Peygamberler şehri kültür başkenti Şanlıurfa

Star Kıbrıs yazarı Murat Bodur, Borajet’in düzenlediği Şanlıurfa gezisini okurlarımız için yazdı.

Star Kıbrıs yazarı Murat Bodur, Borajet’in düzenlediği Şanlıurfa gezisini okurlarımız için yazdı.

Yazıya göm
KKTC ile Şanlıurfa arasında turizm köprüsü kuruluyor.
Tatar: “İnsanlığın ve medeniyetin başladığı bir yerde yolculuğa çıktık”
Borajet, KKTC’ye Anadolu’nun birçok şehrinden tarifeli uçuş yapmayı hedefliyoruz.
Polatkan: “Şanlıurfa çıkarması, Türkiye’de 2011 yılının KKTC yılı ilan edilmesine yönelik bir adım”

Polatkan Turizm organizasyonunda, Maliye Bakanı Ersin Tatar, YAGA Direktörü Derviş Besimler, DPÖ yetkilileri ve Turizm Planlama Dairesi Müdürü, turizm sektörü temsilcileri ve gazeteciler Borajet ile Şanlıurfa’da bir dizi ziyaretler gerçekleştirdi. Şanlıurfa GAP Uluslararası Havaalanı’nda folklor gösterisi ile karşılanan Kıbrıs heyeti Urfa’da iki gün boyunca tarihi yerleri gezme fırsatı buldu.

KARDEŞ ŞEHİR İLAN ETME ÇABASI
İki gün süren Şanlıurfa gezisinde, Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ile yapılan toplantılarda Urfa’daki yatırım imkanlarının yanı sıra kültür turizmine katkıları tartışıldı Maliye Bakanı Ersin Tatar, YAGA Direktörü Derviş Besimler, DPÖ yetkilileri, bazı belediye başkanları, iş adamları ve turizmcilerin de yer aldığı heyete, Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan ve Belediye Başkanı Ahmet Fakıbaba ile Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ile Borajet yetkilileri büyük ilgi gösterdi. KKTC ile Şanlıurfa arasında karşılıklı olarak ne gibi yatırımlar yapılabileceği konusu ele alındı. Amaç, iki ülke arasındaki ticaretin geliştirilerek devam etmesini sağlamak. Şanlıurfa’da yapılan temaslarda, ilişkilerin daha da ileri taşınması arzusu her iki heyetin ortak noktası oldu. Ayrıca Şanlıurfa ile Lefkoşa’nın kardeş şehir ilan edilmesi konusunda prensipte anlaşmaya varıldı.

BORAJET’İN UÇUŞLARI
Borajet Acenteler ve Satış Geliştirme Müdürü Murat Ulaşmış kendileri için Anadolu’nun önemli olduğunu Zonguldak, Trabzon, Antalya, Urfa’dan Kıbrıs’a uçuşlar gerçekleştirmek istediklerini ifade etti. KKTC’de yakın gelecekte havacılıkta değişikler olduğuna işaret eden Ulaşmış Ada’yı havacılıkta Anadolu’ya bağlamak ve bunu da Anadolu’nun birçok noktasından Kıbrıs’a 59 TL gibi uygun bir fiyatla uçuşlar yapmak arzusunda olduklarını ifade etti.


POLATKAN TURİZM: “KÜLTÜR VE ALTERNATİF TURİZM ATAĞI”
Polatkan Turizm Şirketi Direktörü Ali Polatkan da, 2011 yılının Türkiye’de KKTC turizm yılı olarak ilan edileceğini anımsatarak, yaptıkları bu girişimin bu olayın altını doldurmak çerçevesinde olduğunu vurguladı. Türkiye’nin turizm açısından büyük bir potansiyel olduğunu ve bu potansiyelden yararlanmak gerektiğine işaret eden Polatkan, ekonomik ve ticari yönden de Kıbrıs’ı Türkiye’ye bağlamak gerektiğini söyledi. Borajet’in de Anadolu’yu KTC’ye bağlamak istediğini ve birlikte hareket etmeye karar verdiklerini işaret eden Polatkan, hep birlikte hareket edilerek girişimleri başarıya ulaştırmak istediklerini ifade etdi. Ayrıca Urfa Dedeman’da yapılan bilgilendirme toplantısına katılan YAGA Direktörü Derviş Besimler, DPÖ Daire Başkanı Ödül Muhtaroğlu ve Turizm Planlama Dairesi Müdürü, turizm sektörü temsilcileri ile gerçekleşen toplantıda ortak kanı turizm de gelişen Türkiye pazarı ve bunun KKTC’ye yansımaları ile ilgili yapılması öncelikli işler olarak hedef konuldu. Kısaca ilişkilerin en kısa zamanda üst düzeyde görüşmelerin takibi ve aynı zamanda iştişare içinde Türkiye’nin bazı bölgelerine çartır seferlerinin yapılması KKTC’nin en kısa sürede tanıtım atağına kalkması “ismi var kendi olmayan bir sektör” olan Truzim Casino Truzim’i yerine Kültürel turların gerçekleşmesi olarak nitelendirebiliriz. Sonuç olarak hem bizim Dünya’ya kendimizi ifade etme aynı zamanda Ülkemizin tarihsel ve Kültürel duruşunu sergilememiz açısından bu fırsatı iyi değerlendirmemiz lazım. Çok geç değil “ŞİMDİ TAM ZAMANI”.

TATAR’DAN ŞANLIURFA VALİSİ OKUTAN’A KKTC BAYRAĞI
Maliye Bakanı Ersin Tatar da“Burası medeniyetin doğduğu, insanlığın başladığı 11 bin 500 senelik bir şehir. Biz Türkiye Cumhuriyeti’nde, Anavatanımız dediğimiz bu topraklarda, bugün Şanlıurfa’da insanlığın ve medeniyetin başladığı bir yerde bu yolculuğa başladık” dedi ve vali Nuri Okutan a KKTC Bayrağı hediye etti. Şanlıurfa Valisi Nuri Okutan ise yaptığı konuşmada daha önceden Kıbrıs’a ziyaret ettiğini çünkü “Kıbrıs’a gelmeden vali olunmaz” dedi.

PEYGAMBERLER ŞEHRİ URFA
Peygamberler şehri Şanlıurfa Hz. İbrahim’in şehri Nemrut tarafından öldürülüp atıldığı, ateşin suya, odunların balığa dönüştüğü yer olan Balıklı Göl, Hz. İbrahim’in doğduğu mağara bu bölgede bulunmakta.

BALIKLI GÖL’ÜN HİKÂYESİ
Dönemin Babil hükümdarı Nemrut rüyasında çok parlak bir yıldız görür. Rüyadan çok etkilenen Nemrut, rüyasını yardımcılarına yorumlatır. Yardımcıları, o yıl dünyaya gelecek bir erkek çocuğunun Nemrut’un hükümdarlığını elinden alacağını söyler.
Bunun üzerine Nemrut, o yıl doğan bütün erkek çocuklarının öldürülmesi talimatını verir. Hz. İbrahim’in babası Nemrut’un bu talimatından haberdar olduğundan karısını doğum yapması için surların dışında bir mağaraya götürür. Annesi Hz. İbrahim’i mağarada bırakarak surlara döner, geri geldiğinde dişi bir ceylanı oğlunu emzirirken bulur. Hz. İbrahim 10 yaşında baba evine getirilir. Daha sonra putları korumakla görevlendirilir ancak Hz. İbrahim putlara karşı mücadele başlatır. Bunun üzerine Nemrut, Hz. İbrahim için ölüm talimatı verir. Hz. İbrahim bugünkü kalenin bulunduğu tepeden mancınıkla ateşe atılır. Ateş suya, odunlar balığa dönüşür.
Hz. İbrahim’in yaşadığı mağaranın içindeki suyun birçok hastalığı iyileştirdiğine inanılıyor.

