Yaz geleli uykularım azaldı sanki. Deliksiz olmak kaydıyla altı saat uyku yetiyor. Durun durun siestayı ( öğle uykusu) saymadım ama. Evet, her öğle yemekten sonra mutlaka yatıyorum. Elimde günlük gazete, ev ya da bahçe dergisi veya bir romanla uyuyakalıyorum.
Şu aralar, geçenlerde kendisiyle röportaj yaptığım Ahmet Tolgay’ın “ Naftalin Kokulu Kıbrıs” kitabı var. Sayfalar arasında gezinirken eski Kıbrıs’ı ve güzelim insanlarını yeniden yaşar gibiyim. Güzel kitap... En önemlisi de çok içten yazılmış.
Bu sabah da altı buçuk sıraları ayaktaydım. Gökyüzü hayli bulutlu, serin bir rüzgar esiyor. Belki yağmur yağar diye umutlanıyorum ama biraz sonra rüzgar onları dağıtıyor. Bahçeyi geziyorum. Kendiliğinden bitmiş domatesin dallarından kızarmış dört beş domates koparıyorum. Küçük ama çok lezzetli... Çiçekleri, ağaçları inceliyorum. Yaşadığım ve bu güzellikleri görebildiğim için yaratanıma şükrediyorum...
Sütlü kahvaltımı bitirip çıkıyorum. Önce temizleyiciye uğrayacağım. Oradan çıkışta, yakında oturan bir arkadaşıma uğramak geçiyor içimden. Şu aralar bazı sorunları var. Uyandığından emin değilim. Telefon da etmek istemiyorum. Yine de şansımı denemeliyim. İç sesime kulak vermeliyim...
Siteye giriyorum. Arabamı park edip evine doğru yürüyorum. Evde bir hareket yoksa bahçede, havuzun kenarında gazetemi okuyabilirim, biraz oturabilirim diye geçiyor aklımdan. O da ne... Pencerenin önünde oturuyor. El sallıyorum, yukarı çıkmamı işaret ediyor, kapıyı açıyor. Fısıltıyla konuşuyoruz, misafirleri uyuyor...
Nerden çıktığımı soruyor, şaşkın şaşkın bakıyor yüzüme... Sabah uyanınca şiirlerimden okuduğunu anlatıyor. Yaşam sevinci, günü anlatan, sabahı anlatan şiirler... İyi ya diyorum, beni çağırmışsın, geldim işte... O, şu günlerde gergin, iş hayatıyla ilgili... Yaşamında bir başka dönüm noktasında.
Bizler hayatı doğru okumalıyız. Hayatla didişmek yerine bazen de hayrımıza olsun, diyerek olayları akışına bırakmak gerek. Geriye dönüp bakarsak eğer, bugünün dünlerden bizim için hazırlandığını anlayabiliriz. Negatif olmak yerine pozitifliği seçmek, öfkeyle kalkmak yerine sakince ve gülümseyerek olaylara bakabilmek bizim yararımıza olandır her zaman...
Her şeyi tekrar gözden geçiriyoruz. Sakin, nazik davranışlı, olgun tavırlı olmasının, olayları kendi iyiliğine kazanç gibi görmesinin ona getirisini tartışıyoruz. Olayları yaşayan biz olunca, objektif olmak kolay değil elbette. Ama yanımızda olup da bize farklı yanlarını gösteren olunca, kendimize güvenimiz artıyor.
İnsanız... Yanlışlar yapabiliriz... Bundan daha doğal bir şey olamaz. Yine de ne olursa olsun olaylara soğukkanlı bakabilmek gerek diye düşünüyorum. Olaylara verdiğimiz cevaplar farklı olursa kazançlar da değişir.
Arkadaşımı gülümseyen bir yüzle, kararlı ve huzurlu bırakıyorum arkamda... Yardım etmenin iç huzuru ile arabama yürüyorum.