Mert ÖZDEŞ
Cumhurbaşkanlığı Diplomasi Danışmanı ve Sözcüsü Ertuğ, güvenlik ve garantörlük konularından asla taviz verilmeyeceğine dikkati çekti
Cumhurbaşkanlığı Diplomasi Danışmanı ve Sözcüsü Osman Ertuğ, yeniden başlayan müzakere sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.Ortak Metinde Kıbrıs Türk tarafının ciddi kazanımları olduğunu vurgulayan Ertuğ, güven yaratıcı önlemlere karşı olmadıklarını belirtti. Ertuğ, askerlik konusunun ise kırmızı çizgileri olduğunu ifade etti.
“KEDİ ARZUMLA GÖREVİMİ DEVRETTİM”
Cumhurbaşkanlığındaki görev değişikliğinin farklı yorumlandığına dikkat çeken Ertuğ, bu değişikliği kendi istediğini belirtti.Ertuğ; “Ben özel temsilcilik görevini Sayın Kudret Özersay’a devretmiş yani görüşmeci sıfatını kullanıyor kendisi şu anda işlevsel olarak aynıydı. Dolayısıyla o görevi üstlendi. Ama sözcü olarak da diplomasi danışmanı olarak devam ediyorum. Bunu kendi arzumla yaptım. Bu bir bayrak yarışıdır diyebiliriz. Sayın Özersay geçmişte de görüşmecilik yapmış ve bu konuda da başarısını kanıtlamış arkadaş olarak bu işi yapacak en doğru kişiydi” dedi.
“CİDDİ KAZANIMLAR VAR”
Ortak Metinin bir çerçeve anlaşma olduğunu belirten Ertuğ,Kıbrıs Türk tarafının ciddi kazanımları olduğunu vurguladı ve “sonuçta Kıbrıs Türk halkı için önemli kazanımlar içeren bir belge ortaya çıktı. Ama bu içerisinde kaygılar olmadığımız anlamına gelmiyor. Rum tarafının da bunun içerisinde beklentilerini yerine getirmektedir. Beni daha ziyade kaygılandıran Rum tarafında buna yapılan yorumlardır. Uluslararası hukukçulardan mütaalalar aldılar. Bu mutalalarda Anastasiadis’in kendi yaptığı açıklamalarda kendi yorumlarını getirdiler. Bu yorumlar masaya taşınırsa bir takım sorunlar ortaya çıkacaktır” dedi.
“SÜREÇ KIBRISLI OLMAKTAN ÇIKMIŞTIR”
Uluslararası aktörlerin kendi çıkarları doğrultusunda sürece olan etkilerinin göz ardı edilemeyeceğini ifade eden Ertuğ,sürecin Kıbrıslı bir süreç olmaktan çıkmış olduğunun söylenebileceğini belirtti.
“TEK TARAFLI MOTİVE SÜRECE ZARAR VERİYOR”
ABD ve AB’ninsadece Güney Kıbrıs’ı motive ediciadımlar atmasının sürece zarar verdiğini belirten Ertuğ, İngiltere ile Güney Kıbrıs arasında imzalanan üsler anlaşmasının yanlış bir hareket olduğunu belirtti ve “İngilizlere gerek Türkiye gerek biz yanlış adım olduğunu 1960 anlaşmalarına aykırı olduğunu ortada hukuki gerçek olduğunu hukuki gerçekler çerçevesinde üslerin askeri anlaşmalar çerçevesinde kullanabileceğini söyledik. Onlar bunu Anastaisidis’i motive etmek şeklinde gerekçeyle karşımıza çıktılar. Bunun tek taraflı Kıbrıs Türkünü bir kenara bırakarak Türkiye’ye danışmadan yapılması temelde hatadır” dedi.
“GYÖ’DEN YANAYIZ”
Güven yaratıcı önlemlerin 1980’ler bu yana masada yer aldığını söyleyen Ertuğ, bütünlüklü çözüm formülünün ortaya çıkmasıyla gün itibariyle şekil değiştirmiş olduğunu belirtti. Ertuğ güvenin karşılıklı olarak yaratılabileceğini ve güven yaratıcı önlemlerden yana olduklarını ifade eden Ertuğ, hidrokarbon yataklarının bu bakımdan önemli bir katalizör olabileceğini dile getirdi.
KAPALI MARAŞ
Kapalı Maraş’ın iadesi şeklindeki talepleri, Saray’ın değerlendirdiğinin sorulması üzerine Osman Ertuğ şu yanıtı verdi; “Bunlar böyle basit meseleler değil içine mülkiyet vakıflar konusu girer. Toplumumuzda ciddi sesler var. Ciddi girişimler var. Diğer başka görüşler de var. Sayın Cumhurbaşkanımız görüşmecimiz ve liderimiz olarak bütün herkesin geçerli görüşlerini gündeme almak ve bunların genel değerlendirmesini yaparak sonuçlar çıkarmaktadır. Anastasiadis sırf masaya oturmak için Maraş’ı koşul yaptı. Bunda başarıl olamadı. Her iki taraf da Maraş öncelikli güven yaratıcı önlem olarak bütünden koparılarak masaya taşınması istenirse biz masaya taşırız. ABD’nin söylediğinin altında da yatan budur.”
“ASKER KONUSU KIRMIZIÇİZGİMİZDİR”
Ertuğ, asker konusunun Kıbrıs Türk tarafının kırmızı çizgisi olduğunu dile getirdi:“Askerkonusu garantilerin yani ve güvenlik ve garantilerin vazgeçilmez unsurlarından birisidir. Bu yoksa garanti de yoktur. Garantilerin devam etmesi Kıbrıs Türk tarafının kırmızıçizgisidir. Bunu Cumhurbaşkanımız da ortaya koymuştur. Bu Kıbrıs Türk tarafının yaşamsal önem gördüğü bir husustur. Garantiler devam edeceğine göre asker de bunun bir parçasıdır.”
SELF DETERMİNASYON HAKKI
Ortak açıklama metinini değerlendiren Ertuğ, egemenlik kavramı ve self determinasyon hakkı noktasında önemli açıklamalarda bulundu.Ertuğ son olarak şunları kaydetti; “Ayrılmaya karşı Rum tarafının kaygıları var. Ayrılan kim oldu? Biz masada da söyledik ayrılan kim oldu? Geçen hafta Rum basınında çıkan sütun yazarları Kıbrıslı Türklerin isyan ederek ayrılmadığını aksine devletin Rumlar tarafından Cumhurbaşkanı ile içişleri bakanının ve diğerlerinin işbirliği yaparak bu devleti nasıl oradan kaldıracağını yaptıklarını açık açık yazıyorlar. Kıbrıslı Türklerin nasıl dışlandığı ortadadır. Self determinasyon hakkı bu Kıbrıs Türk halkını ve varlığını ortadan kaldırmak için yapılmış bir hareketti. O konuda kim aldı kaçtı argümanı geride kalması lazım. 50 yıldır dış egemenliğini kullanan kimdir? Uluslararası sistemin dışında tutulan hangi taraftır. Egemenliği onlar silah zoruyla aldı. Kıbrıs Türk halkının ayrılma olmadığı için ortak bildirinin içinde vardır. Benim kaygılarım tarihi süreç içinde baktığınızda var. Devlet çökerse bir unsur istiyorum. Ama onun ifadesinde tek taraflı değiştirilemeyecek.”
CUMHURBAŞKANLIĞI İLE DIŞİŞLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİLER
“Şu anda birlik beraberlik dönemidir. Bu demokratik tartışmalar olabilir. Ama neticede masada Cumhurbaşkanımızın izlediği siyaset ortak siyasetimizdir. Bu siyaset Anavatan Türkiye ile oluşturulan bir siyasettir. Ağız birliği içinde olmamız gerektiğini düşünüyoruz.”
ÇAPRAZ GÖRÜŞMELER
Karşılıklı olarak yapılacak Ankara ve Atina ziyaretlerini değerlendiren Ertuğ, bu ziyaretlerden farklı manalar çıkarılmaması gerektiğini belirterek,müzakerelerin Ankara’ya taşınmayacağını belirtti.
“GÜNEY KIBRIS’IN AB’YE ALINMASI DENKTAŞ’IN DEĞİL, AB’NİN HATASIDIR”
Osman Ertuğ, Güney Kıbrıs’ın AB’a alınmasını Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ın değil AB’nın hatası olduğuna dikkati çekerek şöyle dedi:
“AB Yunanistan’ın şantajıyla‘Kıbrıs girecek’dedi. Bugün kendilerinin hata yaptığını kabul ediyorlar. Bizim kalkıp da rahmetli Kurucu Cumhurbaşkanımızı bu konuda bu hatayı ona mal etmeye çalışmak büyük hata ve büyük vefasızlık olur.”