DÜNYA’NIN İLK BİLİM MERKEZİ “HARRAN”
Harran. Dünyada ilk üniversitenin Harran olduğu da söyleniyor. Kentte, Türk, Kürt Arap, Ermeni Sünni, birçok milletten insanlar yaşamış.
Harran Şanlıurfa ilinin bir ilçesidir. Suriye sınırına yakın olan bu ilçe. Şanlıurfa'ya 44 kilometre uzaklıkta. Dünyanın ilk bilim merkezlerinden biridir. Dünyanın ilk üniversitesi buradadır. Şanlıurfa’da ki Harran Üniversitesi'nde adını bu ilçeden almıştır. Dünya’nın en eski yerleşim yerlerinden biri olarak kabul edilir. Kent, ay tanrıçasına adanmıştır. Kuran’ı Kerim'de adı geçen Nuh'un kavmi olarak kabul edilen ve ehli kitaptan sayılan Sabi’lerin anavatanı olarak kabul edilir. 11. yüzyılda Şii ayaklanması sırasında Sabiinler kıtlık ve ayaklanmada tapınaklarını kaybetmişler ve yeryüzünden silinmişlerdir, yerlerine Arap Numayri kavmi yerleşmiştir.

İbni Teymiyye gibi ve Harrani gibi nice âlim ve bilim adamının yetiştiği Harran’da Haçlı Seferleri sırasında büyük zararlar görmüş ancak Zengiler ve Eyyubi dönemlerinde eski günlerine tekrar kavuşmuştur.Selçuklu Türkleri ve Osmanlılar tarafından yönetilmiştir. Bugün Harran’da yerleşik olan Arap aşiretleri Osmanlının 18. yüzyılda buraya getirip yerleştirdiği bedevi aşiretlerine dayanmaktadır. Sözlü Arap geleneği ve kültürü hala etkisini göstermekte, koni seklindeki 3.000 yıllık Mezopotamya evleri kültürü ise modern tarzda evlere karşı yok olma ile karşı karşıyadır. Miladi 11. yüzyılda çok geniş yeşil ve verimli bir Mezopotamya şehri iken zamanla çölleşmiştir ancak son zamanlarda Güneydoğu Anadolu Projesi sayesinde Mezopotamya’nın o eski verimli günlerine dönüş olmaya başlamış, tekrar verimli ve yeşil bir coğrafya halini almaya başlamıştır. Bilinçsiz şekilde yapılan vahşi sulama yöntemi yüzünden Harran Ovası tuzlanma problemi ile karşı karşıyadır.

MEDENİYETLERİN KESİŞME NOKTASI: HARRAN
İncil'de, aynı isimle anılan eski bir kent olduğuna inanılan Harran, İbrahim Peygamber’in yaşamının bir bölümünü burada geçirmiş olmasının yanı sıra arı kovanını andıran kübik evleri, en eski İslam üniversitesi, sekizinci yüzyıldan kalma kent surları, altı çıkış kapısı ve kalesi ile Doğu’nun incilerinden biri. Şanlıurfa, Arap ülkelerine geçiş noktasında yer alması ve GAP'ın merkezi oluşu nedeniyle karayolu ulaşımda önemli rol oynamakta. Her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilen tarihi Harran kenti, kendi adıyla anılan Harran Ovası merkezinde yer alıyor. Tevrat'ta Hârân olarak geçen yerin burası olduğu söyleniyor. İslam tarihçileri kentin kuruluşunu Nuh Peygamber’in torunlarından Kaynana veya İbrahim Peygamber’in kardeşi Aran'a (Haran) bağlarlar.

Harran tarihiyle ilgili en doğru bilgiler arkeolojik kazılardan elde edilen buluntulara dayanıyor. Harran adına ilk defa, Kültepe ve Mari'de bulunan M.Ö. 2. bin başlarına ait çivi yazılı tabletlerde 'Har-ra-na' veya 'Ha-ra-na' şeklinde rastlanmış. Kuzey Suriye'de bulunan Ebla tabletlerinde ise Harran'dan 'Ha-ra-na' olarak bahsediliyor. M.Ö. 2. binin ortalarına ait Hitit Tabletleri’nde, Hititlerle Mitanniler arasında yapılan bir anlaşmaya Harran'daki Ay Tanrısı’nın (Sin) ve Güneş Tanrısı’nın şahit tutulduğu belirtiliyor. Harran, Kuzey Mezopotamya'dan gelerek batı ve kuzeybatıya bağlanan önemli ticaret yollarının kesiştiği bir noktada bulunmaktaymış. Bu özelliğinden dolayı Harran, Anadolu ile sıkı ticaret ilişkileri bulunan Asurlu tüccarların da önemli uğrak yerlerinden biriymiş. Anadolu'dan Mezopotamya'ya, Mezopotamya'dan da Anadolu'ya olan ticaret binlerce yıl Harran üzerinden yapılmış. Bu da, burada zengin ve köklü bir kültür birikiminin oluşmasına neden olmuş.



HARRAN EVLERİ
Harran'ın turistler tarafından en çok ilgi çeken yanı, külah biçimindeki konik tipik evleri. Harran evlerinin oluşturduğu ilginç mimari dokuya dünyanın hiç bir yerinde rastlanmaz. Harran harabelerindeki antik mimari kalıntılardan toplanan tuğlalarla, köylüler tarafından yapılan bu evler, kare bir alanın üzerini örten külah biçiminde bir kubbeden oluşuyor. Yan yana gelen tek kubbeler iç kısımda kemerlerle birbirine bağlanmış ve içeride geniş bir oturma mekânı elde edilmiş. Bölgenin iklimine uyumlu olan bu evler yazın serin, kışın sıcak. Harran’ın bu evlerinde tavukların daha çok yumurtladığı, at gibi bazı hayvanların daha uysal olduğu, kuru soğanların daha çabuk filizlendiği, yiyeceklerin bozulmadığı halk arasında söylenegelmektedir.


HARRAN ÜNİVERSİTESİ
M.Ö. 1000'e kadar inen tarihiyle Harran 11. yüzyıla kadar büyük bir bilim merkeziydi. Abbasi Hükümdarı Harun Reşidin yaptırdığı, dünyaca ünlü Harran Üniversitesi buradaydı. İlkçağ felsefe ekolünün merkezi ve daha sonra Arap düşünce sisteminin kaynağı olan bu üniversiteden bugüne yalnızca gözetleme (astronomi) kulesi kalmış. Üniversitede sürdürülen bilimsel çalışmalar din, gökbilim, tıp, matematik ve felsefe olmak üzere beş bölüme ayrılmıştı. Felsefede ağırlığın Platon, Aristoteles, Plotinos gibi bilginlerde olduğu görülmüş. Harran Üniversitesi’nde Farabi’nin de kısa bir süre öğrenim gördüğü bilinmekte. Bugüne kadar ulaşan toprak üstü kalıntıların çoğu İslamiyet Dönemi’ndendir ve kazıları hala sürmektedir.

GÖBEKLİ TEPE “MÖ 8000”
Şu anda kentte Göbekli Tepe denilen yerin 10 yıl içerisinde Mısır Piramitleri’nden daha fazla turist çekeceğine inanılıyor
Türkiye’nin güneydoğusunda, Toros önlerinde İlk Neolitik Dönem´e ait bir kutsal alan.
300 m çapında ve 15 m yüksekliğindeki Neolitik Dönem´in ilk evrelerine ait Göbekli Tepe, Şanlıurfa´nın 15 km kuzeydoğusunda, bir dağ sırasının en yüksek tepesinde yer alır. Höyük çok uzak bir mesafeden bile göze çarpar. Höyüğün üzerinden kuzey ve doğuya bakıldığında Toros Dağları ve Karacadağ´a kadar olan bölge, güneye bakıldığında ise Suriye´ye doğru uzanan Harran Ovası görünür. Batı´da ise Şanlıurfa ile Fırat Ovası arasında yer alan dağ sırası görünmektedir.


