Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı ve Başbakan Ferdi Sabit Soyer: Ver kurtul değil kazan kazan temelinde bir çözüm şeklinde hareket edeceğiz. İki toplum iki eşit halk ve Türkiye’nin garantisinde, federal yapıda bir çözümü arzu ediyoruz.
Star Kıbrıs: 3 Eylül’de başlayacak olan görüşme sürecinde zamanlama sınırlaması yok. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ferdi Sabit Soyer: Bir kere bütün dünyadaki, gerçekleri gördüğümde orta yerde uzlaşma olmasa bile bir zaman olduğu bellidir. Bu zamanda çok uzun bir zamanı gündeme getirmez. 2009 yılında AB Kıbrıs ile ilgili karar vermek zorunda. 2009 bu anlamda görüşmeler süreci içinde çok önemli bir dönem olacaktır. Hatırlarsınız 2007 Kasım Aralık aylarında bir açıklama yapılmış ve 2008 Haziran’dan sonra görüşmeler başlayacak bu kaçınılmaz denilmişti. O zaman muhalefet beni erken seçimden kaçmakla suçlamış ve beni hayalperest ilan etmişti. 2008’in erken seçim yılı olduğunu söylemişti. Oysa bir siyasetçi ilerisini görebilmeli ve halkını refaha taşıyacak öngörülerde bulunmalıdır. Muhalefet büyük öfke ile hareket ettiği için hiçbir şeyi göremiyor. Oysa zaman bizi haklı çıkardı. Rum tarafının sürekli kaçmaya çalıştığı bir süreçte BM’nin 3 Eylül’de bu süreci başlatması çabası taktire şayandır. 2009 bu yüzden çok önemli bir süreç olacak. Kalıcı ve adil bir çözüme ulaşabilmek için bu süreç çok önemlidir. Ver kurtul değil kazan kazan temelinde bir çözüm şeklinde hareket edeceğiz. İki toplum iki eşit halk ve Türkiye’nin garantisinde, federal yapıda bir çözümü arzu ediyoruz.
SK: BM bu süreçte daha önceki süreçlerden farklı olarak arabulucu rolünde değil, gözlemci statüsünde katılıyor. Bu avantaj mı yoksa dezavantaj mı?
F. S. Soyer: 2002 sürecinde Alvaro De Seto, BM Genel Sekreteri’nin Özel Temsilcisi olarak görüşme sürecine başladığında, Rauf Denktaş ve Glafkos Klerides arasındaki görüşmelerde, “elimde küçük bir kalem ve silgi ile duvarda bir sinek olacağım” demişti ancak, daha sonra görüldü ki bu süreçte, De Seto’nun boşlukları dolduracak şekilde rol aldı. BM bu sürecin içinde. Rum bunu hiç istemedi. Biz bu noktaya görüşmelerin başlaması ve BM’nin bunun içinde olması yönünden bakacağız.
SK: CTP-BG kapsamlı müzakerelerden ne bekliyor?
F. S. Soyer: Federal ilkelerde iki kurucu devlet, iki eşit toplum temelinde bir çözüm istiyoruz. Parti olarak Cumhurbaşkanımıza desek olmak, toplumda bizim gibi düşünemeyenlere bir sentez yaratmak için uğraşacağız.
SK: Süreç sonunda olumlu bir noktaya varılırsa Referandum yapılacak. Referandumda CTP’nin tavrı ve tutumu ne olur?
F. S. Soyer: Bu kez referandum noktası, iki liderin üzerinde vardıkları mutabakat metni olarak referanduma gidecek. Geçen sefer taraflar mutabık olmadığı halde referanduma gidilmişti. Kamuoyunda ikil lider bunu halklarına anlatacak. Bir metinde mutabakata varılırsa başkanlar bunu topluma anlatacaktır. Bu bir fırsattır. AB, “Kosava’yı tanımam” dedi tanıdı. Rusya “Abazya” ve “Osetya”yı tanıdı. İkisinin de artık kucağında birer çocuğu var. Bu fırsatı iyi kullanıp çözüme gitmeliyiz. Biz bu yüzden her türlü tedbiri almak zorundayız.
SK: Müzakere sürecinde en çok sıkıntı yaşanması beklenen konuların başında mülkiyet ve yönetimin paylaşılması konuları var. Bu iki önemli konu süreci tıkar mı?
F. S. Soyer: Kıbrıs’ta en önemli konu Kıbrıs Türk halkının konumu ve statüsüdür. Tek uluslararası kimliği olacak bu yeni federal devlette eşit statüde olmalıyız. Nüfus ve mülkiyet çoğunluğu fazla olan bölgelerde, devletlerde yönetme hakkı o devlette olacak.
Mülkiyet ile ilgili çerçeve Annan Planı’nda çizildi. Bu çerçevede devam edilecek. Biz bu konuda Annan Planı’ndan sonra önemli adımlar attık. Mal Tanzim Komisyonu kurduk. Kısmı iade, tazminatlar, takas. Bu üç yolda AB tarafından kabul gördü ve bir değer kazandı. Şimdi bu süreç işlerken mülkiyet konusunda ilerleme devam ediyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlar bizim Mal Tanzim Komisyonu’nda yeni bir değer oluşturdu. Bu iki konunun süreci tıkacağını da düşünmüyorum. AB İnsan Hakları Mahkemesi ve Annan Planı’na dayandırılan temel barış için mülkiyet ya da yönetimin paylaşılması sorun olamaz. Bunun çözümü sağlanabilir.
SK: Görüşme sürecinde KKTC’yi Cumhurbaşkanı Talat yerine Ferdi Sabit Soyer temsil etse tutumu ne olurdu?
Talat ne götürüyorsa ben de onu götürürdüm. Kendimi hiç farklı görmüyorum. Sayın Mehmet Ali Talat orada Cumhurbaşkanlığı makamında Kıbrıs Türkünün temsilcisi ve sözcüsüdür. Görev ve yetki ondadır. Bizi çözüme ve barışa götüreceğinde inancımız tamdır.