Kıbrıs’a gelmişti gelmesine ancak Kıbrıs izleyicisi sanki onlara yabancıydı. Ben böyle hissettim. CC Paneston, Theatea Theresa Austine, Robin Jackson Harrell tam kelimeyle müthiştiler. Yabancılar böyle de bizim yerli sanatçılarımız nasıldı ? Bir Ajda Pekkan… Tek kelime muazzamdı. İki saat sahnede ayak basmadığı yer kalmadı. Birkaç gece sonra aynı yerde sahne alan Serdar Ortaç ise kalabalığı coşturmasını bildi. Anladığım kadarıyla Ortaç, Kuzey Kıbrıs’a abone olmuş son aylarda. Zaten Türkiye’nin tüm ünlü isimleri, artık burada sahne alıyor. Antalya’daki turistik tesislerle sanki dönüşümlü çalışıyorlar. Çıktıkları sahne ise Londra’da izlediğim on binlerin katıldığı konserlerin sahnesinden hiç aşağı kalmayacak teknik donanımdaydı. Fazlası var, eksiği yoktu. Bayramın her gecesi, otellerde birbirinden zengin programlar vardı. Hepsini izlemek olanaksız. Ancak duyduğum, ADA TV Magazin’de izlediğim kadarıyla maşallah hepsi ağzına kadar tıklım tıklım doluydu. Kıbrıs’ı böyle hiç görmemiştim. Sanki buraya dert , keder, sıkıntı hiç uğramamış.. Yaz aylarının grevleri yaşanmamış, son haftaların sendikal anlaşmazlıkları gerçekleşmemişti. Gerçi otellerdeki, gazinolardaki kalabalığa, izleyiciye bakıp genel bir kanıya varmak yanlış. Ancak görünen o ki adanın kuzeyi , eğlence adası tanımlamasını hak etmiş durumda. Sanatçılar ünlü, onları izlemeye gelenler ise en az onlar kadar ünlü… Sanki dert, tasa yok. İş, aş sorunu yok., Kıbrıs’ın siyasi geleceği masada değil. Lokantalar dolu, oteller fena değil, eğlence ise tam gaz..
Dedim ya, Kıbrıs bu kez beni şaşırttı. Eğlence tavan yapmış, bizim sahil beldelerini sollamış geçip, gitmiş. Gözümüz yok. Maşallah.. Tabi hem KKTC’nin 27’nci yıl kutlaması, hem Kurban Bayramı, hem de güneşli hava üst üste gelince, bayram katmerlenmiş. İnşallah hep bu neşeli hava devamlılığını korur. Çarşı Pazar da doluydu. Alış veriş yapanlardan geçilmiyordu sokaklardan. Kıbrıs’ı, hem Londra’dan hem de İstanbul’dan pahalı bulduğumu söylemeden edemeyeceğim. Belli ki satın alma gücü yüksek, gelir düzeyiniz ona göre averajın üstünde. Sakın şikayet etmeyin. Kendinizi bir yerde şanslı görün. Siz de bu eğlence varken, sırtınız yere gelmez.