ARAŞTIRMA TARİHÇESİ
Göbekli Tepe 1963 yılında Türk- Amerikan ortak yüzey araştırmalarında saptanmış ve Peter Benedict tarafından 1980 yılında yayımlanmış, ancak bu yerleşimin önemi o dönemlerde anlaşılmamıştır. Höyüğün yamaçlarında çok sayıda bulunan taş aletlerden ve büyük boyutlu düzgün işlenmiş taşlardan, burasının insanoğlunun ilk yerleşik hayata geçtiği, yani avcı toplayıcılıktan Neolitik dönemin tarımcılığına geçişin gerçekleştiği bir yer olduğunu ilk etapta anlamak mümkün değildi. Geliştirilmiş araştırmalar sayesinde, aynı Schliemann´ın Troiası'ndaki gibi üst üste tabakalardan oluşan ancak Priamos´un şehrinden en azından 5000 yıl daha eski olan bu yerleşimin özgünlüğünü anlamak mümkün olmuştur.

ŞİMDİYE KADAR YAPILAN ÇALIŞMALAR
Kazılar 1995 yılından itibaren Şanlıurfa Müzesi ve Alman Arkeoloji Enstitüsü İstanbul Şubesi işbirliği ile yürütülmektedir, 2001 yılından itibaren çalışmalara Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün Doğu Araştırmaları Şubesi de katılmıştır. 1995 yılından itibaren her yıl yapılan kazılar sonucunda konutlar ya da savunma sistemi ile ilgili bir ize rastlanmamış, bunun yerine bugüne kadar bilinmeyen ancak dinsel fonksiyonu olduğu şüphe götürmeyen, anıtsal, dairesel olarak düzenlenmiş megalit türü yapılar bulunmuştur. Tonlarca ağırlıktaki yekpare taş dikmeler içte ve dışta temenos benzeri dairesel alanlar oluşturan duvarlarla birbirine bağlanmış, dairenin merkezine ise hepsinden daha yüksek iki dikme yerleştirilmiştir. Dikmelerin üzerinde yabani hayvanların, aslan ve boğaların, yaban domuzlarının, tilki ve yılanların büyük boyutlu kabartmaları yer almaktadır. Kabartmalar diğer buluntularla birlikte bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bilim adamlarına bu resim dili konusunda tartışma malzemesi oluşturmaktadır. Ancak daha şimdiden, şimdiye dek bilinen ilk mimari formların kesinlikle küçük boyutlu ya da gösterişsiz olmadığı, aksine beklenmedik bir biçimde anıtsal olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Göbekli Tepe´de dairesel yapı sistemlerinin küçük formlara ve kare planlı temellere dönüşümü ancak geç evrelerde gözlenmiştir. Göbekli Tepe Hem arkeolojik veriler hem de radyokarbon metodu Göbekli Tepe'nin en geç evresini MÖ 8000'lere tarihlemekte, eski ana yapı evresinin ise (Tabaka III) MÖ 9000'lerde bittiğini göstermektedir. En eski yerleşim tarihlendirilemiyorsa da, devasa tabaka dizileri, burada Paleolitik Çağa kadar uzanan birkaç bin yıllık yerleşim tarihçesi olduğunu düşündürür. Yamaçların alt kesiminde, doğal erozyon ve son zamanlarda tarım alanı olarak kullanılması sebebiyle oluşan dolgu Tabaka I olarak adlandırılmıştır.
Bu haber 17 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER