Seçime gidiyoruz; ama ben, kimin neyi nasıl yapacağını göremiyorum.
Gri alanlar çok fazla. Yani belirsizlikler..
Gerçek niyetler, ortaya konulması gerektiği gibi konulmuyor.
Niyetler gizleniyor.
Siyasi partiler, Ankara’daki hükümeti ürkütmemek üzere stratejiler geliştirdiler.
Bunun için de söylemlerini ona göre şekillendirdiler.
Tabii ki buna BKP’yi ya da TDP’yi katmıyorum.
İktidardaki partilerin de zaten Türkiye’deki iktidarla bir sorunları yok.
Verilen mesajlar o yönde..
Geriye UBP ve DP kalıyor.
DP’nin CTP ile Annan Planı gibi kritik bir dönemde hükümet deneyimi oldu.
Bu dönemde, Annan Planı tamamlanarak halkın onayına sunuldu.
Daha sonra ise Mehmet Ali Talat’ın Cumhurbaşkanı olması sonrasında onunla bir uyum sorunları olmadı.
DP Genel Başkanı Serdar Denktaş, açıklamalarında, iktidara gelmeleri halinde yine bir sorun yaşanmayacağı mesajını öne çıkarıyor.
UBP ise Annan Planı dönemi ve sonrasında özellikle Kıbrıs konusuna ilişkin politikalarda ciddi bir muhalefet sergiledi.
Bu konudaki en çarpıcı örnek ise Mal Tazmin Komisyonu konusunda yapılan çalışmalarda ortaya koyduğu tavırdı.
Hatta bu konuyu, UBP, Anayasa Mahkemesi’ne de taşıdı.
Yani UBP ile Türkiye’deki iktidar arasında özellikle Kıbrıs konusundaki yaklaşımlarda ciddi farkılıklar olduğu bir gerçekti!..
Halkın neredeyse yüzde 34’ü bu tavrı nedeniyle UBP’ye destek verdi.
Kıbrıs konusunda izlenen politikaların karşısında olan insanlar, destekleriyle UBP’nin yanında yer aldılar.
Geçen zaman içinde izlenen politikalardan hoşnut olmayanların sayısı arttıkça da UBP’ye olan destek arttı.
Peki şimdi UBP, iktidara gelmesi halinde, mevcut politikaların devamına yeşil ışık yakacak mı?
Yoksa halktan alacağı desteğin gereğini mi yapacak?
Çünkü UBP’ye oy verecek çok büyük orandaki seçmen, bugünkü gidişattan memnun olmadığı için ve Kıbrıs konusunda farklı düşündüğü için UBP’yi tercih edecek.
Tercih nedenlerinden en büyüğü, UBP’nin Kıbrıs konusundaki bildik duruşu olacak.
Ama UBP, seçime giderken bu duruşunu seslendirmemeye özen gösteren bir görüntü içine girdi.
Mesajlarını yuvarladı ve yumuşattı.
Bence bu durum sorgulanmalı..
Bir politika değişikliği varsa bunun net bir şekilde ortaya konulması sağlanmalı.
Halkın UBP’nin de Kıbrıs konusunda CTP’nin çizgisinde gidip gitmeyeceğini bilme hakkı vardır. Gitmeyecekse de..
Ama görünen o ki, bu konuda, UBP sessizliğini sürdürecektir.
Neyin ne olacağı ise seçimlerden sonra ortaya çıkacak meclis aritmetiğine göre netleşecektir.
Kimin hükümette, kimin muhalefette kalacağı bu konuda belirleyici olacaktır.
Buna göre seçim zamanlarında söylenenler, seçim meydanlarında kalacak; seçim sonrası gerçek niyetler, ortaya çıkacak pozisyonlara bağlı bir şekilde kendini gösterecektir.
Bu, demokrasi açısından talihsiz bir durumdur ve etik değildir.
“Ama burası KKTC, bunun başka yolu yok. Burada ancak bu şekilde politika yapılır.” dediğinizi duyar gibiyim.
O zaman burası hep bir alt ligde kalmaya ve irade bir şekilde halkın istençleri dışında kullanılmaya açık olacaktır.
Bu da doğru değildir!.
Neyse görünen o ki; biz, ekranlardaki tartışma programlarında partilerin ‘havanda su dövüşünü’ izlemeye devam edeceğiz.
Bol bol ‘Cek- Cak’lı laflar duymaya. Niyetlerin gizlendiği programlar izlemeye..
Ama ne olup biteceği 20 Nisan’dan sonra belli olacak. Bu da partilerin iktidarda mı, muhalefette mi kalacakları duruma göre belirlenecek.
UBP örneğinde muhalefette kalınacaksa bildik ve sempatizanlarının görmek istediği UBP politikalarını duymaya başlayacağız.
İktidarda olma şansı yakalanırsa da görünürde Türkiye’deki iktidar partisi ile uyumlu bir çizgi..
Olay bu kadar basit..