UBP başkanlık yarışında nereye koşuyor?

UBPlilerin büyük çoğunluğu dahil, toplumun hemen tüm kesimlerinin hemfikir olduğu bir gerçek var, o da İrsen Küçük hükümetinin Kıbrıs Türk tarihinin gördüğü en başarısız ve halktan kopuk hükümet olduğudur.

UBPlilerin büyük çoğunluğu dahil, toplumun hemen tüm kesimlerinin hemfikir olduğu bir gerçek var, o da İrsen Küçük hükümetinin Kıbrıs Türk tarihinin gördüğü en başarısız ve halktan kopuk hükümet olduğudur.

Bugüne kadar görüşünü aldığım bir tek UBPli bile ağzını olumlu bir şey söylemek için açmadı.

Muhalefetin hükümet hakkındaki görüşüne hiç değinmiyorum.
Fakat şu son zamanlarda en komiğime giden şey, İrsen Bey’in Tahsin Ertuğruloğlu ve ÖRP’yi UBP saflarına katmak adına parti meclisine öneri götürmesi ve anında reddedilmesiydi.
Hade ÖRP takımı kendi kaçtı UBP’den, ama Tahsin Ertuğruloğlu bir tehdit olarak algılandı ve bahane yaratılarak kovalandı, kovalayan da İrsen Bey başkanlığındaki UBP idi.
Şimdi ise kurultaya gidiliyor ya, kurultayda da UBP başkanlığını ve dolayısıyla Başbakanlık mevkisini kaybetmek ve ilelebet Kıbrıs Türk siyasetinden silinme tehlikesi de ayan beyan ortada duruyor ya, herkesten ve herşeyden yardım almak, dereyi geçene kadar dosttan- düşmandan faydalanmak, herkesi ve her şeyi son zerresine kadar kullanmak mübahtır…
Herşey kurultayı atlatana kadar, sonrasında ise “benden sonrası tufan” anlayışına devam…
Zerre kadar aklı olan bu oyunu anlardı ve gereğini yapardı, ancak beklenen de olmadı, pespaye ilişkilere ve ayak oyunlarına devam edildi, ayak oyunları “kurultay sonrasına” ertelendi, sözüm ona.

Ancak tüm bu gidişatta bir gerçek daha var ki o da korkunun ecele faydasının olmadığıdır.
Her ne kadar bazı “haso UBPliler” gazetelerde, televizyonlarda boy boy İrsen Bey’e destek verdiklerini beyan ediyorlarsa da, perdenin arkasında yazılan senaryolarda kazın ayağı hiç de öyle değil.

Bu “haso “UBPliler” İrsen Bey’e destek verdiklerini beyan ederken aslında “şimdilik ne şiş yansın ne kebap, koltukta olanlar kurultay sonrasında koltuğumu korumaya bakayım, koltukta olmayanlar ise fırsatını bulursam bir koltuk da ben kapayım” zihniyeti temelinde hem ağlarım hem giderim politikası güdüyorlar.

Ancak koltuk derdinde olmayan delegelerin çoğunluğu hiç de öyle düşünmüyor.
UBP hükümetinin gidişatının CTP dönemindeki rezillikleri ve felaketi aratmadığı görüşündeler ki bu konuda toplumun nerdeyse tümü de hemfikir.
Bu vesileyle, Ahmet Kaşif alternatifi çok büyük umutlar vaat etmese de, Kaşif’in iyi niyetli bir insan olması ve ekibinde işbilir ve dürüst insanları barındırması nedeniyle delegenin çoğunluğu Ahmet Kaşif’ten yana durma mesajları veriyor ve kendilerine sunulan her türlü avantaya rağmen bu duruşlarını değiştirecek gibi de değiller.
Kısacası, olağanüstü bir durum olmazsa ve son birkaç günde, özellikle de kurultaydan önceki son günde dengeleri değiştirecek olağanüstü müdahaleler olmazsa, Ahmet Kaşif bu yarıştan az farkla da olsa önde çıkacak ve ülkede yeni bir devir başlayacak.

Dolayısıyla Ahmet Kaşif, sadece yarışa odaklanmamalı, yarıştan sonra hükümette ve devlette nasıl bir politika izleyeceğine de odaklanmalı, halka ve delegeye bunu da anlatmalıdır.
Öyle “gelecek nesillere bırakacağımız yegane mirasımız UBP’dir” demekle olmuyor bu işler, UBP ne beni ne de çocuğumu zerre kadar ilgilendirmiyor, beni ilgilendiren tek şey, iktidara gelecek olanın tüm ülkenin ve toplumun iktidarı olması gerektiğini layıkıyle bilmesi ve vatandaşların devlet ve hükümet için var olmadığını, aksine devletin vatandaşları için var olduğunu idrak etmesidir, işgal ettiği makamın ve koltuğun hakkını vermesidir.
Bu haber 279 defa okunmuştur

:

:

:

: