Ortaokulda yazmaya başladı 50 yıldır yazıyor

‘Tükenmez Kalem’ olma hedefiyle yarım asırdan beri yazan duayen, işe kültür - sanat haberleri, mahkeme muhabirliğiyle 16 yaşında başlamış

‘Tükenmez Kalem’ olma hedefiyle yarım asırdan beri yazan duayen, işe kültür - sanat haberleri, mahkeme muhabirliğiyle 16 yaşında başlamış

Nezire GÜRKAN-TAK

Basının ilkel şartlarda çalıştığı 1950’li yıllarda, daha ortaokul öğrencisiyken başladı yazmaya. Yazılarını, şiirlerini, fotoğraflarını astığı okuldaki “duvar gazetesi” ilk tecrübesi oldu. 16 yaşında kendi gönlüyle dönemin birkaç gazetesinden biri olan Hürsöz’de, ardından Halkın Sesi’nde, Bozkurt’ta yazılar yazdı. Kültür - sanat haberleriyle başladı, mahkeme muhabirliğine “terfi etti”, keşif uzmanı gazete patronlarının teşvikiyle köşe yazmaya başladı. EOKA dönemine, 1963 saldırılarına, yokluk yıllarına gazeteci olarak tanıklık etti.

TMT’NİN İSTİHBARAT BİRİMİ DAL-2’DE: Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nin istihbarat birimi “DAL - 2”de çalıştı, 1974 savaşını bu görevde karşıladı. Lefkoşa’ya giren ilk tankın içinde Türk askerine eşlik etti. 1974 sonrasında Başbakanlık ve Meclis’te özel kalem görevi yaptı, yaklaşık 28 yıl... Ve bu sürede hem işinde, hem basında hep yazdı. Hala yazıyor, kesintisiz 50 yıl... TAK Ajansı’ndan Nezire Gürkan; 11 Temmuz Basın Günü’nde meslek yanında, adaya da tanıklığıyla Ahmet Tolgay ile konuştu. 66 yıllık yaşam birikimi, 50 yıllık mesleki deneyimle nerden nereye geldik...

ESKİDEN İMKÂNSIZLIKLAR YOKSULLUK YOKLUK: “Hem basın, hem toplum olarak kıyaslanacak şartlar değil tabi ki. Eskiden imkânsızlıklar, , yoksulluk, yokluk çoktu. Bizim mesleğe başladığımız yıllarda basın birkaç gazeteden ve radyodan oluşuyordu. Gazeteciler parmakla sayılırdı. Kalemle yazardık, ilkel şartlarda basılırdı gazeteler. Ama hem basın, hem toplum açısından kıyaslandığında daha mutluyduk, daha çok adalet vardı. Meslek de çok daha istekle, şevkle yapılıyordu. Galiba fazla şeye sahip olmak, bolluk her zaman insanlara iyi gelmiyor...”

HÜRSÖZ VE HALKIN SESİ BİRLİKTE: Gazetecilik hayatı daha 15 – 16 yaşındayken Hürsöz gazetesi ile başlar Ahmet Tolgay’ın...
“Okulda hocalarımız teşvik ederdi, biz de meraklıydık. Duvar gazetesi vardı ve biz oraya yazılar, şiirler asardık. Herkes okurdu yazdıklarımızı. İlkel makinelerde çektiğimiz fotoğrafları asardık. Çok meraklıydık...”
Bir gün arkadaşları ile birlikte Hürsöz gazetesine giderler, sanat - kültür yazıları/şiirler vermeye başlarlar. Zaten birkaç gazetenin olduğu yıllar. Bunu, dönemin popüler gazetesi Halkın Sesi izler. Hem Hürsöz, hem Halkın Sesi. Gazete yöneticileri/patronlar da kapılarını kapamaz üstelik bu genç yaştaki meraklılara...

“Sayfa istedik arkadaşlarla birlikte, Halkın Sesi’nin sahibi Dr. Fazıl Küçük de bize o çocuk yaşımızda her imkanı tanıdı. Hatta bizle aynı masada oturur, yazısını yazardı... Böylece ünlü bir gazetede sayfa sahibi olduk.”

KARTON KART SÜKSE YARATTI: Yıl 1959... Okul ile gazeteler arasında gidip gelmeye başlar. Üstelik iki gazete. Halkın Sesi’nde kültür - sanat haberleri hazırlar, Hürsöz’de mahkeme haberleri. Toplumsal çatışmaların başladığı dönem. EOKA’nın yoğun faaliyet yılları, mahkemeler yoğun. Bir yandan Halkın Sesi’ne kültür - sanat, diğer yandan Hürsöz’ mahkeme haberleri yazar. Mahkemeyi izlemesi için Hürsöz’ün verdiği karton üzerindeki “basın kartını” hala hatırlıyor. Henüz resmi sarı basın kartının olmadığı, basın kuruluşlarının kendi tanıtım kartını bastığı yıllar.

SAMPSON’UN, YORGACİS’İN MAHKEMELERİ: “O kartla okulda çok sükse yaptım, hava attım. Yıpranmasın diye koruma da yapmıştım” diyor, bugünün resmi kartına kinayeli gönderme yaparak...
Daha o çocuk yaşlarda EOKA’cıların; Sampson’un, Yorgacis’in mahkemelerini izleyerek gazeteye haber yapar, tarihe tanıklık eder. Bu arada lisede de “Yolumuz” adlı dergi çıkarırlar arkadaşlarıyla. Hatta Üner Ulutuğ, Hizber Hikmetağalar, Tezel Asena gibi isimler dışardan destek verir dergiye. Bu isimlerin işyerlerini buluşma yeri olarak da kullanırlar.

GAZETECİLİĞİ ÜNİVERSİTEYE TERCİH EDER: Liseden 1962’de mezun olur. Türkiye’deki üniversitelere “olgunluk sınavı” ile girilebilen, merkezi sınav olmayan, istenen bölümün tercih edilebildiği yıllar. Ayrılmaz üçlü olduğu arkadaşları Süleyman Uluçamgil ve Salahi Ahmet Barış ile birlikte üniversiteye gidecekler. Üniversite öncesinde yaz tatilini değerlendirmek için dönemin “sükseli” gazetelerinden Bozkurt’a girmek için girişim yapar. “Bugünün Kıbrıs’ı neyse, o dönem de Bozkurt oydu” diyor, gazetenin tirajını ve rekabeti anlatmak için. Bozkurt gazetesi sahibi Sadi Togan’la arkadaşı aracılığıyla görüşür ve işe kabul edilir. “Daha 17 yaşındaydım, Sadi Bey’in gözü tutmadı beni” diyerek, ancak cilt bölümünde işe başlayabildiğini anlatır. Cilt bölümünde el emeğiyle çalışmasına rağmen yazı da yazar ve yaklaşık bir ay gibi kısa sürede esas patron Cemal Togan tarafından keşfedilir. “Bu yazıları sen mi yazıyorsun, yoksa başkası mı yazıp veriyor” sözleriyle beğenisini ifade eder patron. Ve böylece cilt bölümünden yazı işlerine alınır.

MAHKEME MUHABİRLİĞİNİN VERDİĞİ DENEYİMLE: “Çok otoriter, çok deneyimli insandı. Tam bir patrondu. Ve yetenek keşfinde üstüne yoktu” diye anlatır basının efsane isimlerinden Cemal Togan’ı...
Gazetede sınırlı sayıda ismin olduğu yıllar. Osman Türkay başyazar; diğer yazarlar İsmet Kotak, Eşref Çetinel, Mustafa Güryel… Bilbay Eminoğlu da muhabir, hatta ilk profesyonel muhabir.
Hürsöz’deki mahkeme muhabirliğinin verdiği deneyimle, Bozkurt gazetesinin de mahkeme muhabirliğini yapmaya başlar. Halkın Sesi’nin mahkeme muhabiri de Akay Cemal. “Hala devam eden kader birliğimiz orda, o yıllarda başladı” diyor bugün de aynı gazetede birlikte çalıştığı Akay Cemal için.


Erenköy’de şehit 2 can dostu

Ve böylece gazeteciliği üniversiteye tercih eder. Üniversiteye giden 2 samimi arkadaşının kısa süre sonra Erenköy’de şehit oluşunu ise hala gözleri yaşararak anlatır...

“Gazetecilik çok cazip geldi, çok renkli bir hayat ve o yaz tatilinin ardından üniversiteye gitmekten vazgeçtim. Yakın arkadaşlarım Salahi tıp, Süleyman da hukuk okumaya gitti. 1963 sonları, olaylar çıktı ve o dönemdeki birçok üniversite öğrencisi gibi onlar da Erenköy’e çıktı ve bubi tuzağında öldüler. Ben de gitseydim üniversiteye, büyük ihtimalle ben de birlikte olacaktım. Çünkü ayrılmaz üçlüydük. O günden sonra kadere inanmaya başladım...”
O zamanki şartlarda gömülecek yer bulunmadığı için geçici olarak Lefke’ye gömülen iki arkadaşının bugün hala aynı yerde yattıklarını da ekledi.

ÇATIŞMANIN ORTASINDA TEK SAYFA BOZKURT: Bozkurt’ta çalıştığı yıllarda toplumsal çatışmalara, 1963’de başlayan ve Kıbrıs Türkü’nü gettolara mahkum eden günlere tanıklık eder. 1968’den sonra kısmen normalleşen şartlara da... Çatışmaları, yaralıları, mahkemeleri, göçleri yazar; röportajlar yapar.
21 Aralık 1963’de başlayan toplumsal çatışmalarda yaşadıkları ise, mesleki ders niteliğinde...

“Olaylar başladı, yağmur gibi kurşun yağar. Bozkurt, Girne Caddesi’nde. Çatışmaların odağında. Sadi ve Cemal Togan bey evlerine gitti, bize de evimize gitmemizi söyledi.

TAM GAZETE ÇIKARMA ZAMANI: Çünkü sıkışıp kaldık, hayati tehlike var. Panik haldeyken Cemaat Meclisi’nde görevli Türkiyeli gazeteci Ömer Sami Coşar girdi kapıdan içeri. Milliyet gazetesine haber geçecek. O panik halimizi görünce ‘tam gazete çıkarma zamanı, nereye gidiyorsunuz’ dedi, motive etti bizi. Ve o çok sayfalı Bozkurt yerine tek sayfalık bir gazete çıkardık o gün. Elimizde ne malzeme varsa kullandık. Ben, Bilbay, Ahmet Alper, Oktay Coşkuncu, birkaç teknisyen... Coşar’ın Milliyet’e geçtiği haberi de kullandık, çünkü malzeme yok. Tek malzeme çatışma, yaralılar, dehşet verici durum... O röportaj da ‘kan, kan, kan...’ başlığıyla çıkmıştı. Çünkü o an en önemli ihtiyaç yaralılara kandı...” Gazetenin patronları baba - oğul Cemal ve Sadi Togan’a da sürpriz olur 22 Aralık 1963 tarihli o tek sayfalık gazete ve tarihe geçer.


Dal-2’de istihbarat günleri ve Halil Paşa

Gazetecilik sürerken 1972’de 2 aylığına mükellef mücahitliğe çağrılır, kısa bir eğitim döneminin ardından gazeteye geri dönecek. Ancak dönemin yönetimi, Sancaktarlık, “DAL - 2”de çalışmasını önerir/ister. Bu birim, Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT)’nin istihbarat ve haber alma birimi. Kabul eder, burada göreve başlar, gece de gazeteye gider. Sonradan bu birimin karargâhı olacak, şimdiki Mücahitler Sitesi’nin henüz tamamlanmadığı, Filarmoni Orkestrası’nın görev yaptığı binada istihbarat elemanı olarak göreve başlar. Rütbesi Astsubay. Komutanı Halil Paşa, yardımcısı Reşat Hüdaverdi Güneyli...
Bu haber 22 defa okunmuştur

:

:

:

:

DİĞER HABERLER